Holiganizmi nasıl bitirdiler?

Holiganizmi nasıl bitirdiler?
Premier Lig genel sekreteri Nick Coward, holiganizmden İngiltere'deki taraftar ilgisine kadar bir çok konuda açıkalamalarda bulundu. Holiganizmi çözmek için çok çaba sarfettiklerini ifade eden Coward, "Holiganizmi, fanatik taraftarı futbolun tam kalbine yerleştirerek çözdük" dedi.

İşte o röportajın tamamı:
Yıllardan beri hiç değerini kaybetmeyen, her gün gelişen, değişen ve büyüyen bir ligin yönetim kanadında yer alıyorsunuz. Şüphesiz Premier Lig günümüz futbolunda en önemli liglerden hatta en yüksek seviyeye sahip olan lig diyebiliriz. Nasıl oluyorda bu kadar üst seviyede yıllardan beri bizimde ligimizde sürekli yakalanmaya çalışan marka değerini üst seviyede tutuyorsunuz?
Öncelikle ligimiz hakkında bu söyledikleriniz için teşekkür ediyorum. Premier Lig’de oynanan maçlarda genelde ilk olarak gözünüze tribünler ve maçtaki müthiş atmosfer çarpacaktır. Bu atmosfer, istek ve arzu ligimizin kalitesini hep en üst seviyede tutan ana etmenler diyebiliriz. Bu nedenden dolayı takımlar hep aynı seviyede kalsın, kalite kaybetmesin bu olası kalite kaybı ligimizede zarar vermesin diye maddi ve manevi olarak Premier Lig’de olan her takımı destekliyoruz. Dünyadaki bir çok ırktan insanda Premier Lig’i çok yakından takip ediyor. Bence ligimizin en önemli özelliği çok rekabetçi ve mücadele gücünün üst seviyede olması. Bu iki özellik Premier Lig’i çekici hale getiriyor diyebiliriz.

Avrupa’da bir çok ligde sezon boyu bir iki takımın çekişmesine sahne oluyoruz. Fakat Premier Lig’de hiç düşmeyen bir rekabet duygusu var. Alt sırada da olsalar Avrupa Kupaları’na katılma mücadelesi de verseler veyahut Şampiyonluk yarışında olsalar dahi yapılan mücadele hep üst seviyede. Bu kadar çok rekabetçi takımın bir ligde olmasının altında sizce ne yatıyor?

Aslında temel olarak prensibimiz bu diyebiliriz. Bütün projelerimizi, oluşumlarımızı ve harcamalarımızı rekabetçi bir lig üzerine yapıyoruz. Premier Lig’i yönetme modelimiz bu diyebiliriz. Şampiyonlar Ligi’ne her sene 4 takım yolluyoruz. Bu ligimiz için büyük avantaj. Bu 4 kontenjana sahip olmak için birçok takım yarışıyor. Her takım Şampiyonlar Ligi hayali ile lige başlıyor. Bir çok takım için Şampiyonlar Ligi bileti Şampiyonluk kadar değerli. Bununla paralel olarak sıralama ne kadar yüksekse Federasyonumuzdan takımların aldıkları parada o kadar yükseliyor. Maddi olaylara pek girmek istemiyorum ama rekabeti arttıran en önemli sebeplerden biriside bu diyebiliriz. Dönen çark aynı, sadece her sene takımlar iniyor ve çıkıyor. Değişen tek şey bu.

Bu sezon inanılmaz bir Premier Lig yarışına sahip oluyoruz. Şüphesiz bu konuda içinde olan bir kişiyi bulmuşken fikirlerini sormak gereken bir konu diye düşünenlerdenim. Bu sezonki bu müthiş mücadele için birkaç kelime etmenizi istesek, Nic Covard neler söylemek ister?
Dediğiniz gibi bu sezon son yıllarda görülmemiş bir lig sonu yaşayacağız gibi duruyor. Şampiyonluk yolunda 1’den fazla takım yarışıyor. Bu olağanüstü bir durum. 4. Ve 5. Sıra içinde kıyasıya çekişen takımlara sahibiz ne mutlu ki. O sıralarımızında değeri çok yüksek ve önemli seviyede. Her sıra altın değerinde diyebiliriz. Bizde çok merak ediyoruz ‘’Kim Şampiyon Olacak?’’, ‘’Avrupa Kupaları’na hangi takımlar gidecek?’’ diye aramızda konuşuyoruz sık sık. Ligin sonu ve sıralama için tahmin edilemez olmak heyecanı çok üst seviyelere çıkarıyor. İngiltere’de insanların çoğu yılın her döneminde futbolu hem yaşıyor, hem konuşuyor, hem tartışıyor ama bu sezon konuşulan tek şey bu rekabet diyebilirim. Bu tahmin edilemez son ligimizin kalitesini gösteriyor. Eğer lig başında Şampiyonun kim olacağını az çok tahmin edebiliyorsanız o ligin çok değeri olduğunu söylemek biraz abes kaçabilir. Tam tersi Şampiyonluk için 4-5 takımın ismi geçiyorsa lig seviyeniz yüksek demektir diye düşünüyorum.

Bu sezon başında İngiltere’de birden fazla Premier Lig maçına gitme tecrübesi yaşadım. Gerek Premier Lig gerekse Alt Liglerde oynanan karşılaşmalarda gördüğüm ve dikkatimi çeken en önemli şey her maçın kapalı-gişe oynanıyor olmasıydı. İngiltere Premier Lig Kulüpleri ve siz Federasyon yetkilisi olarak maçın adı ne olursa olsun seyircileri tribüne nasıl bu denli yoğunlukta çekmeyi başarabiliyorsunuz?

Stadyumlarımızda her sezon %96 doluluk oranıyla maçları oynatıyoruz. Bu Dünya genelinde müthiş bir rakam. Her sezon tüm Dünya’da milyonlara hitap eden bir lig konumuna geldik. Ligimizi bu kadar ilgi çekici hale getirdikten sonra arkamıza yaslandık ve bu rekabeti, bu mücadeleyi izlemek için sizin gibi Dünya’nın her yerinden gelenleri gördükçe şüphesiz gururlandık diyebiliriz. Gelmeden önce birkaç yazı okumuştum. Liginizde Fenerbahçe ve Galatasaray’ında ortalama 40-45 bin seyirci ile oynadığını duydum. Bu da düşük değil ama bu kalitedeki takımların yükseltmesi gereken bir seviye diye düşünüyorum. Mesela bir başka anekdotta seyirci kitlemizin %23’ünü kadınlar ve kız çocuklar oluşturuyor. Bu da diğer ülke ortalamalarına baktığımız zaman bizim için güzel bir durum olarak gözüküyor.

Ülke olarak futbolu seviyoruz fakat seyirciyi stadyumlara çekme işinde bir türlü tam anlamıyla başarılı olamıyoruz. Bu konu hakkında sizden birkaç fikir istesek, bize ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Bunu yapmak için temel adım olarak Stadyumların geliştirilmesini görüyorum. Stadyumlar ne kadar iyiyse o kadar seyircinin gelişi kolaylaşır. İkinci olarak her kesime hitap etmelisiniz. Din, Irk, Millet ayırmaksızın futbol sevdası olan herkese kapılarınız açık olmalı. Sadece ülke ve o şehrin içinden seyirci çekmekle bu iş tam anlamıyla olmaz. Şehir dışındaki taraftarlara da organizasyonlar yapmalısınız. Onları da oynayacağınız maçlar için stadyumlara çekmelisiniz. Bir çok kulübümüz bu doğrultuda son yıllarda müthiş çalışmalar yapmaya başladılar. Şehir dışındaki taraftarları için Bedava otobüsler kaldırarak onların stad çevresine gelip, maçı izleyip, kulüp storelarından alışveriş yapmalarını sağlıyorlar. Maç bittiğinde de geldikleri şehirlere geri götürüyorlar. Bu müthiş bir imkan. Uzaklık ve Ulaşım seyirci/futbol ilişkisinde çok önemli bir etken. Ve son olarak en önemlisi de Fiyatlandırma olayı. Biletler o şehrin ve o ülkenin cebine, seviyesine hitap etmeli. Pahalı biletler olduğu sürece seyirciyi çekemezsiniz. Bir de yukarıdaki satırlara paralel Şehir dışından gelen seyirciler için %11’lik bir bilet ayrılıyor. O biletler sadece şehir dışından gelen taraftarlar için tutuluyor ve onlara veriliyor.

Tribünlerde ve saha içinde müthiş bir rekabet, hırs ve mücadele var fakat maç bittikten sonra saha dışında iki rakip takım taraftarı karşı karşıya gelse dahi herkes yoluna devam ediyor ve hiçbir sorun çıkmıyor. Bu kadar tutkuyu ve rakibe saygıyı bir arada tutmayı nasıl başardınız?

Yaşadığımız yakın bir örnekle bu sorunun cevabına başlamak istiyorum. Geçtiğimiz hafta Everton-Crystal Palace maçındaydım. Palace geçtiğimiz sezon yükselmesine ve en ufak bütçeli takımlardan birisi olmasına rağmen inanılmaz iş çıkarıyorlar. Maçtan önce kimse onlara şans tanımıyordu. Alt sıralardan uzaklaşmak için mutlaka Everton’u yenmeleri gerekiyordu. İnanılmaz oynayıp bunu başardılar ve Everton’u yendiler. Bütün Everton tribünleri maçtan sonra Crystal Palacelı oyuncuları ayakta alkışladılar. Bu durum tabi ki de her zaman olmz fakat yapılan bir işe İngiliz her taraftar müthiş saygı duyar. Şu anda 40 civarı bir puana geldiler. Ve güvenli yerde gözüküyorlar gelecek adına. Bir şey de eklemek gerekirse bu duruma Kültür farkı diyebiliriz. İki farklı kültür ve düşünce yapısı bu durumların ana etkenleridir diye düşünüyorum.

Yıllarca Bütün Dünya’ya manşet olan, futbolun saha içinden çok saha dışının konulduğu bir Premier Lig’den buralara geldiniz. Nasıl oldu da Holiganlarıyla ünlü bu ülke şu anda müthiş ve sorunsuz bir Futbol ülkesine dönüştü?
Uzun uğraşlar sonucunda şu anda bu durumu çözdük diyebiliriz. Sorun çıkaranları tek tek belirleyip içimizden uzaklaştırdık. Takımlarına kalpten bağlı yani fanatik diyebileceğimiz insanları futbolumuzun tam ortasına, kalbine yerleştirdik. Bu tarz taraftarları futbolun öznesinde tutmak çok önemli. Onları eğer futboldan uzak tutarsanız futbolun tutkusu, ateşi ve hırs duygusu tamamen gider. Siz onlara ne kadar değer verirseniz onlarda size değer veriyorlar ve kendilerini sorgulamaya başlıyorlar. Çıkardığımız kanunlarla deyim yerindeyse aramızdaki çürük yumurtaları ayıkladık. Fakat bu ayrışmayı yaparkende gerçek futbol sevgisi olan insanları kaybetmeden bu işi çözdük. Bu işi yaparken tek korkumuz Futbolun tutkusunu kaybetmekti fakat korktuğumuz olmadı ve sorunu hallederek futbolumuzu çok daha iyi bir seviyeye getirdik. Eskiden bir çok olay yaşıyorduk ama çıkardığımız kanunlar ile bu durumu çözdük. Bir taraftar ne kadar fanatik olursa olsun bir suç işlerse sonucunun ne olacağını biliyor ve kendini sorguluyor. Artık tamamen futbol odaklı maça gelen bir seyirci profili oluşturduk. Artık herkes iyi ve zevk veren futbolu istiyor ve onu izlemeye geliyor.

Ülkemizde eğer Federasyon vb. kurumlarda çalışıyorsanız takımınızı saklarsınız. Kimse açık açık taraftarı olduğu takımı söyleyemez veya söylese de bir çok sorunla karşılaşır. Orada da durum aynı mı?
Bu kesinlikle saçma bir durum. Hepimiz futbol paydasının içindeyiz. Bende fanatik bir Everton taraftarıyım ve bunu söylemekten gurur duyuyorum. Maçlarına da gidiyorum. Aynı şekilde söylediğim gibi takımım kazanırsa alkışlıyorum, rakip kazanırsa da onlara büyük saygı duyuyorum.

Fanatik bir Everton taraftarına bu soru sorulmaz ama ben yinede sormak istiyorum. Peki, Liverpool’u seviyor musunuz?
Tabi ki seviyoruz (Gülüyor) Biz bütün takımları seviyoruz ve hepsine aynı mesafedeyiz. En başta futbolu seviyoruz. Rekabetin en güzel yanı da bu diyebilirim.

 İngiltere Premier Lig takımları, Diğer Major liglerdeki takımlara göre daha büyük harcamalar yapıyorlar. UEFA’nın Finansal Fair-Play kurallarını göz önünde bulundurursak Premier Lig yönetimi olarak bu durumdan kaygılanıyor musunuz? Neler söylemek istersiniz?
Kendi çizgimizi korumak için buna benzer bizimde kurallarımız var. Transfer kalitesi ve harcanan paraları belli bir seviyede tutmak en büyük arzumuz. Bizim kültürümüze ve ekonomimize göre çeşitli kurallarımız mevcut söylediğim gibi. UEFA’nın kurallarında ne kadar kazanıyorsan o kadar harcıyorsun. Bizde ise durum farklı ve UEFA Finansal Fair Play ile pek benzerlik göstermiyor. Belli bir çizgiyi geçmeden, kurallar çerçevesinde kulüplerimizi düşünerek onlara kolaylıklar sağlıyoruz. Borç yapacaklarsa da düzgün borçlanmalarını sağlıyoruz. Yanlış harcamalar yapmasını engelliyoruz. Kendi felsefelerimiz var ve UEFA felsefeleri yerine bunları uygulamayı tercih ediyoruz. Bu bir eleştiri değil ama İngiltere özelinde değerlendirecek olursak bizim kurallarımız bize göre daha iyi ve ülkemizde geçerli olan kurallar.

İngiliz futbolcular genelde liglerinde oynamayı tercih ediyor ve diğer Major liglere transfer olmayı çok sık tercih etmiyorlar. Bunun altındaki sebep sizce nedir? Bu karışık ve cevaplanması zor bir soru. Çok farklı yönlerden bakılması gereken bir soru. Dediğin duruma katılıyorum. Evet, kendi liglerinde kalmayı daha çok tercih ediyorlar. Çoğu futbolcu kendileri için İngiltere dışında 1 farklı yol görüyorlar. Orası da İskoçya Ligleri. Orada bir çok İngiliz kökenli oyuncu var. Tam olarak nedenini bilmiyorum ama genç takımlarında aldıkları eğitim onları takımlarına tutkulu hale getiriyor diye düşünüyorum. Rezerv takımlarda oynasalar bile gitmeyi düşünmüyorlar ve orada mutlu olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Taraftarlar gibi onlarda takımlarına çok bağlılar. 4 Profesyonel ligimiz var. Hangi ligde oynadıklarının çok önemi yok. Çoğu oyuncunun isteği ve arzusu İngiltere’de kalmak. Lig veya hangi takım olursa olsun, fark etmeksizin. Kim bilir bakarsınız bu döngü ileride değişir, Neden olmasın.

Bir İngiliz ve İngiltere’de yaşayan birisi olarak, oradan ülke futbolumuz ve Ligimiz nasıl gözüküyor?

Son olarak Galatasaray’ı Chelsea karşısında izleme fırsatı bulduk. Galatasaray ilk maçta çok iyi bir oyun sergiledi. Çoğu Chelsea taraftarı Didier Drogba’yı izlemek için o maça akın ettiler. Didier Drogba sayesinde Galatasaray, İngiltere’de çok daha fazla tanındı ve takip edilen bir takım haline geldi. Geçmiş dönemlerde Premier Lig’de bir çok Türk oyuncu görüyorduk fakat şu anda bu durum pasif hale geldi. Bu yüzden liginize ve ülkenize biraz uzak kaldık diyebiliriz. Ama ülkemiz futbol tarihinde bir çok önemli Türk isim var ve iz bıraktılar. Umuyorum ki ileri de bu devam eder ve Türk oyuncular ligimize daha çok gelmeye başlar.

Ülkemizde üzerine bir çok tartışmanın yapıldığı bir sınırlama sorunsalı var. 6+0+4 gibi bir yabancı kuralına sahibiz. Bu kuralın nedeni olarak Milli takım gösteriliyor. Ülkenizde ise belli şartlar var ama tamamen bir sınırdan bahsedemeyiz. Sizce bu tarz kurallar Ülke Milli Takımları’nın önünü mü açar yoksa kulüplerin Avrupa’da var olmasını mı engeller? Sınırlamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizde de benzer kurallar var ama sınır demek pek doğru olmaz. Kadronuza 25 oyuncu bulundurma zorunluluğunuz var. Bu oyunculardan 8’inin İngiltere’de yetişmiş oyuncular olması gerekiyor. Eğer ki bu rakam 8’in altında ise onların yerine oyuncu alamıyorsunuz. Minimum 21 oyuncu ile liglere katılabilirsiniz. Milli takım sorusuna ise bir şey söylemek doğru olmaz çünkü spesifik bir konu. Bu soruyla ilgili de bir şey eklemek istiyorum. UEFA ve Liverpool Üniversitesi birlikte bir araştırma yapmışlar. Yabancı sınırlamaları ve bizim ülkemizde ‘’8 kendi ülkesinde yetişmiş oyuncu kuralı’’nın Milli takıma veya başka bir duruma olumlu, olumsuz katkısının olmadığını ortaya çıkarmışlar. Bu da ilginç bir anekdot bizler için.

Çok kısa bir süre önce yürürlükten kalkan bir kuralla ilgili bir soru sormak istiyorum. Kural işlerken, Ligimizde antrenör olmak için Lise veya Yüksekokul mezunu olmak şartı vardı fakat bu kural Fatih Terim’in de katkılarıyla kaldırıldı. İngiltere’de de benzer bir durum var mı? Neler söylemek istersiniz bu konu hakkında?

Bizim ülkemizde de benzer kurallar mevcut. Bir antrenör Premier Lig’de çalışmak için Üniversite mezunu olmalı ve yanında da ekstra nitelikleri olmalı. Eğitim seviyesi mutlaka üst derecede olmalı aksi takdirde İngiltere Premier Lig’inde antrenörlük yapamaz. Kısa bir dönem önce yeni bir kural çıkarttık. Bu kuralda Fizyoterapistten, Doktora, Koçlardan, Antrenörlere bütn teknik ekipe benzer şartları getirdik. Çünkü, bir antrenör eğer Premier Lig’de çalışma fırsatı yakalıyorsa nitelik bakımından yüksek bir seviyede olmalı ve eğitimli olmalı diye düşünüyoruz. Antrenörlük az para getiren, düşük seviyeli, eğitim olarak geride insanlarında yapabileceği bir meslek gibi bir duruma gelirse Ligimizde, Kulüplerimizde bundan negatif şekilde etkilenir. Bu yüzden benzer kurallar bizde de var ve uygulamaya devam edeceğiz.

RÖPORTAJ-FOTOĞRAF: YAĞIZ SABUNCUOĞLU / EMRE OKKAY