"Yaparsam ben yaparım"

"Yaparsam ben yaparım"
O, Türkiye'de forma aşkının sembollerinden biri. 4 büyüklerden birinde oynamadığı için birçok futbolsever bunun farkında olmasa da o, formasını hiçbir şeye değişmeyen, gelen her teklifi reddedip futbol hayatında başka hiçbir formayı giymeyen bir Ankaragücü aşığı...
Ailesinden geliyor bu aşk... Koyu bir Ankaragücü taraftarı olan abisi tutup elinden götürdüğünde alt yapı seçmelerine başlıyor bir ömürlük sevda... Minik takımdan A takıma, futbolculuktan kaptanlığa, yardımcı antrenörlükten teknik direktörlüğe uzanan 27 yıllık bir yolculuk... Bu haberi okuyan pek çok ziyaretçimiz doğmadan önce Ankaragücü'ndeydi, hala orada...
 
Hakan Kutlu'dan bahsediyoruz...
 
Başkent Gündemi'nin bugünkü konuğu, Başkent'in sarı lacivertlisinin eski futbolcusu, easki kaptanı ve yeni hocası Hakan Kutlu.
 
En büyük özlemi hayatını adadığı Ankaragücü'nü şampiyonluğa taşımak. Bunun için de en güzel zaman gelecek sene, yani Ankaragücü'nün 100. yılı. Bu zor hedef için Kutlu'nun reçetesi hazır: Ankara'da tüm şehrin sinerjisini toplamak. Ve Kutlu bu konuda çok iddialı: "Bunu yaparsam ben yaparım"
 
İşte Hakan Kutlu'nun Ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol'a yaptığı açıklamalar:
 
ANKARAGÜCÜ’NDE GEÇEN BİR HAYAT...
-Futbol şu günlerde sizin için ne ifade ediyor?

Futbol elbette ki şu sıralarda teknik direktörlüğe geçişimin 13., 14. ayı zannedersem, benim için bir hayat biçimi. Zaten 17 yıl Ankaragücü’nde profesyonel olarak futbol oynadım. Yine Ankaragücü’nde teknik direktörlük yapıyorum, futbolu bıraktıktan 2-3 ay sonra bu göreve geldim. Benim için bir yaşam biçimi. Zaten günümün 12-13 saatini kulüpte geçiriyorum. Hayatım futbol diyebilirim.
 
-Yaş kaç oldu hocam?
Yaşım 36.
 
-18 yıldır Ankaragücü’ndesiniz yani ömrünüzün tam yarısı burada geçmiş.
17 yılı profesyonel takımda, amatör takımda, PAF takımda, genç takımda, miniklerde de ben hep Ankaragücü’ndeydim. Tam 27 yıl oldu.
 
-Çocukluğunuz dahil neredeyse Ankaragücü’nde geçmiş.
Minik, yıldız, genç, PAF her kademesinde kaptanlık yaptım. A takımda uzun süre kaptanlık yaptım zaten. Yani buranın bir parçasıyım.
 
“OYNARKEN YARDIMCI ANTRENÖR GİBİYDİM”
-Futbolu bıraktığınızda çocukluğunuzdan beri varolduğunuz Ankaragücü’nden ayrılacak olmanın üzüntüsünü yaşadınız mı? Gerçi siz futbol oynarken hocalık da yapıyordunuz aynı zamanda ama onun öncesinde bir gün futbolu bıraktığımda ne yapacağım dediniz mi kendi kendinize hiç?
Futbol oynarken son 2-3 yıl içinde yardımcı antrenör gibiydim zaten, gerek Hikmet hocayla gerek önceki hocalarla. Hep futbolu bıraktıktan sonrasının çalışmalarını yaptım. Mesela sezon bittiği zaman Avrupa’da maçlar izlemeye gittim, antrenörlük diplomamı aldım, Avrupa’daki sistemi görmek için çeşitli turnuvaları seyrettim. Futbolu bıraktıktan sonra da kulüpten bir ayrılığım olmadı. 2 aya yakın sportif direktörlük yaptım. 2 ay sonra teknik direktörlüğe başladığım için bir sıkıntım olmadı.
 
-Bir anda futbolu bırakıp, bir anda kendinizi teknik direktör olarak bulmadınız. Geçiş dönemini hem futbolcu hem hoca olarak yaşadınız. Tek yetkili olarak takımın başına geçtiğinizde böyle bir geçiş süreci yaşamış olmanız, size ve teknik direktörlüğünüze ciddi anlamda katkılar sağladı değil mi?
Elbette ki çünkü bu işin içinden ayrılmadan aynı heyecanla aynı coşkuyla devam ettim. Gerek futbol oynadığım dönemde gerek sportif direktörlük yaptığım dönemde hep kendimi geliştirmeye yönelik çalışmalarım vardı. İzlediğim oyuncular vardı. Bu oyuncuların bir kısmını teknik direktörlük yaptığım zaman içerisinde takımımıza kattık. Faydaları oldu benim için.
   
“FUTBOLCUYKEN ÜZÜNTÜM DE SEVİNCİM DE BÜYÜK OLURDU”
-Futbolculuk ve teknik direktör arasında alınan iyi ve kötü sonuçlar adına, yaşananlar adına, sorumluluklar adına ne gibi farklılıklar var?

Teknik direktörlük ve futbolculuk çok çok ayrı şeyler. Futbolcuyken tamam takımıda düşünürsün ama daha çok kendinden mesulsün. Kendi performansın ki benim bir de kaptanlık yönüm vardı, takım arkadaşlarınıda motive edip maça hazırlamaya çalışıyorsan da tabi teknik direktörlükten çok farklı. Teknik direktör bütün takımın, 11’in, 18’in hatta 23-24 kişinin performansıyla ilgileniyor. Ve onların sahada göstermiş olduğu performans, bir futbolcu kötü günündeyse kendinde birşeyler arıyor, futbolcusunda birşeyler arıyor. Ama futbolculuk çok ayrı. Futbolculuk; kendi performansına bakıyorsun, ufak tefek de takımı, arkadaşlarını da motive edebilmek için katkı sağlamaya çalışıyorsun ama dediğim gibi çok farklı. Ama ben kendi açımdan baktığım zaman futbolcuyken de takım mağlup olduğu zaman üzüntülerimi çok büyük yaşardım. Sevincimi de o kadar üst düzeyde yaşardım. Yani benim kendi açımdan çok büyük farklılığı olmadı.
 
“ANKARAGÜCÜ BASAMAK DEĞİL”
-Ankaragücü’nde büyüdünüz, yetiştiniz, şöhreti de, profesyonel futbolculuğu da, ekonomik boyutunu da, kısacası herşeyi bu kulüpte yaşadınız. Futbolcu olarak da profesyoneldiniz, teknik direktör olarak da profesyonelsiniz. Yarın öbür gün buradan ayrılıp başka bir kulübe gitmek zor olur mu?

Profesyonelliğin şartları içerisinde bir kulüpte hizmet edersin. Ama gerek o kulüp senden memnun kalmayabilir, hem futbolcu hem antrenör için aynı şeyler geçerli. Gerekse senin memnun olmadığın şeyler olup ayrılabilirsin. Ama ben 8 yaşında Ankaragücü camiasının içerisine girdim. Camianın içerisine girmeden önce evde de bir Ankaragüçlülük vardı. Çünkü benim abim koyu bir Ankaragücü taraftarıydı. Bize de oradan bulaştı zaten. Beni alıp altyapıya getiren odur. Ben hep bir amatör futbolcu gibi yani profesyonel oynadığım süre içerisinde de, 17 yıl içerisinde de amatör futbolcu gibi oynadım. Maddi açıdan konuya pek bakmadım, çünkü ben daha değişik yerlere gidip daha değişik paralar kazanabilirdim. Teklifler de geldi ama bu teklifleri hiçbir zaman değerlendirmedim. Zaten benim amacım futbol oynarken de Ankaragücü’ne teknik direktör olabilmekti. Bunu başardım. Şimdiki hedefim Ankaragücü camiasının çok özlediği, uzun yıllar yapamadığı bir başarı eksikliği var. Benim amacım başarı eksikliğini giderebilmek, tamamlayabilmek ve inşallah bunu yaparım. Benim amacım burada başarılı olup da buradan daha iyi yerlere gitmek değil, burayı bir basamak olarak görmüyorum. Uzun yılar burada çalışmak istiyorum. Başarısızlığı inşallah yaşamayacağız ama zaman zaman kaybettiğimiz maçlar tabii ki olacak. Başarıyı Ankaragücü’nde yakalayıp, bu başarıyı Ankaragücü’nde sürdürmek istiyorum uzun yıllar.
 
“HEDEF ŞAMPİYONLUK AMA ANKARA’DA O SİNERJİ YOK”
-Başarı ne peki hocam? Ne olursa, nereye ulaşılırsa başarı yakalanmış olacak?
Biz değişim sürecinde olan bir takımız. Bu gelişim süreci içerisinde zaman zaman mağlubiyetler olacak ama bu gelişim sürecini tamamladığımızda bunun üzerine galibiyetler eklenecek. Gelişim sürecini tamamlamak üzereyiz ve tabi şu anda bu galibiyetleri alacağız. Ankaragücü için başarı ne derseniz, Türkiye çok enteresan bir yer. Bu enteresanlığın içerisinde hep konuşuluyor, başkenti şampiyon olamayan bir tek ülke var zannedersem, o da Türkiye. Burada da başkentte şampiyonluğa, kupa finalleri almaya en yakın aday Ankaragücü. Ha ne olur şampiyonluğa oynar, şampiyonluğu kaybeder, ligi 2. bitirir, 3. bitirir, kupalar alır. Ankaragücü için şu anki başarı bu ama tabi bunu yaparken şehirde çok büyük bir sinerji oluşması lazım. Şu an bu sinerji Ankara’da yok. Ankaragücü’nü şampiyonluğa taşıyacak birliktelik şu an tam oluşmamış durumda.
 
“YAPARSAM BEN YAPARIM”
-Eskiden bu sinerji hiç oluşmaya başlamış mıydı?

Çok çok uzun yıllar, açıkçası benim futbol oynadığım yıllar içerisindede bu sinerji yoktu. Sinerji derken bunu sadece kulüp için değil şehir hatta ülkenin bile başkentin takımının şampiyonluğa oynamasını desteklemesi lazım. Zaten ülkemizde yok ama işin açıkcası şehrimizde de böyle bir sinerji yakalanmış değil. Zaten ilk amacım bu sinerjiyi oluşturabilmek. Bunu yapabilirsem ben yapabilirim. Çünkü burada 27 yıl futbol oynamış ve bu şehri, bu takımı çok iyi bilen ve de sevilen bir insanım. Çünkü uzun yıllar bu camiaya hizmet ettim. Ama henüz oluşturamadık, önümüzdeki yıl 100. yılımızı kutluyoruz, yavaş yavaş atılımlar olarak bunlar var. Ama halen yeterli değil, inşallah bu sinerjiyi oluşturabilirsek dediğim hedefleri Ankaragücü gerçekleştirebilecek bir camia. Çünkü gerçekten çok büyük bir kitle var arkasında. Eğer bu sinerji oluşturulursa o taraftar kitlesinin de vereceği destekle bu camia dediğim gibi şampiyonluklara oynayıp, kupalar alan bir takım olur.
 
-Hedeflerinizi gerçekleştirmek adına sadece teknik, taktik, idman, maç vs. sadece bunlarla uğraşmıyorsunuzdur. Bu etkenlerin dışında hedeflerinizin gerçekleşmesi için farklı uygulamalar yapıyorsunuzdur ve farklı düşünceleriniz vardır herhalde. Bunlardan bir tanesi de şehirde bir sinerjinin oluşmasını sağlamak.
Kesinlikle.
 
“100. YILIMIZDA HERKES DESTEK VERMELİ”
-100. yılınıza girerken buna yönelik bazı çalışmalarınızın olduğunu söylediniz. Peki bu çalışmalarınız içerisinde özellikle üzerinde durduğunuz, olmazsa olmaz dediğiniz nedir?

En olmazsa olmazı taraftarların kulüplerine ve futbolcularına güven ortamı sağlaması lazım. Önümüzdeki sene iyi transferler yapılması lazım. 100. yıl kutlamaları var, 100. yılda taraftarın kulübünden çok büyük beklentisi var, bu şehrin, bu ülkenin ekonomik anlamda artık Ankaragücü’ne, 100. yılını kutlayan kulübe hem devletin, hem belediyenin, yerel belediyenin büyük bir destek sağlaması lazım. Bunu sadece Ankaragücü için söylemiyorum. Herhangi bir kulübümüz 100. yılını kutladığı zaman o kulüplere de destek vermeleri lazım. Ankaragücü çok büyük bir kulüp, 100. yılına girmek üzere olan bir kulüp. Dediğim gibi ekonomik destek sağlanması lazım. Bu kulübün sadece başkanının, yöneticisinin, taraftarının katkısıyla olmaz. Şampiyonluğa oynayacak bir takımın, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’la yarışması lazım. Bu da çok büyük bir bütçe gerektirir. Zaten taraftarın çok büyük desteği var ama ekonomi çok önemli.
 
“ŞAMPİYONLUK İÇİMDE ÖZLEM”
-Turkcell Süper Lig’in kalbur üstü futbolcularından biriydiniz. Camianın olmazsa olmaz futbolcularından oldunuz. Ama hayatta şanssızlıklarda var ve 17 yıl profesyonel futbol hayatınızda şampiyonluk yaşayamadınız. Bir özlem var değil mi?

Elbette var. Futbol oynadığımın ilk yıllarında Başbakanlık Kupası’nı aldık. Kupa finali oynadık. Ondan sonra ne kupada olabildik işin açıkçası ne de şampiyonluğa oynayabilen bir takım olduk. Bir kere ligi 4. bir kere 6. bitirdik.
 
-Siz alt ligde de şampiyonluk sevinci yaşamadınız, çünkü hiç küme düşmediniz.
Evet, Allah’a şükür düşmedik. Kupa kaldırmak benim içinde bir özlem. Ya da şampiyonluğa oynayıp, o şampiyonluğu şehre yaşatan bir teknik direktör olmak istiyorum işin açıkçası.
 
“BU TAKIM HEDEFİNDEN ŞAŞMAYACAK”
-Futbolun içinden bu kadar sıkı gelen ve bir anlamda ömrünüzü verdiğiniz kulüpte bir teknik direktör olarak, futbolcularınıza bakış açınız nasıl oluyor? Çünkü gözlerini oynatsalar ne düşündüklerini anlıyorsunuzdur herhalde.

Bir kere futbolcularla iletişimimiz çok iyi. Benim bir de şansım var, bu takımın oluşmasında zaten hocalıktan önce sportif direktör olduğum için transferde yetkiliydim. Bu takımın oluşturulmasında büyük katkım var. Gerek sportif direktörlük gerekse teknik direktörlük dönemimde futbolcuları seçerken, karakterli ve bizim kulübün yapısına uyan futbolcuları seçtiğim. Futbolcular “Biz şöyle yaparsak Hakan hoca anlar” gibi bir sıkıntı yok. Çünkü futbolcular benim ne istediğimi biliyor, ben onların ne istediğini biliyorum. Benim en büyük şansım, futbolcu arkadaşlarımın bu camiaya uyan karakterli, disiplinli, çalışmayı seven ve bir hedefe gitmeyi arzulayan futbolculardan kurulu olması. Bu futbolculardan kurulu bu takımın da önümüzdeki günlerde görecek, yani bazı sonuçlar alıyoruz şimdi, iyi futbol oynayıp yeniliyoruz ama bu takım hedefinden şaşmayacaktır. İnatçı, hırslı bir takım. Bunun semeresini önümüzdeki günlerde göreceğiz zaten.
 
“SONUÇLAR KÖTÜ AMA ENDİŞELİ DEĞİLİM”
-Hedefleriniz doğrultusunda sezona biraz şanssız mı başladınız, istedikleriniz pek gerçekleşmedi mi?

Sonuç açısından gerçekleşmedi işin açıkcası. Konyaspor karşısında çok iyi futbol oynayıp, belki 5-2, 6-2 kazanacağımız maçta çeşitli şanssızlıklar yaşadık, kendi kalemize gol attık, 93. dakika gol yedik. Trabzon maçı ilk 30-40 dakika kötü oynayıp ondan sonra bizim üstünlüğümüzde geçen bir maçtı. Gaziantep maçında da iyi futbol oynadık. Sonuçlar açısından memnun değilim, ama oynanan futbol beni mutlu ediyor. Takımdan hiçbir endişem yok.
 
-Ligde hangi dilimi hedefliyorsunuz?
Bu sene lige başlarken koyduğumuz hedef, sonuçlar ikinci planda kalıp, maça 90 dakika asılan, mücadele eden, gol pozisyonuna giren bir takım oluşturabilmekti. Ama bunun içinde hedefler de olmalı. Bu sene Ankaragücü ligi ilk 5 takım içerisinde bitirirse ve de Ankaragücü’nün çok büyük bir özlemi var: Final oynayıp kupayı almak, Fortis Türkiye Kupası’nda çok büyük bir hedefimiz var. Zaten buna yönelik geniş bir kadromuz var. Kupa finali ve ilk 5 takım içerisinde bitirirsek Ankaragücü için bu sene iyi geçmiş sayılır. Önümüzdeki senenin de çalışmalarını ona göre yapıp daha üst seviyelere oynayan bir takım olmak.
 
-Daha çok ileriye dönük bir takım hüviyeti olarak çaba sarfediyorsunuz yani.
Elbette ki. Göreve geldiğimizden beri transferlere bakılırsa bir kaç tane tecrübeli futbolcu aldık, diğerleri hep önümüzdeki senelere yönelik futbolculardı. 1. ligden aldığımız futbolcular var, altyapıdan şu an bile oynayan arkadaşlarımız var ama yavaş yavaş kazandıracağımız arkadaşlarımız var. 100. yılın takımını oluşturmaya çalışıyoruz ama bu seneyi de iyi geçirmemiz lazım.
 
-Profesyonel futbolcu olarak teknik direktörlere bakış açınızla, şimdi teknik direktörlük yaparken meslektaşlarınıza bakış açınızda farklılıklar oldu mu? Yoksa hep aynı çizgide mi baktınız?
Benim görüşlerim pek değişmedi, futbolculukta da teknik direktörlükte de. Çünkü ben futbolcuyken de çok uzun yıllar kaptan olarak görev yaptım. Teknik direktörlerin nasıl davranması gerektiğini kendi kafamda o zamanlar da oluşturuyordum. Hep hedefim teknik direktörlüktü. O zamanki düşüncelerimi şu andada koruyorum. Elbetteki bazı sıkıntıya düştüğüm zamanlar oluyor. Ama bunu arkadaşlarımla, hepsi futboldan gelmiş arkadaşlarım, yardımcılarım, onlarla beraber çözüyoruz. Görüşüm çok fazla değişmedi.
 
“GEÇEN SENE SAKATLIKLAR YÜZÜNDEN OYNAYASIM GELDİ”
-Maçlar esnasında zaman zaman şu sahaya gireyim, ben de oynayayım diye düşünüyor musunuz?

Yok bu sene değil ama geçen sene gerçekten takımımızda bir stoper eksikliği vardı. Ön libero arkadaşlarımızı stoper oynatmak zorunda kalmıştık sezonun ilk yarısında. Krita ile Silva orta saha oyuncuları olmasına rağmen, elimizde stoper yoktu, uzun süre ikisini oynattık. O zamanlar üstümü değiştirip stoper olarak sahaya giresim geliyordu ama bu sene öyle bir ihtiyacımız yok.
 
-Özlem bitti yani.
Bu sene bitti, bitti.
 
“ESKİ HOCALAR, BİRBİRİNİN BAŞARISIZLIĞINI BEKLERDİ”
-Meslektaşlarınıza bakış açınız nasıl? Türkiye’de teknik direktörlük nasıl bir gelişim içerisinde, meslektaşalrınız arasında bir dayanışma var mı?

Eski teknik direktörler arasında bir dayanışma yok açıkçası. Ama biz yeni nesil genç teknik direktörler, yeni çıkmakta olan başarılı teknik direktörlerimiz gerek Tolunay, gerek Bülent, yaş olarak bize yakın değil ama onu da sayıyorum ben Osman hoca, bizlerin arasında gerçekten bir dayanışma var. Birbirimizin başarısını istiyoruz. Arkamızdan gelecek genç teknik direktörlere yol açmak istiyoruz. Aramızda çok iyi bir dayanışma var, sürekli görüşüyoruz. Ama işin aslı eski teknik direktörlerimiz arasında bir dayanışma olduğuna inanmıyorum. O da neye bağlı, çok teknik direktör var. Biraz başarısız olunsa da ben gitsem gibi görüşler oluyordu eski teknik direktörler arasında. Ama şu anki teknik adamlar arasında böyle birşey yok. Hepimiz birbirimizin başarılı olması için birbirimize destek oluyoruz.
 
“GÖREVE KOLAY GELDİĞİMİ DÜŞÜNENLER VARDI”
-Peki eski teknik direktörlerin yeni nesil siz teknik direktörlere bakış açılarında bir olumsuzluk var mı? Böyle bir durumu gözlemliyor musunuz?

Göreve ilk başladığım zamanlarda kendi açımdan bunu sezinledim. Çünkü benim göreve çok kolay geldiğimi düşünen bazı eski teknik direktörlerimiz vardı. Bunu gerek televizyonlarda gerek kendi aralarındaki konuşmalardada dile getirdiler. Ama ben göreve çok kolay geldiğimi zannetmiyorum. Bir camiaya 27-28 yıl verip, o camianın her türlü sıkıntısını çekmek kolay birşey değil. Burada ben bir sürü problem yaşadım. Buraya bir sürü katkı yaptım. Kulüp bana bir sürü katkı yaptı. Çok kolay gelmedim. Futbol oynadığım son 2-3 yıl kendimi sırf antrenörlük, teknik direktörlük konusunda geliştirdim. Diplomalarımı aldım. İlk zamanlarda açıkcası bunu sezdim ama şimdi öyle bir şey yok. Çünkü geçen yıl ben kendimi ispat ettim. 8.’lik Ankaragücü için başarı değil bunu söylüyorum ama ilk yılımızda iyi futbol oynatarak 8. olduk. Şimdi böyle bir sıkıntı yaşamıyorum.
 
“TERİM FAZLA ELEŞTİRİLİYOR”
-Türk futbolunda son yıllarda yaşanan inişli çıkışlı grafiği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle armoni bozukluğu var. Teknik direktörümüz bir hareket yapıyor, onu çok büyütüyoruz. Teknik direktörümüzün yaptığı hata olabilir. Ama en başta hepimiz Türküz, onu sahiplenmemiz gerekir. Yoksa eleştiri yapılacaksa kendi içimizde yapıp bunu çok fazla büyütmeden, kol kırılır  yen içinde kalır derlerya, onu biz beceremiyoruz. Çünkü başarısız olsa da eleştirsem gibi bir anlayış var, bir armoni bozukluğu kesinlikle var. Artık bunu nasıl sağlayacaklar, çünkü uyum olmayan yerde başarı olmaz. Bu armoni bozukluğunun düzeltilmesi lazım. İkincisi geçmişte başarılı olan bir takım var ve yeni oluşturulmaya çalışılan bir takım var. Bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Bazen çok üst düzeyde futbol oynuyorlar, bazen düşük seviyede futbol oynuyorlar. Ama bu kadro tam oluşturulunca Fatih Terim önderliğinde bu takım çok başarılı olacaktır. Fatih hoca çok fazla eleştiriliyor, haketmediği kadar eleştiriliyor. Dediğim gibi yaptığı, onu eleştirmek bana düşmez, hatalı da olabilir. Ama bizim eleştirmenin ötesinde daha çok sahiplenmemiz lazım. Elbette eleştireceğiz ama daha çok sahiplenmemiz lazım. Ben meslektaşlarının da Fatih hocayı çok fazla sahiplendiklerine inanmıyorum. O kadar eleştiriliyor, bir tane meslektaşı çıkıp Fatih hocayı savunmuyor. Çünkü hepimiz orada öyle bir hareket yapabiliriz, ha kendimize hakim olmak en güzeli ama bazen insan kendine hakim olamıyor.
 
-Şöyle geriye baktığınız zaman aktif futbol hayatınızdan neler kaldı?
Benim aklıma hemen gelen bir Gençlerbirliği maçı vardı, bizim için çok önemli ve camianın çok önem verdiği bir maçtı. O an sevincimizi orta sahaya bayrak dikerek göstermiştik. Onu hatırlıyorum.
 
-Daha çok pozitif anlar mı akılda kalıyor, üzüntülü anlar unutuluyor mu çok çabuk?
Daha çok sevinçli anlar insanın aklında kalıyor. Benim de aklımda kalan bu; 19 Mayıs Statı’nda galibiyetten sonra sahanın ortasına Ankaragücü bayrağı dikmiştim.
 
-Futbolu nasıl bıraktıysanız bir gün teknik adamlığıda bırakacaksınız. Umarım bunun zamanını sizin belirlersiniz. Umut ediyorum teknik direktörlüğü bıraktığınızda da hatıralarınızda hep güzel anılar olur.
İnşallah, teşekkür ederim, sağolun.
 
 
Erdem Erol
Ligtv.com.tr Haber Müdürü