Fenerbahçe ve Türk futbolunun yaşayan efsanelerinden Rıdvan Dilven, Quiz'in konuğu oldu. 'Şeytan' lakaplı eski yıldız futbolcu, unutamadığı anılarını Lig TV izleyicileriyle paylaştı.
En unutmadığın maç: 1988-89 sezonunda hep anladılan 3-0'dan 4-3'e çevirdiğimiz maç benim için çok önemli bir anı. Galatasaray ile çok iyi bir rekabetimiz var. O zamanlar biz de çok iyi gidiyoruz. Önümüze gelene 3-5 atıyorduk. Sezon sonuna doğru oynadığımız bir maçtı, Galatasaray 3-0 öndeydi ve 7-8'e doğru gidiyordu maç. O gün bütün sezonun prestiji bitmek üzereydi ancak ikinci yarı karşılaşmayı 4-3 kazanınca o sezonu süslemiş olduk.
En unutmadığın gol: Hep Altay maçında attığım gol konuşulur ancak o zamanlar şimdiki Lig TV gibi çok kameralı çekimler yoktu o yüzden gollerim genellikle kaleci ile karşılıklı gibi görünürdü ama hepsinin başlangıcı var ve çok güzel goller atmıştım.
En anlamlı gol: Teknik Direktörümüz Guus Hiddink'di ve kendisi cezalıydı. Benimde sakatlıktan sonraki ilk maçımdı. 1 yıla yakın süre kadar oynamamıştım. Haftanın ilk günü o dönemki Karşıyaka başkanı Özer Kırca beni aradı ve Rıdvan'cığım oynuyor musun bu hafta dedi? Ben de hayır dedim. Oynuyorum diye demeç verirmisin dedi. Ben de neden diye sordum. Seyirci gelmez yoksa dedi ve ben de peki söylerim dedim. İçime doğmuş demek ki hoca beni kadroya aldı. Hoca'nın oynatmaya niyeti yoktu ben de hiç hazı
Milli Takım: Avusturya maçıydı. Sepp Piontek antrenör. Fatih Terim'de yardımcısı. Yine uzun süre sonra sakatlıktan döndüğüm bir zamanda Metin, Ali, Feyyaz ve Tanju'nun olduğu dönemde çok güçlü bir hücum hattımız vardı. Takımın bana ihtiyacı yoktu. Ancak Fatih hoca benim oynamam için o kadar çok baskı kurmuşki Piontek'e benim için maç öncesi toplantı yapıldı ve o toplantıda Piontek bana oynamayacağımı söyledi.
En güzel asist: Şimdi kornerden gole, duran topa asist yazıyorlar. Benim asist özelliğim daha fazlaydı ve sezon ortalamam 20'nin altına düşmezdi. Ben özellikle tehlikeli bölgelerde doğru tercihler yapardım. Aykut'un bana bir pası vardı o pasla kaleciyi çalımladım ama ayağımdan fazla açmıştım toğu kornere gidecekken yakaladım ve dibine inerek Aykut'a doğru orta yaptım. O pozisyonda Aykut'u buldum ve harika bir gol attık.
En iyi oynadığın maç: Bolu ve Sarıyer'de oynadığım zamanlarda çok iyi maçlar çıkarmıştım. Ali Samiyen'de bir Sarıyer-Diyarbakır maçı oynadım inanılmaz performans sergilemiştim. Yine Kocaeli-Sarıyer maçı iyi performans sergilediğim maçlardan birisi.
En kötü oynadığın maç: Kötü oynadığım maçlar daha çok aklımda kalır çünkü kötü oynadığım maç sayısı çok azdır. Zeytinburnu maçı var mesela. Sakatlıktan döndüğüm bir maçtı. Yapmak istediklerimi yapamıyordum ve bacağımda dizlik vardı. Dizliğimi düzeltireken gazeteciler Rıdvan'ın tükenişi diye yazmışlardı. O anı unutmaıyorum. Bir hafta sonra gereken cevabı vermiştim sahada herkese...
En çalışkan futbolcu: Bir numara Tanju Çolak. Antrenman öncesi ve sonrası deli gibi çalışıyordu. İki numarada ise Rıza Çalımbay. Antrenmana 1 saat önce gelir, 1 saat sonra çıkardı ve ikisi de en iyi yaptığı şeyleri çalışırdı. Rıza çok iyi orta yapan biriydi orta çalışırdı, Tanju ise şut çalışırdı.
En tembel oyuncu: Sergen derler genelde ama ben Sergen ile 5 hafta çalıştım gayet çalışkan bir futbolcuydu. Ama antrenman temposunda biraz tembeldiki çok yetenekli oyuncu olmasına rağmen pek istikrarlı oynayamadı.
En yetenekli oyuncu: Ben gerçekten yetenekli bir oyuncuydum. Sergen olağanüstü bir oyuncuydu.
En yeteneksiz futbolcu: Lisanslı ve 1. Lig'de forma giymiş oyuncuya yeteneksiz oyuncu demek çok doğru değil. Sınırlıdır yetenekleri. Aksi halde bir seviyeye ulaşamaz oyuncu. Karşımdaki oyuncularla alakalı durum daha çok benim performansımla alakalıdır. Ben her maç ortalama üç bek değişdirtiyordum. Ben mesela bir maça X oyuncuyla başlayıp, Y ile değiştirip, X ile bitiriyordum.
En iyi giyinen futbolcu: Metin, Ali, Feyyaz çok şık giyirlerdi. Çok yakışıklı çocuklardı hepsi.
En kötü giyinen: Yoktu ancak ilginç giyinen Nezihi ağabey vardı. İlginç kıyafetlerle gelirdi antrenmana. Bir gün şaka olsun diye hacı kıyafetleri giyinip gelmişti.
En iyi şarkı söyleyen: Kemalettin marş söylerdi... (Gülerek) Gerçekten hatırlamıyorum...
En kötü şarkı söyleyen: Ben bu konuda rezilim. Bir şarkı söylesem RTÜK gelip kanalı kapatır.
Duşta en fazla kalan: Toni Harald Schumacher.
En çok zorlayan: Beşiktaşlı Kadir. Beşiktaş'ın defans organizasyonu çok iyiydi. Samet ağabey ve Ulvi çok dengeli oyunculardı.
En etkilendiğin stat: Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı (Ülker Arena) Ali Samiyen ve İnönü'de de oynadım ama Fenerbahçeli olmamdan dolayı sanırım Saraçoğlu daha çok içime sinerdi ve kendimi rajat hissederdim. Hem o dönem stadın koridorunda ısınılılırdı. Ben özellikle kapalı tribünün altında ısınırdım havaya girmek için.
En iyi kaleci: Rüştü Reçber gördüğüm en iyi kaleci.
En iyi teknik direktör: Her antrenörden bir şeyler kazandım. Fatih hoca ile beraber çalıştım. Holger Osieck, Jozef Venglos ve Guus Hiddink gibi çok değerli hocalarla çalıştım. Hepsinden bir şeyler koydum cebime. Fatih hoca ile kısa dönem milli takım'da çalıştım, Fatih Terim'in çok farklı bir teknik direktör olduğunu düşünüyorum.
En kötü kaleci: Çok var. (Gülerek)
En gaddar futbolcu: Galatasaray ile oynuyoruz Ali Samiyen'de kontra atak oynuyoruz. Uzun bir top atıldı ve Simovic ile karşı karşıya kaldım. Normalde benim kısa çalım atıp topu kaleye atmam lazım. Bu yeteneğim var fakat Simovic direk bana geliyor o yüzden uzak çalım atmak zorunda kaldım ki beni yakalamasın istiyorum. Böyle bir çaba içerisindeyim aynı zamanda. Şimdi olsa hiç uğraşmam. Kısa çalım atarım. Düşürürse penaltı kırmızı kart. Dışarda vurursa kırmızı kart. Dokunmazsa boş kaleye atarsın.
Osieck: Mükkemmel bir teknik direktördü. Hala görüştüğüm biridir.
MTK: Benim ayrılmamla özdeşleştiriliyor ama kesinlikle alakası yok. Esasında maç sabahı bırakmıştım. Keşke kazanıp bıraksaydım diyebileceğim bir maç.
Van: Hayatımın en güzel 10 ayını Van'da geçirdim. Bunun başarıyla bir alakası yok. Oradaki insanlar çok sevecen ve saygılı. İyi ki gitmişim Van'a...