Güntekin Onay: Beşiktaş kalitesiyle
BEŞİKTAŞ ilk yarıda topu ne zaman yere indirdi, o zaman etkili işler yaptı. Ancak büyük bölümde yüksek toplarla oynamak Norveç ekibinin ekmeğine yağ sürdü.
Adem Ljajic zaman zaman ince işler yapsa da arkadaşlarından karşılık gelmedi. Zemin bozuk ve pas oyununu olumsuz etkiliyor. Ancak böyle bir rakibe karşı havadan oynamanın hiçbir getirisi olamazdı ve olmadı da.
2. yarıda daha fazla yerden oynayan ve Ljajic’in ustalığı ile organize ettiği ataklarda, çok daha etkili bir Beşiktaş vardı. Babel’in girmesi ile de kalite arttı ve Kartal sonuca kolay gitti.
TRANSFER olduğu zaman da söyledim. Ljajic çevresindekileri oynatan bir maestro. Dün de çok kaliteli işler yaptı. Çok hızlı düşünen zeki ve teknik bir oyuncu. 2. goldeki ortası ise ‘Al da at’ seviyesindeydi. Fakat son oynadığı son 8 maçta da gol atamayan (6 tanesi ilk 11) Larin için olumlu birşey söylemek çok zor.
Kanadalı santrfor, kolay pozisyonlarda kendisi için hazırlanan golleri kaçırdı. Larin çok gayretli fakat İyi niyet ve mücadele Beşiktaş’ta santrfor oynamak için yeterli vasıflar değil, önce kaliteniz olacak.
BEŞİKTAŞ 2. yarıda çok daha doğru bir oyunla kalite farkını sahaya yansıttı ve F.Bahçe derbisi öncesi moral buldu. Beşiktaş’ın mevcut kadrosunda istikrarlı bir şekilde gol atan sadece Babel var. Stoper Pepe’den sonra dün de bir başka stoper Roco tabela yaptı ancak bu durum gol yolları açısından bakınca bir tıkanıklık olduğunu gösteriyor. (Vatan)
Metin Tekin: Beceri çözdü
Babel ve Quaresma yokken Beşiktaş'ın hücumda yaşadığı sıkıntının sebebi nedir?
Kağıt üstünde baktığımızda ağır favori Beşiktaş'tı fakat futbolcular sahaya çıkıp oyun başladığında ilk 45 dakika böyle bir üstünlük ve favori oyunu göremedik. Tabii ki oyuncu kalitesi olarak Babel farkı önemlidir ama oyuncudan daha çok oyun farkından kaynaklanıyordu iki devre arasındaki fark. Sarpsborg'un bireysel beceri ile değil takım birlikteliği, fizik kalite ve koyu mücadele ile kendini ifade edeceğini biliyorduk.
İlk yarıda tam da onların istediği gibi bir oyun oldu. İlk 45 dakikanın karakteri fizik kalite ve mücadele idi. Bunu ne ile yenebilirdiniz? İkinci yarıda olduğu gibi kalite farkı ve beceri ile... İkinci yarıda galibiyeti getiren faktör de bu oldu.
Babel vurur gibi yaptı, sola harika çekti ve topun altına girerek golü attı. Bu golden sonra oyunun bütün resmi değişti ve 3-0'a gelen oyunu gördük.
Beşiktaş'ın ilk yarı yapamadıklarından çok bardağın boş tarafına bakacak olursak bu seviyede bir takıma 3-4 pozisyon vermesi düşündürücüydü. Bu Avrupa Ligi maçından pazartesi derbisine neler taşıyabiliriz diye bakınca 'Cezalı Medel'in yerine kim oynayacak?' diye sorabiliriz. Ben Tolgay Arslan oynayacak diyorum. İkinci soru ise pazartesinin santrforu bu maçın sonunda Larin olacak mıdır? Bana göre bu çok büyük bir soru işareti.
Karius yine önemli kurtarışlar yaptı. Fabri'nin yeri doldu mu sizce?
Bir kalecinin en önemli görevi bu tip güç farkı olan maçlarda karşılaşmayı 0-0'da tutabilmesidir. Karius da gelen her pozisyonda yaptığı doğru işler ile Beşiktaş'a bu katkıyı yaptı. Şu ana kadar üç maçı var ki Karius'un, bana göre çok olumlu görüntüler sergiledi. (Sabah)
Cem Dizdar: Aradaki fark büyük!
Maç öncesi Beşiktaş’ı uzak ara önde görecek insan sayısı tartışılmayacak oranda fazladır. Ancak ilk yarı gösterdi ki futbolda, becerisi düşük olsa da kolektif oynayanlarla, maliyeti yüksek bireysel beceriye dayalı takımlar arasındaki fark sanıldığı kadar da büyük değil.
Bizim bir alt ligde oynayan Amin Askar’ın oynadığı takımla, Lens’in oynadığı takım arasında ilk yarı dünyalar kadar fark yoktu. Hatta Şenol Güneş’in şikayet ettiği bozuk zemin Beşiktaş’ı gol yemekten bile kurtardı.
Verilere göre toplam kadro değeri 7.65 milyon euroluk takım ile 91.45 euroluk takım arasındaki fark ikinci devre ortaya çıktı. Onca zaman oynamadığı için paslanmış Töre yerine Babel ile çıkan Beşiktaş oyunu çevirdi. Ve devrenin ikinci ciddi atağında Babel golcü vuruşuyla gidişatı değiştirdi. Peki bunu neye yormak gerek? Beceriye mi, donmuş oyunu açacak hamlecileri kenarda tutup zamanı geldiğinde oyuna sürme fikrine mi? Karar vermek zor. İki takım arasındaki fark büyük ancak maliyet daha büyük. (
Atilla Gökçe: Bu bir gözdağı
Tamam, Beşiktaş’ta kadro derinliği var. Bol santrfor... Mebzul miktarda orta saha oyuncusu... Kanatlar çifter çifter... Savunmada hem kaleci, hem de stoper sorunları aşıldı. Gökhan Töre dışında herkesin rotasyona girme şansı var. Ama çoğunun alternatifi yok!
Gördük ki Şenol Güneş, Norveç takımı karşısında UEFA Avrupa Ligi’ndeki açılış maçından önce Fenerbahçe ile oynayacakları sezonun ilk derbisini daha çok önemsiyor. Hani önündeki maçı oynamadan sonraki maçı düşünmeyecektin hocam! Anladık, düşünmüş ve önemsemişsin. İtirazımız yok. Şu transfer turnikesiyle herkesin isimleri ve resimleri şaşırdığı, gelenin gidenin birbirine karıştığı ortamda bu rotasyonu yapmak zorundasın.O nedenle Roco, Larin, Gökhan Töre, Ljajic ve Lens’i sahaya sürmene şaşmadık.
Sarpsborg beklediğimiz gibiydi.. Tam anlamıyla “kuzey disiplini” sergiliyorlardı. Fizik güçleri, koşuları, çabuk toplanıp alan daraltmaları, hücuma çıkarken çabukluk ve adam geçme becerileriyle oyuna ortak olmaları gayet doğaldı. Bakmayın siz Norveç ligindeki hallerine.. Ligdeki yedinciliklerinden çok Avrupa’daki maçlarına güveniyorlar.
Evet, zor bir ilk yarı izledik. Quaresma, Babel ve (maalesef giden) Negredo’nun yokluğunda Beşiktaş alışılmış bol paslı kanat oyununu oynayamıyordu. Adem Ljajic’ten bir Talisca bekleyenler de sabırsızdılar. Ljajic bir Luka Modric de değildi. Beklemek gerekiyordu. Larin’in onca baskılı oyunun içinde şutsuz bir kalması da da olacak şey değildi. Sarpsborg kendi oyun anlayışından hiç ödün vermeden Beşiktaş’la boğuşuyordu.
Şenol Hoca ikinci yarıya Gökhan Töre - Babel hamlesiyle başladı. Tecrübe konuştu tabii... Babel’in 51’deki muhteşem soluyla çaprazdan attığı golde asisti yapan Larin’e de alkıştan önemli bir pay ayırmak gerekiyordu. Sonrasında bir güzelliğe daha tanık olduk... Adem Ljajic serbest vuruşta topu şapka gibi bir takım arkadaşının başına indirdi. Kim o? Roco... Şimdi böyle bir golden sonra Beşiktaş’ın “en golcü savunma”ya sahip olduğunu söylersek abartır mıyız acaba?
Şenol Hoca’nın 78’de Ljajic’i alkışlatarak oyundan alıp Tolgay’ı sürmesi Beşiktaş’ın rüzgarını artırdı. Oğuzhan’ın asistiyle Lens’in attığı golde beklenen coşkuyu yarattı.
Özet: Şenol Hoca ve oyuncuları aynaya bakıp saçlarını taradılar, kravatları sıktılar, düğmeleri ilikleyip çakı gibi çıktıkları ikinci yarıda yakışıklı ve güzel bir sonuç aldılar. Bu belki de Fenerbahçe’ye gözdağı göstermekti. Bravo! Bu arada Gary Medel ve yediği gole rağmen Karius’u da unutmadan takımın tümünü alkışlayalım.