İddia ediyorum, futbolun matematiğini, taktiğini en iyi ben biliyorum diyen kişi dahi Galatasaray'ın son bölümde ne oynadığını anlamamıştır. "3'lü oynayacağız" diyor Josue girerken, ortada herhangi bir üçlü yok. Bazen De Jong tek kalıyor, stoper gibi oynamasını istediği Linnes içeri pek girmedi.
Aslında maç öncesi pek çalışılmadığı şuradan belli... Korner kullanıyorlar, bir Bruma kullanıyor, bir Rodrigues kullanıyor, bir Sabri atıyor. Neredeyse topa yakın olan korner atıyor.
Kalkmış, Tolga Ciğerci vuruyor. Podolski mermi gibi vurur, ıslak saha... O kadar disiplinsizlik, organizasyonsuzluk var ki. Başıboşluk olduğu zaman ne kadar yetenekli olursanız olun.
Sabri, Hakan, Semih, Linnes... Yetenekli bir savunma hattı değil. Sol bekin solak değil bir kere. İki bekin kafaya çıkamıyor. Savunma hattında çok iyi kafaya çıkan bir oyuncu bile yok. Bir taraftar maçın hemen ardından Asbaşkan Cengiz Özyalçın'ı protesto ederken "Beden eğitimi hocasını takımın başına getirdiniz" dedi.
Bir öğretmenin de saygınlığı olması gerekir. Bruma her yerde oynar, forvet arkasında oynamaz. Sneijder sadece istatistik yapmıyor, sahada antrenörlük yapıyor aslında. Oyuncular başlarında kimse yokmuş gibi oynadı bu maçta, özet bu... İyi giderken yazdıklarım da bunlardı aslında, pek de fark yok.
Sergen hocayla birlikte devre arası transferini en iyi değerlendiren takım olduğunu gördük Kayserispor'un. Başakşehir'den 5 yemelerine rağmen sakin kaldılar, tabanca gibi takım yaptılar.
İlk yarıda 6 kilometre koşu mesafesini geçen 3 oyuncusu vardı. İçeride Fenerbahçe'yi 4-1 yeniyorsun, kupada Gençlerbirliği'ni eleyip Galatasaray'a karşı da TT Arena'da kazanıyorsun.
70 dakika çok iyi oynadılar. İlk 20 dakikayı ayırıyorum çünkü Kayseri daha önce koparabilirdi. Son olarak şunu sorayım, haftanın en karlısı kim? Fenerbahçe diyenler olacaktır ama bence Beşiktaş... Haftaya kaybederek giren Beşiktaş'ı yakalama ümidi olan tüm takımlar puan kaybetti. İlk 9'dan yalnızca Trabzonspor kazandı. (Sabah)
Levent Tüzemen: İnançları yoktu
Atalarımız, "Gülme komşuna gelir başına" diye boşuna dememişler. Galatasaraylı futbolcular tam 11 puanlık maça çıkıyorlardı. Ama başta Riekerink olmak üzere hiçbir Galatasaraylı futbolcu, "Elimize geçen fırsatı değerlendirelim.
Adam gibi oynayalım. Bu maçı kazanalım ve zirve yarışında söz sahibi olalım" inancında değildi. Sneijder'in ve Selçuk'un yokluğunda ve Muslera dışında Galatasaraylı oyuncuların saha içi görüntüsü, "Saldım çayıra, Mevlam kayıra" şeklindeydi.
Bruma, Yasin, Rodriguez üçlüsü Sneijder'in rolüne bürünmeye çalıştıkları için adeta birbirleriyle üstünlük yarışa girdi.
Özellikle Rodrigues kaçırdığı golden sonra çok rahat gole çevireceği pozisyonda "Yine kaçırırsam bana laf ederler" korkusuyla topa vurmayıp pas verdi. Hamza Hoca'yı gönderen, Mustafa Denizli ile yolları ayıran yönetimin yetersiz ve çapsız Riekerink'e bu kadar tahammül göstermesine aklım ermiyor. Bu Riekerink'te bizim görmediğimiz ya da anlayamadığımız bir özelliği mi var?
G.Saray maça önde Eren arkasında Podolski ile başlamalıydı. 3 aydır topa vurmayan ayrıca futbol aklı bile olmayan Tolga Ciğerci'yi oynatan ve takıma ısınan Josue'yi kulübede tutmak eğer Riekrink'in kararıysa ben bugünden itibaren bu hocayı Florya'ya bile sokmam. Final gibi maçları oynayamayan, "Rakibi çözdüm" dediği maçları kaybeden Riekerink'e tahammül edenler de bu ısrarlarının hesabını vermeli. (Fotomaç)
Hakan Ünsal: G.Saray ‘Kafa'dan kaybetti
GALATASARAY için büyük fırsatın maçıydı. Kritik ve zor haftalar öncesi kazanarak zorlu 5 haftalık periyoda avantajlı girme şansıydı. Böyle bir haftada, oyuncuları sadece biraz motive edersin ve çok şey anlatmaya gerek kalmaz.
Galatasaray’da Sneijder ve Selçuk’un olmayışının etkisinin ne ölçüde olacağını iki kişi belirleyecekti. Sergen Hoca ve Riekerink. Sergen Hoca’nın takımını hangi sistemle oynatacağı ve belirlediği oyun stratejisi ilk önemli sebepken, diğeri ise Riekerink’in eksik oyuncuların yerine kimleri tercih edeceğiydi.
Bir oyun planı ve stratejisi olmadığı için onu beklemiyordum zaten. Sergen Hoca’nın takımı ilk yarı çok motive ve etkiliydi. Son zamanlarda Türk Telekom Arena’da bir rakibin bu kadar oyuna hakim olduğu maç yoktur. Sebebi, oyunu başlatan ve sonlandıran adamların olmayışıydı elbette ama Riekerink’in seçimi da anlamsızdı.
Tolga uzun zaman sonra döndü ama karşısında sert ve tempolu orta saha oyuncuları görünce düştü. De Jong sadece mücadele ile kendini ifade etmeye çalışan adam olunca Galatasaray orta sahası rakibin kontrolüne geçti.
Riekerink’e sormak lazım... Senin başlatan ve organize eden adamların yokken, bu açığı Rodrigues ile nasıl kapatmayı planladın? Seçimin, top ayağına geldiğinde oyuna dahil olan ve kenardan topla hareketlendiğinde etkili olan Rodrigues mi olur yoksa orta sahada oynattığın ve oyun kurmada şu anda elinde var olan en iyi futbolcu olan Josue mi? Riekerink rakipleri tanımıyor biliyoruz da, kendi oyuncusunu bile tanımıyor. (Hürriyet)
Mustafa Sapmaz: Hatalı kadro çıkınca!
Ne acayip maçtı? Galatasaray zirvedeki tüm takımların kaybettiği haftada galibiyet için çıktığı maçta fark da yiyebilirdi, son beş dakikada 2-0'dan destansı bir geri dönüş de yapabilirdi.
Sondan başlayalım. Eren Derdiyok o golü atsa 'Şampiyonluk puanı' denirdi. Hüseyin Göçek'in elle itmeye verdiği karar olmasa Kayseri yıkılabilirdi. Tıpkı Deniz'in el kararında tam tersi olabileceği gibi. Genelde iyi yönettiği maçın sonunda verdiği o karar tartışılır.
Riekerink'in yaptığı tüm tercihlerin tartışılacağı gibi. Maça Podolski'nin arkasına üç hızlı koşucuyu yerleştirerek on biri kurması hataydı. Podolski merkezdeki pasör olacaktı. Peki hızlı oyuncuların getireceği topu kim bitirecekti!
Kayseri doğru baskıları yaparak topu da getirtmedi. Getirilen nadir topları da Rodrigues ve Bruma isabetsiz şut attı.
Solda ve sağda iki çabuk oyuncuyu kullan. Doğrusu bu. Doğru ikili de Rodrigues ve Bruma. Fakat merkezi Podolski ve Eren ile kur. Podolski geriye devrilsin. Pasör olsun. Eren de bitirici olarak stoperlerin arasına koşu atsın.
Hafta boyunca Riekerink'in oyuncularına video analiz ile Kayseri'yi ezberlettiği haberleri yazıldı. Neyi izledilerse yanlış izlemişler. Kayseri'nin deplasmanda bu kadar önde oynayacağını düşünmemiş olmalılar. Ancak Sergen Yalçın geldiği günden bu yana cesur oynatıyor. Bunu düşünmelilerdi.
Kayserili futbolcuların karşısında defansif olarak doğru yerleşimi yapamadılar. Rakiplerine uzak kaldılar. Pas arası ve topa ilk hamleyi yapmadılar. Kayseri'ye topu rahat kullanma imkanı verdiler. Kafa topu hastalığından sonra yedikleri iki golle de tamamen dağıldılar.
Devrede 4-4-2'ye maçın son bölümünde Josue'yi de alarak garip bir saha dizilişine (tanımlanamaz) döndüler. Bu kaotik oyunla (ileridekiler ve geridekiler) maçı çevirebilirdi Galatasaray. Ancak hatalı kadro ile çıkmanın sonucunda kaybettiler (Akşam)
Erman Özgür: Yanlış 11'le başladı
Hangi Sarı-Kırmızılı takımın şampiyonluğa oynadığının belli olmadığı ilk yarının sonunda oyunsal anlamdaki hayal kırıklığı skorada yansımıştı.
Orjinal ofansif orta sahalar Sneijder ve Selçuk İnan’ın yerine defansif orta saha Tolga ve kanat özellikli Rodrigues’i göbekte oynatarak maça zaten yanlış bir 11’le başladı Riekerink.
Çizgi özellikli 3 forvet oyuncusundan hangisini santrfor arkası oynatırsan oynat yanlış tercih. Eğer Tolga’yı oynatacaksan, doğru tercih ya önünde Josue yada çift santrforda Eren Derdiyok’tu. (Fanatik)