Çakır, Merk’in yerini nasıl aldı?

Çakır, Merk’in yerini nasıl aldı?
Bugünlerde Türkiye’nin büyük sempatisini kazanan Alman futbol efsanesi Markus Merk, Collina’dan sonra tüm zamanların en iyi ikinci hakemi olarak kabul ediliyor. Kariyerinde bir Kupa Galipleri Kupası, bir Şampiyonlar Ligi, bir de Avrupa Şampiyonası final maçı var. Ama gelin görün ki, mesleğinde son üç yılı bir felaket: 2006 Dünya Kupası’nda Avustralya-Brezilya maçından sonra Harry Kewell tarafından açıkça Brezilya’yı tutmakla suçlanıyor. Aynı kupada ABD aleyhine verdiği bir penaltı, Landon Donovan tarafından “yüzyılın penaltısı” ilan ediliyor; ilk turdan sonra da bir daha görev alamıyor. Mart 2008’de yönettiği bir Bremen-Dortmund maçında açık ofsayt pozisyonundaki Rosenberg’in attığı golü iptal etmemesini, kendisi bile “kariyerinin en acı anı” olarak tanımlıyor. Sezon sonunda da düdüğünü asıyor.

Hakemlik kariyerinin ilk 17 yılı olağan üstü geçmiş Merk’in son 3 senedeki bu düşüşünüyse, Nisan 2007’de Londra’da oynanan Chelsea-Liverpool Ş.Ligi yarı finalinin son anlarındaki bir enstantane gayet güzel açıklıyor: Hızlı bir Liverpool hücumu gelişiyor ve Gerrard’ın Crouch’a attığı ani bir pasta hakem Merk arada kalıyor. Yerden kendisine doğru gelen topla Merk’in mesafesi neredeyse 15 metre ve normal şartlarda rahatlıkla çekilebilmesi lazım aradan... Sağ ayağını kaldırıyor, topun ayağının altından yuvarlanıp geçeceğini düşünüyor, ama olmuyor! Top, ayağının tabanına sürterek Chelsea’li oyunculara geçiyor. Gayet yavaş, üstelik de ciddi bir mesafeden gelen topun üstünden atlayamıyor Markus Merk, çünkü o dakikada o basit hareketi yapacak kadar dahi enerjisi kalmamış! Sahada kendisinden ortalama 20’şer yaş daha genç, üçer kat daha fazla idman yapan, maç başına 10-15 kilometre yol kat eden 22 üst düzey atlet var ve bir buçuk saat boyunca inanılmaz bir tempoyla sadece izleyicilerin değil, Merk’in de başını döndürmüşler. O günlerde 45 yaşında olan Alman diş hekiminin de gücü oraya kadar, o dakikada bitmiş, tükenmiş...

Koca bir maratonu (42 kilometreyi) 2 saat 42 dakikada (dünya rekorunun 40 dakika üstünde) koşabilen, aynı zamanda tutkulu bir triatloncu olan Markus Merk bile belli bir yaştan sonra oyuncuların hızına yetişemediği için FIFA (ve UEFA) her geçen gün, üst düzey hakemlerin yaş ortalamasını düşürüyor. 2009 yılı sonunda (içlerinde Plautz, Riley, Fandel, Vassaras, Baskakov ve Cantalejo da olan) tam 10 elit-premier kategori hakemi, yaş haddinden emekli oldu. Euro 2012’de De Bleeckere, Bo Larsen, Layec, Alain Hamer, Ovrebo ya da Terje Hauge gibi çok sayıda bilindik hakemin yer alamaması da aynı sebepleydi.

Çakır’ın başarısı sürpriz miydi?
2009’un Haziran’ında kaleme aldığım yukarıdaki satırların üstünden üç sene geçti, iki büyük turnuva oynandı: 2010 Dünya Kupası’nda son 3 maçı (2 yarı final + finali) yöneten 3 hakemin yaş ortalaması yalnızca 35’ti. Euro 2012’de de listenin en genç hakemi Çakır, kritik bir yarı finalde düdük çaldı. Son iki turnuvanın en büyük 6 maçında görev yapan 6
hakemin dördü 40 yaşın altındalardı.

Öyleyse şu basit gerçeği not etmek gerek: Uluslar arası hakemlik gençleşiyor. FIFA (ve UEFA), 20-25 yaşlarındaki profesyonel atletlerle baş edebilmek için her geçen gün daha genç hakemlere daha kritik noktalarda görev veriyor. Bizim komitelerimizin de bu gerçeği acilen görüp ligde genç hakemlere görev vermekten kaçınmaması, derbileri üç hakemin uhdesine sıkıştırmaması gerek.

Ülke futboluyla  paralellik
Ayrıca şu aşağılık kompleksinden de kurtulmamız lazım: Bir Türk hakeminin Euro 2012’de yarı finalde olması olağanüstü bir mesele değil, hatta çok geç kalmış, sıradan bir durum. Türkiye milenyumda düzenlenmiş 7 büyük şampiyonada 3 kez çeyrek final görmüş önemli bir turnuva ülkesi. Halen kıta nezdinde UEFA kulüpler sıralamasında 11’inci, FIFA milli takımlar sıralamasında 17’nci... Oyunda bu denli ileri gitmiş bir futbol ülkesinin hakemlikte böyle geride kalması zaten mümkün değildi. Bu ancak, 6 yılda 6 MHK başkanı değiştiren, FIFA listesini kafasına göre oluşturan, 40 yaşında (üstelik İngilizce bilmeyen) bir hakemi listeye yazan ilkel federasyonlar eliyle oluşabilecek bir durumdu. Bu ilkellikleri aştığımızda hakemliğimizin de futbolumuzla paralel noktalara gitmesi kaçınılmazdı.

Şimdi yeni federasyona ve yeni MHK’ya önemli görevler düşüyor: Euro 2012’ye giden 12 hakemin 8’i ilk kez bir büyük turnuva öyküsü yaşadı; yani uluslar arası hakemlikte tecrübenin önem dozajı her geçen gün azalıyor. Acilen hakemliğin gittiği yeni istikametin farkına varıp FIFA listesini gençleştirmeli. Süper Lig’de genç hakemlere korkmadan görev verilmeli. Yeni üreteceğimiz Aydınuslar, Özkahyalar listeye çok daha erken yazılmalı.

Değerli TFF ve MHK yönetimi... Ülke futbolu bu noktalardayken Euro 2016’da, Dünya Kupası 2018’de (Çakır dışında) hâlâ yeni bir hakemimiz olmazsa, sorumlusunun yönetici vizyonsuzluğu olacağını ve bu ülkenin size hesap soracağını aklınızdan çıkarmayınız lütfen...