Türk futbolunun A B C'si

Türk futbolunun A B C'si
Meselelerimizi A B C başlıklarıyla irdeleme ilhamı veren haftaya bir de böyle bakalım. Bir aydır Alex'e, birkaç gündür Burak'a ve şimdi de Colman'a endeksli münazaralar yapıyoruz.

Alex ile Aziz Yıldırım futbolda modern yeni çağın en güçlü figürleri. Yıldırım başkan olduğunda yayıncılık teknolojisi altın çağına ilk adımlarını atıyordu.

Kulüp eski bir stadyuma, hiziplerin çatıştığı kongre yapısına sahipti ve kimi zaman gündemi belirleyen konu güncel tabirle oyuncu çeteleşmesiydi. Yıldırım adım adım Türk futbolunun da genel hastalığı olan yaraları iyileştirmeye başladı. Yeni stadyum ve tesisler kulüp dönüşümünün somut göstergeleri oldu. Kongre hizipçiliği büyük oranda ortadan kaldırıldı. Tribün gruplaşmaları, bedavacı örgütlenmeler tasfiye edilerek gerçek taraftarın stadyuma dönmesi sağlandı. 'Sakarya çetesi' olarak adlandırılan ve Ali Şen döneminde sona erdirilen oyuncu gruplaşmasının yeniden hortlamasına izin verilmedi. Alex transferiyle efsane yaratan bir dönem açıldı. Alex, kazanılan tüm başarılarda en verimli adam olmuş, istatistiksel olarak ezeli rakiplere üstünlük kurulmasını sağlamıştı. Kimilerine göre onun devamlılık arz eden başarılı yürüyüşü Türkiye liginin simge oyuncusu olmasını sağlamıştı.

Aziz Yıldırım bir kulübün kaderini değiştirirken tribünün büyümesini sağlayan en büyük silahı Alex de Souza oldu. Aykut Kocaman'ın gelişiyle yeni evreye geçiliyordu. Artık Alex tartışılacaktı. Alex tartışılmaz oyun performansıyla asla dışarıda kalmadı ve son Türkiye Kupası'nı kaldıran esas ayak olarak virgül koydu. Beraber yaptılar aslında. Yani Kocaman ile beraber başardılar ama saha lideriydi Alex ve birçok futbolcudan farkı Fenerbahçe'yi saha içinde de ikinci bir teknik adam olarak yöneten aklı ve öğretisiydi. Aziz Yıldırım da, Alex de Souza da Fenerbahçe'nin yakın tarihindeki en önemli iki adamdı. Kâh birbirlerinden destek alarak, kâh birinin eleştirildiği yerde diğeri kademeye girerek başardılar. Cumartesi akşamı Fenerbahçe'de bir başka değişimin temelini atmaya çalışan Aykut Kocaman'ın Alex'i kadroya almamasıyla başlayan krizin ikinci safhası yıllardır itinayla korunan tribün huzurunu bozmaya yüz tutuyordu. Aziz Yıldırım sonrasında eleştirilse de mikrofonu eline almalı ve dur demeliydi. Doğrusunu yaparak onca emeğin heba edilmesini ve kurumsal yapının sekteye uğramasını engelledi. Yıldırım aslında hem kulübün kurumsallığını, hem taraftarı, hem Alex'i, hem de Aykut Kocaman'ı kurtardı bu hamlesiyle.

Pazartesi günü ise bu Fenerbahçe'yi yaratanlar inşa ettiklerine sahip çıktılar. Türk futbolundaki tüm sancıları yaşamış, hepsine çareler üretmiş bir yapının krizi kangrene dönüştürmeden bitirmeleri Türk futbolunda A kalite bir geri dönüş oldu. Alex'in o kadar sevabı var ki bir tweet'e asla feda edilemez ve Alex bu kulübün büyümesine o kadar emek verdi ki ego yapıp terk etmez.

Büyük kulüp sadece başkanla, teknik direktörler, oyuncuyla olunmuyor, hepsiyle birlikte olunuyor.

Böylece hiyerarşi, iç disiplin, vefa, emeğe saygı, is disiplini ve tribün birlikteliği korunmuştur.

Gelelim Burak Yılmaz'ın ceza alanı dışında düşüşüyle başlayan Türk futbolunun B'sine..

Hakemleri aldatarak kazanmanın bir forması olmadı hiçbir zaman. İstanbul lehine işlediği ise bir gerçekti. Hep üç İstanbullu arasında hangisinin daha çok kayırıldığı kollandığı konusuna dönüp dolaşıp gelindi. Herkes mağdurdu ve ezeli rakipler kollanıyordu. Hep hakemler kötü, eyyamcı ve sahte adam oldular. Hiç oyuncunun niyetine girilmedi. Oyuncu hep profesyoneldi. Olurdu böyle vakalar. Bize yapıldığında çok ayıptı, biz yaptığımızda profesyonellik gereğiydi. Hata yapanı cezalandırmayı bırakın uyarmadık bile, doğru çocukları ise takdir etmedik. O öğretinin yarattığı kuşağın sahada top koşturduğu dönemi yaşıyoruz. Bu B maddesini çözmedikçe de problemlerin üstesinden gelemeyeceğiz.

Colman meselesi Trabzon'da çözülmesi gereken en büyük sorunun simge davası olmalı. Yıllardır ülke futbolunun büyük takımlarından Trabzon bununla savaşıyor. İstanbul gösterilerek transfer edilen Yıldız'ın bir süre sonra kimyası bozuluyor. Ya eşi sıkılıyor, ya da okul çağındaki çocuğa yabancı dilde eğitim verecek okul mesele oluyor. Az bilinen biri olarak gelip öne çıktığında ise araya İstanbul'dan birileri sokularak kaçma durumları oluyor. Colman olayı takımdaki çözülmenin psikolojik etkisine benziyor. Selçuk gitti, Egemen gitti, Umut gitti ve Burak gitti.. Siz kalsanız bile aklınız kalmaz, aklınız kalsa bile kalbiniz kaldırmaz. Benfica'dan teklif alıp konuşmuşsanız hele hiç kolay değil kalabilmek. Şota bile kalamadı mesela..

Colman haklı değildir ama Col-man'ı haklı hale getirecek durum ne yazık ki oluşmuştur. Şenol Güneş'in bile gizli alt metinlere sıkıştırdığı bir büyük meseledir Colman'ınki.. Trabzon'un meselesi Türk futbolunun meselesidir ve o çözülmezse sisteme zarar verir. Türkiye'nin oyuncuyu en çabuk dönüştüren geliştiren kulübünün sorularına taraftarın da, başkanın da, transfer yapan yöneticinin de hoca kadar kafa yorması gerekmez mi?

Aslında A'dan Z'ye tüm sorunlara A kalite çözümler için yöntem değiştirmek gerekmiyor mu?