"Doğuştan Trabzonsporluyum"

"Doğuştan Trabzonsporluyum"
İbrahim Şahin’i keşfeden isim Osman Özdemir... Osman hoca, Çankırıspor’u çalıştırdığı dönemlerde, takımla kamp yaptıkları otelde Arsinspor da kamp yapmaktadır. İbrahim Şahin de o Arsinspor’un kadrosundadır. İki takımın teknik adamları aralarında bir maç yapmayı kararlaştırırlar.
 
Osman hoca anlatıyor:
“Maça başladık, baktım sahada bir adam var. Adam bizi sürekli dövüyor. Çok iyi bir futbolcu. Ama adam bizi boksör gibi dövdü. İsmini sordum İbrahim Şahin dediler. Aradan zaman geçti, o zaman Metin Diyadin, Oftaş’ı çalıştırıyor ve bana (Osman Hoca bir santrfor arıyorum, kimi önerirsin) dedi. Ben de (İbrahim Şahin, çok iyi bir santrfor) dedim.
 
Sonra niye alınmadı, ne oldu bilmiyorum ama sezonun son 7 haftasında ben geldim Oftaş’a. O dönemde transfer komitesinden yöneticiler bana (Yeni sezon için kimi istersin?) diye sordular. Ben de (İbrahim Şahin’i isterim ama mutlaka alın) dedim. İbrahim için Tarsus maçını izlemeye gittiler. Maçın sonucunu öğrendim, Tarsus 7 tane atmış. Soramıyorum, (İbrahim nasıldı) diye, çünkü 7 tane yemişler. Geldiler dediler ki sahanın yıldızı İbrahim’di. Sonra Kartal maçları var. Yine izlemeye gittiler. Kartal 7 tane atmış. Ama (Sahanın yıldızı yine İbrahim) dediler. 2 maçta takımı 14 tane gol yemiş ama sahanın yıldızı İbrahim. Ve İbrahim’i aldık”.
 
İşte İbrahim Şahin böylece geçtiğimiz yıl Oftaş’ın yolunun tutar...  Ardından da oynadığı futbolla Turkcell Süper Lig’in en çok dikkat çeken gençleri arasında yerini alır.
 
Başkent Gündemi’nde bugün İbrahimŞahin ile birlikteyiz:
 
Erdem Erol
Ligtv.com.tr Haber Müdürü
[email protected]
 
“KALECİNİN SORUMLULUĞU DAHA FAZLA”
-Biraz önce Recep (Biler) ile röportajımızı dinledin. Senden de aynı performansı bekliyorum İbrahim.
Benimki daha kısa sürer abi...
 
-Biriniz kurtarmaya diğeriniz gol atmaya çalışıyorsunuz.

Ben Recep’ten daha şanslı hissediyorum kendimi.
 

 
-Neden?
Onun sorumluluğu daha fazla sanki. Çünkü 90 dakika çok iyi kalecilik yapabilirsin ama hatalı yiyeceğin bir gol herşeyi unutturabilir, yalnızca akıllarda yediğin hatalı gol kalır. Fakat santrfor için o geçerli değil, 90 dakika gol kaçırırsın. 90’da araya bir tane sıkıştırırsın, 1-0 galipsin, herkes kaçırdıklarını unutur.
 
-Kaleci biraz yanlız adam mı oluyor?
Genelde sahada öyle görünüyor ama dışarıda kimse onu suçlamıyor. Takım halinde kazanıyorsun, takım halinde kaybediyorsun. Ama sahada baktığın zaman yalnız.
 
İBRAHİM’İN YOLCULUĞU
-İbrahim kaç yaşındasın?

24
 
-Futbola kaç yaşında başladın?
Futbola ilk İsviçre’de başladım, 5-6 yaşlarındaydım. Tam lisans çıkarılacak yaşta değildik. Bir takımımız vardı, ufak bir takımdı. Turnuvalar düzenleniyordu. Ama ilk 1993’de Trabzon’un ilçesi Araklı’da amatör kulübümüz vardı Araklıspor. Ben Araklı doğumluyum zaten. Sırasıyla 17 yaşına kadar bütün kategorilerde oynadım. 17 yaşında Erzurumspor’da profesyonel oldum. Güzeldi o dönemler. Fakat hem takım açısından hem benim açımdan iyi gitmedi. Bir sene sonra tekrar Araklı’ya döndüm. 2 sezon oynadıktan sonra 2. Lig’de Akçaabat Sebatspor’a gittim. Bir sezon orada oynadım, yine benim açımdan iyi geçmedi. Kiralık olarak Arsinspor’a gönderdiler. Arsinspor’da hem benim hem takım açısından gerçekten çok iyi bir sezon geçirdik. Sonra buraya geldim.
 
“TOP ÖNÜME DÜŞÜYOR, GOL ATIYORUM”
-Kendini nasıl bir santrfor olarak görüyorsun?

Öncelikle takım oyuncusu olduğumu düşünüyorum. Bireysel oyundan daha çok takım oyununa önem veriyorum. Kuvvetimle daha çok ön plana çıkıyorum. Kuvvetli olduğumu düşünüyorum.
 
-Gol yollarında kendini şanslı görüyor musun?
Aslında şanslıyım o konuda. Çünkü baktığınız zaman hemen hemen bir maçta hiç pozisyona giremiyorum ama top önüme düşüyor, atıyorum. O açıdan şanslıyım. Düşen pozisyona çok dikkat ediyorum. Çünkü maçlarda fazla fırsat gelmiyor. Özellikle bizim gibi Anadolu takımlarında oynarken.
 
“HIRSLI, MÜCADELECİ, İNATÇIYIM”
-Fırsatçı bir kimliğin var. O pozisyonu yakalamak ve gol yapmak adına da orada olman gerekiyor. Buna dikkat ediyorsun o zaman.

Ona çok dikkat etmem lazım. Çünkü bir pozisyon yakaladım mı onu kaçırmak istemiyorum. Çünkü ikincisine girme ihtimalim az olabilir, bir daha o pozisyonu yakalayamayabilirim. O yüzden sürekli oyunun içinde olmam gerektiğini hissediyorum. Sonuna kadar kovalıyorum. Stoperleri hataya zorluyorum. İnatçı bir kişiliğim var. Hırslı, mücadeleci ve inatçıyım.
 
-Hacettepe’de 2. sezonun. Araklıspor, Erzurumspor, Arsinspor, Akçaabat Sebatspor derken sıkıntılı sezonlar yaşamışsın.
Evet.
 
“GENÇ YAŞIMDA HERŞEYİ YAŞADIM”
-Ama son 2 yıldır bu sıkıntıları aştın ve Turkcell Süper Lig’de deneyim kazanıyorsun. Gol atman gerekiyor, atıyorsun da. Fenerbahçe’ye de attın.

Sıkıntılı görünüyor ama onların hepsi tecrübeydi. Recep’in söylediği gibi 17-18 yaşında lige gelip hatalar yapmaktansa, daha alt liglerde hemen hemen her tecrübeyi yaşayıp, öyle gelmeyi tercih ettim. Tecrübeleri alt liglerde iyi kazandığımı düşünüyorum. Hemen hemen her şeyi yaşadım. Parasız takımda da, paralı takımda da oynadım. Küme de düştüm, şampiyonluğa oynayan takımlarda da oynadım. Hemen hemen herşeyi gördüm. Bana böyle bir teklif geldiği zaman da gerçekten ne istediğimi bilen bir şekilde geldim. Oftaş’a geldiğim zaman, ne istediğimi biliyordum, yeteneklerimin farkındaydım, futbol karakterim oturmuştu ama beni tanımayan insanlar vardı ve onlara kendimi artık tanıtmak istiyordum.
 
-Tanıttın mı?
Tanıttım. Sezon sonu kötü bir sakatlık yaşamama rağmen “Ligde İbrahim Şahin diye bir santrfor var” dedirttiğime inanıyorum.
 
-Herkes hırslıdır ama sen kendini daha mı hırslı görüyorsun?
Saha dışında agresif değilim ama sahada kaybetmek istemiyorum. Hem maddi hem manevi olarak kaybetmek istemiyorum. Kaybettiğim zaman çok üzülüyorum. 1-2 gün çok canım sıkılıyor. Bu yüzden sahada kazanmak için elimden gelen herşeyi sonunda kadar verdiğime inanıyorum. Böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
 
“PİYASA MAÇLARI...”
-Geçen sezon kaç gol attın?

20 maç oynadın, 4 tane gol attım, sonra sakatlık yaşadım. Ama şimdi iyiyim.
 
-Geçen sene 20 maçta 4, bu sene 4 maçta 2 gol. Bunların bir tanesini Fenerbahçe’ye atmak herhalde güzel bir duygu.
En önemlisi 3 puan almaktı. 4 büyük kulüple oynanan maçları Lig TV veriyor. Bu takımlar çok büyük kitlelere sahipler. İzleniyorsun. Kendini oralara taşımak için bu maçlar tam bir piyasa maçı, futbolcu ağzıyla.
 
-“Ligde bir İbrahim Şahin var, bunu gösterdin” dedim.
Başarılıyım, şimdiye kadar iyi gidiyor.
 
-4 büyüklerle oynadığınız maçlar senin için bir vitrin...
İnanılmaz bir vitrin. Gerçekten çok büyük potansiyeli var o taraftarların. Fenerbahçe’nin maçını Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonsporlular da izliyor. Çünkü rakibinin puan kaybetmesini bekliyor. O maçları herkes izliyor. Nitekim gol attığınız zaman spiker sizi söylüyor, İbrahim Şahin diyor. İyi de oynuyorsanız, gözönüne çok rahat bir şekilde çıkıyorsunuz.
 
“FENER’İ YENDİK AMA BASINDA ADIMIZ ANILMADI”
-Fenerbahçe maçından sonra hem medyadan hem çevrenden ne tür sorularla karşılaştın, ne tür tepkiler aldın, neler yaşadın?

Çevremdeki insanlar mutlu oluyorlar. Hangi takıma atarsam atayım, takım galip geldiği için mutlu oluyorlar. Ama dediğim gibi Fenerbahçe’ye atmak ayrı, Türkiye’nin en büyük takımlarından bir tanesine gol atıyorsun ve galip geliyorsunuz. Bu benim piyasamı gerçekten yükseltiyor ve herkes de bunun farkında. Bayağı tebrik mesajları, telefonları aldım. Hemen hemen o akşam gecem telefonla geçti en sonunda uyuyabilmek için telefonu kapatmak zorunda kaldım. Ama Fenerbahçe maçından sonra basının bize büyük bir ilgisi yoktu. Sürekli Fenerbahçe’nin çok kötü oynayıp da kaybettiğini söylediler. Hiç biz anılmadık yani. Maçta bir rakip var mıydı karşılarında, kimle oynadı, hiç maçı izlemeyen bilmeyen bir adam “Ya Fenerbahçe kiminle oynadı?” derdi yani. Ben bir kere bile Hacettepe ismini duymadım yani, “Bu çocuklar da iyi oynadı” diyen olmadı. 4 büyük takım Türkiye’de ne zaman kaybederse, kötü oynuyorlar ve kaybediyorlar diye söyleniyor. Fakat biz gerçekten maçın ilk yarısı çok iyi değildik. Golü yediğimiz ana kadar Fenerbahçe bizi ezdi. Ama golden sonra oyun dengelendi. İkinci yarı tamamen bizim üstünlüğümüz oldu. Akıllı futbol oynadık. Fenerbahçe kötü oynadı denilirken, onun karşısında bir rakip var, onları bozan, emek veren bir oyuncu grubu var. Gerçekten bizim bayağı hakkımız yendi. Sürekli Fenerbahçe’nin kötülüğünden bahsedildi, bizim hiç güzel futbolumuzdan bahsedilmediğini düşünüyorum. İnsanın zoruna gidiyor, sen de bir emek sarfediyorsun. En azından “Hacettepe iyi oynadı” diyebilirlerdi. O tepkiyi aldım ben etrafımdan, ikinci yarı çok iyi oynadığımızı söylüyorlar. Ama basına böyle yansımadı. Bu da insanı kırıyor.
 
-3 büyüklerle oynadığın zaman gol atacaksın, takımın galip gelecek ama yenen takımdan değil büyük takımın kötü oynadığından bahsedilecek. Çözümü zor bir denklem gibi.
Valla yoruyor insanı. Maçtan daha çok yoruyor. Bilmiyorum, çünkü sürekli söylendi. Hemen hemen bütün televizyon programlarını izledim. 4 büyük takımın Hacettepe’yi çok rahat şekilde yenebileceklerinden herkes bahsetti ama yenemedi sonuçta. Niye yenemedi.
 
“FENER’İ DAHA DA FARKLI YENEBİLİRDİK”
-Şimdi tamam Fenerbahçe kötü oynamıştır ama onun oyununu bozan, karşsısında iyi oynayan bir takım vardır. Sen buna böyle bakılmasını istiyorsun doğal olarak.

Tabi. Hiç bir futbolcu hiçbir takım sahaya kötü oynamak için çıkmaz. Ama sahada karşında bir direnç görürsen, senden daha çok koşan, daha çok mücadele eden bir takım görürsen, ister istemez oyunumu etkiler. Biz Fenerbahçe maçında bunu yaptık. Daha çok istedik. Golden sonra oyun dengelendi, ikinci yarı bir kaç pozisyonda aceleci davrandık, daha da farklı olabilirdi.
 
“DOĞUŞTAN TRABZONSPORLUYUM”
-Trabzonlusun. Bir Trabzonspor efsanesi vardır.

O her zaman var.
 
-Son yıllarda pek yaşanmıyor ama Trabzonluyum diyen herkes bunu bilir, içinde yaşatır. Sen Trabzonsporlu musun?
“Trabzonsporlu musun?” dediğin zaman ben Trabzon doğumluyum ve Trabzonssporluyum yani. 2 yıldır ligde oynuyorum. O zamana kadar çok profesyonel yaşadığımı söyleyemem. Gerçekten ben 3. Lig’de de oynarken, amatörde de oynarken biletimi alırdım, Trabzonspor’un maçlarına giderdim, bir taraftar gibi yeri geldiği zaman tezahurat ederdim, yenildiği zaman tepkimi gösterdim. Kendimi bildim bileli, 8-9 yaşlarından beri Trabzonspor maçlarını gider izlerdim. Ben Trabzonluyum, Trabzonsporluyum. O memlekette yetişip de başka takımı tutabilecek insanın olduğunu ben düşünmüyorum. Düşünmek de istemiyorum.
 
“İSTANBUL’DA OYNAMAK İSTERİM AMA...”
-Peki her futbolcunun İstanbul’da Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş’da oynamak yatar. Sen farklı bir kimliğe sahipsin. Trabzonspor da büyük bir kulüp. 4 büyükten biri. Şimdi sana zor bir soru İbrahim. Trabzonspor mu, 3 büyükler mi?

Kıyaslamak yanlış olur, sonuçta Trabzonsporluyum ama baktığınız zaman geçen sene Trabzon’da 2-1 kazandık, 2. golü ben attım. Benim için en iyisi ne olursa, önemli olan odur. Baktığın zaman ben 7 yıldır profesyonel futbol oynuyorum, bir şampiyonluk yaşamadım. Şampiyonluk yaşamak isterim. Şu ana kadar hiçbir uluslararası maçım yok. Bana bunları verebilmesi lazım. Evet İstanbul’a giderim, çok iyi performans göstereyim yarın öbürgün beni isterler ama gidip o kulüpte yedek kalacağıma, Hacettepe’de kalmayı, direk oynamayı tercih ederim. Çünkü yedek kalmanın insana çok şey verdiğine inanmıyorum. Galip gelsen bile çok büyük haz almazsın yani. Oyunda olmayı, sürekli takıma sen de birşey vermeyi istersin. Öncelikle bu saatten sonra gittiğim kulüpte oynamak istiyorum. Bir teklif gelse mutlaka değerlendiririm. Ama dediğim şartlarda. Oynadığın yerde kuvvetlisindir, taş yerinde ağırdır yani.
 
“TRABZONSPORLUYUM AMA BAŞKA TAKIMA GİDEBİLİRİM”
-İbrahim ile Hacettepe özdeşleşmiş neredeyse.

Ayrılabiliriz, teklif gelebilir gelmeyebilir ama performansını iyi sergiler ve teklif geldiğini varsayarsak benim için hem maddi olarak hem manevi olarak bana en iyi imkanı sunan takıma tercih ederim. Evet Trabzonsporluyum ama bu illa Trabzonspor olacak değil, bu x bir takım da olur. Neticede profesyoneliz. Bir emek veriyoruz, kısaca emeğimizi satıyoruz burada.
 
-Sonuçta bir geçim kaynağı.
Evet geçim kaynağı doğru. Duygusallık var ama sonuçta profesyonellik bu, maddi anlamda da manevi anlamda da. Gidip Trabzon’da yedek kalacağıma, Hacettepe’de kalırım.
 
-Ama şimdi Trabzonluların tepkisini çekecek cümleler bunlar. Şimdi buna nasıl bir tepki gelecek biliyor musun? “Trabzonspor’da yedek kalmak bile onurdur”
Sürekli her gittiğin takımda oynamak zorunda değilsin. Yedek kalmak farklıdır. Oturursun kulübede. Sana bir şans geleceğine inanırsan oturursun. Benim Hacettepe’de yarınki maça 11’de çıkacağım da garanti değil.Ama şu anda baktığın zaman Trabzonspor’un santrforları Umut ve Gökhan. Gerçekten iyi santrforlar. Oraya beni 3. adam olarak alırlarsa, ben Trabzonspor’u tercih etmek istemem. 3. sıradayım çünkü orada. Ama 1. veya 2. sırada tercih olarak gittiysem, gidip orada otururum, çünkü bana şans geleceğini bilirim. Ama 3. sıra çok geç olur benim için. Yaşım daha 24, çok da genç değilim, yani “Gençtir beklesin” gibi değilim yani. Tan verimli çağımdayım, kullanmak isterim.
 
“KARADENİZ MUTFAĞINI ÖZLÜYORUM”
-Ankara’da hayatın nasıl geçiyor, neler yiyip içiyorsun. Kara lahananın tadını burada bulabiliyor musun?

Karadeniz mutfağını özlüyorum. Trabzon’da yemekleri herşeyiyle yaşıyorum, ama burada aynı lezzeti bulamıyorum. Fast food tarzı yemekler yiyebiliyorum, ama izin fırsatı buldum mu Trabzon’a gidiyorum ve orada yemeklere doyuyorum. 2-3 gün doyasıya lezzetini alıyorum. Balık, pide, döner, kuymak, muhlama bunlar bizim vazgeçilmezlerimizdir. Bunları burada bulmak zor. Baktım bir kaç yerde var ama aynı lezzet olmuyor.
 
-Sana Trabzon’dan göndermeleri lazım. Bakmaları lazım sana artık.
Gönderiyorlar sağolsunlar.
 
-Ailen İsviçre’de, Trabzon’da akrabaların var değil mi?
Var, babaannem var, amcamlar var.
 
-Bugün geldiğin konumdan çok mutlulardır?
Babaannem yaşlı zaten, gerçekten futbolu çok fazla bilmiyor ama televizyonda bir iki kere rastlayınca seviniyor. Sürekli arıyorum, görüşüyoruz. Yakın çevremden, taraflı tarafsız herkes Trabzon’dan arıyorlar. Sağolsun hepsi. Sürekli memnuniyetlerini dile getiriyorlar.
 
“BİZ KARADENİZLİLER SEMPATİK OLURUZ”
-Ankara’da sen pek bizim yöresel yemekleri yeme imkanı bulamıyorsun ama biz İstanbul’da senden daha şanslıyız bu konuda. O tadı bulduğum yerler var benim.

Adresi alırım abi senden.
 
-En basitinden anneme gittğim zaman bir hamsi tava, mısır ekmeği yiyorum ben.
O zaman olay bitmiştir abi zaten. Bizim de annemiz yapıyor ama yurt dışında olduğu için ancak seneden seneye görüşebiliyoruz.
 
-Futbolcu olarak maçlar, seyahatler, kamplar derken zaten bir aile özlemi çekilir. Ama sen bir de ailen yurt dışında olduğu ve yılda bir iki kez görebildiğin için ayrı bir özlem yaşıyorsun.
En azından 30 yaşına kadar böyle yaşamak zorundasın. 30’a geldikten sonra bazı kararlar alabilirsin. Belki o takımda oynayıp o takımda bitirmek isteyebilirsin. 30’a kadar böyle artık. Çünkü su akarken doldurabildiğin kadar doldurmak gerekiyor. Sonuçta bundan başka yapacak bir işin yok. Yarın öbür gün ne olacağı da belli değil, bir sakatlık olabilir herşey bitebilir. Hayatını garanti altına almak için gurbet hayatı yaşamak zorundasın işte. Bu bayağı bir etkiliyor insanı. Her açıdan olumsuz etkileyebiliyor. Yeni bir çevreye gidiyorsun, yeni bir alışma dönemi, zor oluyor.
 
-Ama Karadenizliler her gittikleri yerlerde kendilerini sevdirirler.
Sempatik oluruz; doğru. Gerçekten buraya geldim, hiç yadırganmadan girdim aralarına.
 
-Bizlere biraz fıkra gibi bakarlar.
Doğru abi arasıra bombalarımız oluyor (Gülüyoruz)
 
-Var mı bombaların?
Var abi var. İdmanlarda yapıyorum sürekli. Lafla olsun, takılıyoruz birbirime, iyi oluyor. İdmanlarımız çok zevkli. Her idmana çıkarken baya bir zevk alıyorum, esprili gaçiyor. Kaybettiğimiz maçytan sonra bile hiç kimsenin suratı asık değil, önümüzdeki haftaya iyi bakıyoruz.
 
-O zaman arkadaşlarından sana her an bir bomba gelebilir şeklinde bir bakış açısı var.
Var abi var. Bir bomba oluyor, biri geliyor kim yapmış diyor, İbo diyorlar. (Gülüyor)
 
MAÇTAN ÖNCE “SİMİTÇİ YOK MU” SORUSU
-Şu bombalarından bir tanesini anlatasana...

Geçen sene Ankaragücü maçına çıkıyoruz. Osman hoca toplantı yapıyor altta. Takımda o zaman çok iyi gitmiyor. Ankaragücü maçı bizim için çıkış maçı olacak yani. Hoca maçı düşünün, en iyi konsantreyi gösterin diyor. Ben sakatlıktan yeni çıktığım için yedeğim. Maç saat 14.00’de. Saat 10.30’da kahvaltı yaptık ama çok iyi yememiştim. Takım ısınmaya çıktı, içeri girdi. Ben bir acıktım. Arkadan arkadaşlar geliyor, Osman hoca önümde gidiyor. Artık açlıktan gözlerim kararmış durumda. Osman hocaya “Ya şurada hiç simit satan biri yok mu” dedim. Hoca döndü bana,”Oğlum ne diyorsun” dedi. “Hocam kusura bakma dedim”. Böyle bir bombamız var abi mesela. Çocuklar bayağı bir güldüler buna. Ama gerçekten çok acıkmıştım ya (Gülüyoruz)
 
-İyi de hadi diyelim bir simitçi var kenarda. Şortun cebinde para var mı simit alacak.
Yok, o da yok abi. Osman hocayı bile farketmedim.
 
-İbrahim çok keyifli bir sohbetti, teşekkür ediyorum. Bu arada Recep kadar iyi bir performans gösterdin, yarım saat oldu.
O senden kaynaklanıyor abi.