Ligde en çok şuta maruz kalan takımın kalesine ilk isabetli şutu 55. dakikada bir duran topun sonrasına atabilmek... Hem de evinde oynarken, hem de rakibin ligde kurtarış rekortmeni kalecisi yokken. Aynı zamanda rakibine en çok şut attığı maçı yaşatmak...
Geçen haftaki sözümün arkasındayım. Sorun Cocu değil. Ama çok belli ki çözüm de o değil. Muhtemelen siz bu yazıyı okurken Cocu gitmiş olacak. Normal olan bu. Ben beklerim ama büyük takım beklemez.
Fenerbahçe’nin çok sorunu var. Ancak Yer darlığı dolayısıyla sadece birincisinin altını çizeyim. Topu içeriye vuracak bir oyuncusu yok.
Slimani futbolda yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biri. Sedece korkunç formuyla değil, vücut dili, negatif enerjisiyle de... Sahada bir pırıltı değil, bir keder sergiliyor sürekli. Bunu söylediğime inanamıyorum ama Frey an itibarıyla ondan iyi. Eğer böyle devam edecekse etmesin. (Fanatik)
Uğur Meleke: Cocu'nun faydası yoktu
DÜN 18’le 30 arasındaki faul dökümü şöyleydi: 18 Skrtel, 18 Djedje, 19 Benzia, 23 Jailson, 24 Bifouma, 25 Ayew, 26 Isla, 26 El Kabir, 28 Hasan, 29 Faty, 30 Oğuz... 38’inci dakikayla 53 arası da şöyle geçti: 38 Djedje, 40 Djedje, 41 İsmail, 45 Jailson, 45 Kubilay, 47 Skrtel, 48 Kubilay, 50 Djedje, 50 Bifouma, 51 Bifouma, 52 Bifouma, 53 Bifouma...
Sizin okumaktan yorulduğunuz, benim yazmaktan utandığım yukarıdaki iki periyodu, sporseverler dün akşam statta ya da televizyonda ciddi paralar vererek izlediler. 18’le 30 arası tam 11 faul oldu dün... Ardından 38-53 arası 12 faul daha! Neredeyse dakika başına 1 faul. Ve biz bu izlediğimiz şeye futbol diyoruz maalesef. Dün ilk 1 saatte tam 30 faul vardı Kadıköy’de.
Ve sadece sert fauller için kullanılmış 4 sarı kart! Maçın hakemi Hüseyin Göçek’e soruyorum: Bu stratejik faullü oyunu durdurmayı hiç düşündünüz mü? Son yarım saatte kart elinizde gezip, önünüze gelene gösteriyorsunuz. Peki ilk bir saatte farklı bir kural kitabı mı geçerli?
Futbola gelince... Dün bilet alıp stada gidenlerin sanırım yalnızca İsmail Kartal’a teşekkür etmeleri gerek. İki stoperini aynı dakikada kaybetti; ön liberosunu savunma göbeğine çekti ama hücum düşüncesinde tek bir geri adım olmadı. Hak ederek kazanılmış harika bir 3 puandı dün akşamki. Cocu içinse olumlu şeyler söylemek güç maalesef...
Futbol bilgisine elbette çok saygı duyuyorum ama neden hâlâ üçlü savunmada ısrar ettiğini anlayamıyorum. Üç stoper kullanıyorsanız, en azından kanatlardan biri bek özellikli olmamalı, öyle değil mi? Kenarlarda Isla ve İsmail varsa, bunun adı beşli savunma oluyor zaten!
Ve siz Kadıköy’de, mütevazı Ankaragücü’nü beşli savunmayla bekleyip, orta sahayı tamamen kaybediyorsunuz. Üstelik Brüksel’de iyi oynayan Hasan’ı da adeta cezalandırmış oluyorsunuz üçlü savunmaya sokarak! Cocu, PSV’de harika bir 4 yıl geçirmişti. Ama burada sanki kararlarını soğukkanlılıkla değil panikle alıyordu. Ve artık bu işin iyiye gitme ihtimali kalmamıştı.
COCU, PSV’de 4 yılda alttan çıkan Locadia’yı 17 milyon euroluk, Depay’i 34 milyonluk adam haline getirmişti. Wijnaldum, Bruma, Pröpper, Lozano onun döneminde olağanüstü gelişmişlerdi. Sanırım Fenerbahçe’de de Cocu’dan beklenen oydu. Keşke Eljif’e, Oğuz’a, hatta Barış’a daha erken düzenli forma verseydi. Belki bir rüzgâr yakalayabilirdi o stratejiyle. (Hürriyet)
Gürcan Bilgiç: Doğru plan, yanlış adam!
Maçın on biri açıklandığında herkesin içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. Üç gün önceki oyunun başrolleri yoktu sahaya çıkacaklar arasında. Ondan önceki Sivas darbesindeki başrol ise sahadaydı.
Aykut Kocaman Valbuena'nın yerine bir gol kralını; Atııf'ı tercih ettiğinde "Korkak – defansif" ilan ediliyordu. Cocu çıtayı da yükseğe taşıyarak, sol beki; Köybaşı'nı sol açık yaptı.
Hem de daha önce görmesine, denemesine, bir işe yaramadığını test etmesine rağmen. Yorgunluk veya sakatlık bazı seçimleri mecburi yapabilir. Ancak Cocu'nun Fenerbahçe veya Süper Lig'den anladığı – gördüğü ile günümüz gerçekleri arasında büyük farklar var.
Lige yeni gelmiş, transfer yasakları ile boğuşmuş bir rakibe karşı ne oyun ne de taktik olarak bir üstünlük sağlayamıyorsanız, yeriniz – koltuğunuz "hak ettiğiniz" değildir.
Bu gerçeği sezonun ilk haftasında dile getirip, "yok yakınken" cümlesini kullanmıştık. Ancak Fenerbahçe Başkanı, çok bilen profesyoneli Comolli'nin "uydusu" olmayı tercih edince, herkesin eli – kolu bağlandı. Çünkü ortada doğru bir yönetim modeli olmasına rağmen, yanlış fikirler veya bakış açısı vardı. Comolli bu ülkeyi ve ligi'ni çok küçümsedi. Tıpkı göreve getirdiği Cocu gibi. H H H Takım elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Seyircinin protestosu, bu iyi niyetli koşuların hak ettiği bir durum değil. Problem; bu çabaların bir "aklının" olmamasında. Her şeyi deniyorlar ama ne yaptıklarını bilmiyorlar. Fenerbahçe duran toptan gol yiyor. Tıpkı bundan önceki maçlarda olduğu gibi ama hala neden tıkır tıkır işleyen alan savunmasından vazgeçip, adam adamaya dönmesini açıklanamıyor.
Rakibi iyi analiz edip; oyuncularını buna göre organize eden İsmail Kartal, Fenerbahçe'ye karşı en önemli sorumluluğunu yerine getirdi aslında. Dünya'yı yaratmış gibi dolaşıp, burnundan kıl aldırmayıp, gerçekler ile hayalleri birbirine karıştıranlara, "Kral çıplak" dedi.
Başkan Koç, ağzını doldurarak, "Defansımız oturdu, beş maçta bir gol yedik" diye böbürlenmesini bildiği gibi, bir maçta üç gol nasıl yendiğini de umarım açıklatır birilerine. Doğruları istiyor ama yanlış kişilerle… Bunu da bilsin…. (Fotomaç)
ANKARAGÜCÜ takımını sahada mücadele eden her oyuncusunu ve teknik direktörleri İsmail Kartal'ı tebrik ediyorum. Muhteşem bir maç oynadılar. Sonuna kadar da galibiyeti hak ettiler. 4 aydır 1 lira para almayan takımın giydikleri forma için yaptıkları mücadele takdire şayan…
Gelelim F.Bahçe'ye… Son maçlarının tamamını çift forvetle oynayan Cocu, sahasında mutlaka kazanması gereken maça tek forvetle başlayarak ilk hatasını yaptı.
İsmail'i Hasan Ali'nin önünde oynatarak Fenerbahçe'nin doğasına ters bir hareket yaptı. Üçüncü olarak da genç Oğuz Kağan'ı böylesine krtik bir maçta aslanların önüne attı.
Biz haftalardır söylüyoruz. Cocu ile olmaz diye… Comolli'nin yaptığı transferler yanlış diye. Herkesi ikna ettik diye bir tek başkan Ali Koç'u ikna edemedik. Şu anda bu tablonun sorumlusu Cocu'yu haftalar önce göndermeyen Ali Koç'tur.
Maç bittikten sonra Cocu ile yolların ayrılması da geç kalınmıştır bir karardır. 10 maçta 9 puan toplamış 7 gol atabilmiş Fenerbahçe gibi büyük bir camianın hocasına bir dakika bile tahammül edilemez. Dün geceki tablodan sonra sözün bittiği yerdeyiz.
Maç bittikten sonra Cocu ile yolların ayrılması da geç kalınmıştır bir karardır. 10 maçta 9 puan toplamış 7 gol atabilmiş Fenerbahçe gibi büyük bir camianın hocasına bir dakika bile tahammül edilemez. Dün geceki tablodan sonra sözün bittiği yerdeyiz.
Şimdi konuşma zamanı değil eylem zamanı. Suni Fenerbahçe düşmanları yaratmak yerine Başkan'ın bir an evvel eyleme geçip takımı toparlaması lazım. Son olarak ne yazık ki 10'uncu haftada lige havlu atmış bir F.Bahçe ile karşı karşıyayız. Şunu söyleyim önümüzdeki hafta oynanacak derbi bile Fenerbahçeliler için bence bir anlam ifade etmiyor. (Takvim)
Ercan Güven: Yetiş Atatürk
Fenerbahçe Yönetimi, Fenerbahçelinin dikkatini sezon başından beri “kaygı”dan başka bir şey üretemeyen takımdan uzak tutmak için gündemi “saha dışı” ile öylesine güzel dolduruyordu ki, şu Ankaragücü maçı berabere bitse bile Cocu’yu göndermeye gerek kalmazdı.
Üç tane nereden çıktı İsmail Kartal? Ne güzel unutulmuştu saha... Daha önemli işler vardı Fenerbahçe’de... Devralınan enkaz, 3 milyar 184 milyon lira borç, şevk kıran, bilgi sızdıran “yardımcılar”, kadro dışılar... Yetmedi, yıldız ihtiyacından eski şampiyonlukları karıştırmalar falan.
Aslında yazık oldu Cocu’ya! Bugün Cumhuriyet Bayramı, yakında 10 Kasım... “Atatürk Fenerbahçeliydi” polemikleriyle atlatılabilirdi belki bu yenilgi. Neyse; geç ve güç oldu ama oldu ya... Darısı Comolli’nin başına. (Milliyet)