Burak Çolak

Burak Çolak
Estonya’nın 20’nci dakikada on kişi kalması maçı doğru analiz etme kabiliyetimizi ister istemez köreltecek biliyorum. Ama rakip on kişi kalmasa da milli takımın olağanüstü arzusu bu Estonya’ya karşı kazanmaya yetecekti. Sadece bazı bireysel performanslar bu kadar parıltılı olmayacaktı galiba...

Yine de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Maça doğruya daha yakın bir on birle başladık. Kamuoyunun doğrusuna değil tabii, Abdullah Avcı’nın doğrusuna... Zira Umut’u sağ açıkta, Burak’ı santrforda kullanmayı düşünen ve bunu Portekiz-Finlandiya maçlarında başarıyla uygulayan zaten Avcı ve arkadaşlarıydı. Dün kendi doğrularına döndüler, Burak da sadece 20 dakikada girdiği tam beşinci gol pozisyonunda Jaager’i attırıp maçı bitirerek doğru bir tercih olduğunu ispat etti.

Benim bir maçta yaşanan hemen her pozisyonun içinde olmayı başaran, bu kadar iyi gol koklayabilen gördüğüm son adam Tanju Çolak’tı. Bu Burak bana Tanju’nun hem fantastik gol koklama yetisini, hem de Prekazi’yle-Rıdvan’la-Gerson’la kurduğu iyi iletişimi hatırlatıyor: Burak’ın da hem Umut’la hem de Arda’yla arasında telepatik bir uyum var. Hem oynuyor, hem birbirlerini oynatıyorlar.

Tabii Burak’ın en yüksek telepati katsayısını yakaladığı adamı da unutmamak gerek. Derdim bu maçı da sadece Selçuk tercihi üstünden konuşmak değil ama kritik Romanya-Macaristan dönemeci öncesi 10 kişilik Estonya galibiyetiyle başımızın dönmesinin de gerçekçi olmadığını düşünüyorum.

Abdullah Hoca pazartesi günkü basın toplantısında “Herkes değişime saygı duyacak”  dedi. Savunmanın göbeğinde Ömer-Semih, ileride Sercan’lı değişim gerçekten saygıdeğer. Ama bir değişimden söz ediyorsak; bu, gitmeye çalıştığımız Brezilya 2014’te 34’ünü görecek Emre kadar, 29’luk Selçuk etrafında da olmalı. Belli ki milli takım çatısı kurulurken Gümüşdağ-Avcı-Buruk-Belözoğlu arasındaki telepatik uyumdan faydalanılmış. Ama Dünya Kupası yolunda ihtiyacımız olan esas uyum, Selçuk-Arda-Umut-Burak arasındaki...

Bunu farklı kazanılmış, Abdullah Hoca’nın ve de Emre’nin yıldızlaştığı bir günün sonunda yazdığımın farkındayım. Evet, herkes değişime saygı duymalı. Biz de duymalıyız... Emre de... Hatta Abdullah Hoca da...