Futbolu bunun için çok seviyoruz

Futbolu bunun için çok seviyoruz
Futbol hikâyeleri birbirine benzer, ne kadar çoğuna şahit olursanız o kadar geniş düşünür, o kadar bol gönüllü olursunuz.

Fenerbahçe'nin Galatasaray karşısındaki 3 puanı oyun-skor-sonuç sarmalında öyle sıradışı bir durumu anlatmıyor. Benzerlerini hep izledik ve izlemeyi sürdüreceğiz. Sadece kritik sonuçlar doğurduğu, kritik bir eşikte oynandıklarında akılda kalıyor.

Bundan yıllar önce Premier Lig'de Newcastle United takımının, evinde tek kale oynadığı, 30'a yakın şut attığı bir maçı 4-0 kaybettiğini hatırlarım mesela..

Rakip takım 4 şutun dördünü gole çevirmişti.. Ama Türkiye için sıradan bir maç olduğu için kimsenin hatırlamasını beklemiyorum..

Fenerbahçe'nin Beşiktaş'a Kadıköy'de 4-3 yenildiği maçı hatırlayın, Anelka'nın Ali Güneş'i hayatından bezdirdiği maçın ilk yarım saati 3-0 Fenerbahçe lehine bitebilirdi mesela..

İşte futbolu bu yüzden seviyoruz söylemlerini yaratan örneklerdir bunlar..

Hazır bu hafta Fenerbahçe-Beşiktaş oynarken örneği doğru yerinde vererek devam edelim; 2009-2010 Şampiyonlar Ligi finali Madrid'de oynanmıştı. Jose Mourinho'nun İnter'i Bayern Münih'i 2-0 yenerek Avrupa'nın en büyüğü olurken Jose'nin muhteşem kariyerinde yıldızlar yeni görev yeri olarak Real Madrid'i işaret ediyordu. O gün yaşları ilerlemiş, kariyerlerinde artık sona gelmiş, kariyerleri boyunca kendilerini anlatma şansı bulamamış oyuncuların çoğunlukta olduğu İnter, tarihî bir savunma-kontratak futbolu oynamış, 90 dakika boyunca topa daha çok hakim olan, gol pozisyonlarına giren Bayern'e Avrupa şampiyonluğu imkânı tanımamıştı. Cumartesi akşamı bu defa Nou Camp'ta Barcelona topa daha çok hakim olan daha çok gol arayan, çabalayan taraf olmasına rağmen ezeli rakibine 2-1 kaybetti.

Dün gazeteler ve yazarlar tarafından benzerlik kurulan El Klasiko'yu bizim klasiko'dan farklı kılan Real Madrid'in topu kullanma, rakibe pozisyon verme noktasındaki oyunuydu. Barcelona karşısındaki Madrid, Galatasaray karşısındaki Fenerbahçe'ye oranla geri yaslanmadan direnen, hücuma koordineli top taşıyan görüntüsüyle ayrı bir yere konulmalı..

Ha bir de Real Madridli oyuncuların maç sonunda kendi tribünleriyle sevinçlerini paylaşma hürriyeti ve medeniyetini ayrı düşünmek lazım.

Birbiriyle benzeşen senaryonun finali farklı öyle değil mi?

Finalde her türlü pozitif görüntüye karşın eksik olan, rakip takımın seyircisiydi..

Teknik Direktör Terim'in Sow'un talihsiz sakatlığına ilgisi, Kocaman'ın Stoch'un golünden sonra yedek kulübesini olası aşırı taşkınlığa karşı kontrol etme çabası, kaos günlerinde huzurlu bir melodiyi andırıyordu.

Sonuçta yıllarca unutulmayacak, derbi geleneğimizin yüzlerce kapışması içinde üst sıralarda hatırlanacak bir hafta sonu derbisini geride bıraktık..

VOLKAN SADECE KURTARMIYOR

Süper Final'de maçın adamı seçilen Volkan'a ayrı bir sayfa açarken konuyu salt yaptığı müthiş kurtarışlar noktasından almadan ilerlemek lazım.

Kadıköy'de 2-2 biten maça bakalım Sow'un attığı enfes golde oyunun başlangıç noktası Volkan'ın attığı uzun pas ve Fenerbahçe'nin rakip yarı alanda zahmetsizce tuttuğu topu tüm enerjisini kullanarak ağlara göndermesi..

Pazar akşamı yine Volkan takımın iyice geriye yaslandığı bir anda uzun bir pas çıkarıp Bienvenu-Stoch ortaklığının golü kazandırmasında ilk adımı atan adam..

Bu bize Beşiktaş'ın 2003 yılı şampiyonluğunda Cordoba'nın direkt Pascal-Sergen ikilisini bulan İbrahim Üzülmez destekli onlarca pozisyonu ve golü hatırlatıyor.

Yukarıda örneğini verdiğimiz İnter-Bayern maçında Milito'nun gollerinden biri de rakip iyice üzerlerine gelmişken kaleci Julio Cesar'ın uzun pasına Sneijder'in dokunup Arjantinliye skor yapma şansı yaratmasıyla olmuştu..

İster şans deyin, ister hocalar birbirinden çok şey öğreniyor diye düşünün fark etmez.

Bu futbol oyunu acayip keyifli ve birileri iyi oynayıp kaybediyorsa aslında kaybetmiş, birileri kötü oynayıp kazanıyorsa aslında kazanmış olmayabiliyor.

Son söz: Süper Final bir turnuvadır ve turnuvaları iyi oyuncularla, iyi teknik adamlar ve kuvvetli sinirle kazanırsınız. İki tarafın da iyi oyuncuları vardı. İyi teknik adamlara sahiptiler. Sinirlerini çok iyi idare ettiler.

Bir fark vardı; kaleci Volkan'ın hem tutarken hem attırırken tecrübesini konuşturmasıyla Fenerbahçe sonuca gitti.

Muhtemeldir ki uzun bir zamandır biz Süper Final'e hazırlanıyoruz diyen Aykut Kocaman'ın planları tutuyor.