UEFA ne söyler, biz ne anlarız!..

UEFA ne söyler, biz ne anlarız!..
Baştan söyleyelim, bu yazı 2020'de Olimpiyat mı Avrupa Futbol Şampiyonası mı düzenleyelim konulu münazaraya bir giriş metni olarak kaleme alınmıştır.

Futbolun patronları İstanbul'a geldi, gördü, mesaj verdi ve gitti. Biz gereken notları tutabildik mi peki?

Şu Finansal Fair Play mevzuunu özellikle kendimize yol haritası olarak belirledik mi?

Sorulara cevap arayalım!

Geçen hafta UEFA kongresine İstanbul ev sahipliği yaptı. Kasım ayının sonunda FIA genel kurulu ve gala töreni de İstanbul'da yapılacak.

Bir tarafta dünyanın en çok izlenen, tüm kitleleri buluşturan sporunun en dinamik damarı Avrupa Futbol Federasyonları Birliği, diğer yanda uluslararası organizasyonlar içinde olimpiyatlardan sonra en çok izlenen spor serisi F1'i de yöneten Dünya Otomobil Federasyonu İstanbul'da toplanıyor.

İstanbul 2012 Avrupa Spor Başkenti ve bu ev sahiplikleri bu yılda ayrı bir anlam taşıyor.

Spor Başkentliği çalışmalarının vurgusu halkın daha çok spor yapmasını teşvik etmek için çabalamak olarak veriliyor.

Spor AŞ'nin, Spor Başkentliği üzerine kurduğu uğraşların anlattığı bu. Spor yapan bir toplum yaratmak için 2012 neredeyse bir başlangıç yılı. Spor yapmayan insanın sporsever olması öyle pek mümkün görünmüyor, olimpizm ruhu ise hantal bedenden çıkmıyor zaten!..

Bir taraftan 2020 Olimpiyat adaylığı için çok ama çok ciddi bir çalışma yapılıyor. Hedef gelecek 8 yıl içinde İstanbul'u tüm çehresiyle olimpiyat şehrine dönüştürmek. Tesisler modernleşiyor, yenileri için projeler hızla devreye giriyor. Şehir içi ulaşım sorunu büyük birkaç projenin hayata geçmesiyle çözüme kavuşacak. Fizikî şartların yerine getirilmesi devletin işi kabul ama olimpizm ruhunun yaratılması da devlete fatura edilebilir mi? Edilmemesi gerekir ama devlet bu işi çoktan üstlenmiş faturayı kendine kesmiş bile.

Spor Bakanlığı, olimpizm ruhunu canlandırmak için bizzat Bakan'ın "Eşofmanları giyip sokağa çıkıyorum." ifadesiyle harekete geçerken bir tek spor kulübünün bu konuda görüş bildirmemesi ne tuhaf değil mi?

Oysa bir olimpiyat şehrinde spor kulübü olmanın getireceği faydaları kim tartışabilir?

Peki biz aslında ne yapıyoruz? UEFA ülkeye geliyor, "Bizim şike teşvik davasında ne karar vereceksiniz?" diye çevrelerinde dolaşıyoruz. Adamlar kararı siz vereceksiniz dedikçe ısrarla üzerlerine gidiyoruz. Sonra çıkıp Finansal Fair-Play'i anlatıyorlar, soru-cevap kısmında hadi bakalım yine aynı şey: "Küme düşme-çıkma işleri ne olacak sayın Platini?"

Sözün özü; böyle büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmak, onlara yemek verip lüks otellerde konaklatmaktan öte akıllarını okumak için bir fırsat sayılmalı.

Batı penceresinden bakıldığında genç ve dinamik bir nüfus olarak imrenilen bir ülkeyiz. Korkunç insan kaynağımızın sportif cephedeki başarı endeksi ise inanılmaz derecede kötü.Şimdiye kadar spor algısını kulüpler üzerinde kurduk. Futbol kulüplerinin birbirlerini yenip en büyük olma hayalleriydi peşinden koşulan.

Şimdi dünyayı takip eden ve öykünen genç toplumun büyük gereksinimi spor kulüpleri sayısının artırılması.

Spor yapmak için tesise, yarışmak için kulüplere ihtiyaç var. Olimpizm ruhunu ancak spor yapan bedende tekamül ettirebilirsiniz.

Bir olimpiyat yapacaksak, olimpizm ruhu kazanacaksak; atletizm, boks, güreş, yüzme, tenis vb. kulüplerinin kurulması kadar doğru bir ilk adım olabilir mi?

Hükümet Avrupa Şampiyonası için 1 milyar dolar garanti veriyor. Ülkede 18 yeni stadyum yapılacak. Toplumsal barışın anahtarı olarak spor da devlet katında muteber tutuluyor. Herkesin eşit şartlarda katılımı hedefleniyor. Ama bu aşamada sağlıklı bir kulüp, lig yapısına sahip miyiz diye soruyor muyuz?

UEFA'nın kulüplerin vergi uygulamalarındaki sorunları ile ilgili hasssasiyetlerini not ettik mi peki? Futbol kulüplerinin en az borçlu biziz, en çok mülk bizim yarışması içinde kazanç vergi uygulamalarını nasıl olsa devlet halleder kanaati yaygınken, diğer spor kulüplerinin seslerini duyurup ayrıcalık elde edebilmesi için birileri çabalıyor mu?

Cevapsız o kadar çok soru var ki!

Platini'nin 2020 için kurduğumuz olimpiyat düzenleme hayaline karşı 'İkisi birden olmaz. Karar verin, ya Olimpiyat ya Avrupa Şampiyonası.' sözlerini iyi okumak lazım.

UEFA Başkanı açık bir imada bulunuyor. 2020 için adayım sizsiniz!

Bu aşamada kritik bir karar arefesindeyiz. Hangisine istekli olacağız? Olimpik sporlarda tribünleri doldurmayı bırakın, spor kulübü sayısı bile komik derecede az olmasına, olimpizm ruhu teşekkül etmemesine rağmen ille de olimpiyat mı diyeceğiz yoksa spor deyince aklımıza ilk gelen, iyi veya kötü uluslararası arenada söz hakkımızın olduğu 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığında mı?

Yazarın tercihi EURO-2020'den yana..

Eğer bir mucize olup, ardı ardına spor kulüpleri kurulup, çocuklarımız o kulüplerde eşitlik ilkesine uyularak yetiştirilecekse, onlar spora adanan hayatlarından yeni olimpist ruhlar çıkartıp toplumun iç dinamiği olacaklarsa, spor müsabakaları boş tribünlere oynanmayacaksa oyumuz olimpiyata..

Ancak kulüpler rasyonel idare edilmeden, kazanılan paralar altyapıya, eğitim ve gelişime aktarılmadan, Portekiz, Brezilya, Afrika ülkelerine aktarılacaksa, futbol üzerinden birbirimizi yemeye devam edecek, futbol üzerinden toplumsal barış yerine kaos yaratıp yürüyeceksek 2020 de olmasın 2024 de..

2020'yi almak için 2012'yi anlamak lazım.