Galatasaray'ın unutulmaz oyuncularından Ergün Penbe Quiz'in konuğuydu. Sarı kırmızılı takımda bir çok başarıya imza atan Ergün Penbe bakın birbirinden ilginç sorulara nasıl cevaplar verdi?
Unutamadığın gol: UEFA kupasına aattığım penaltı golü. Normalde kimse penaltıdan attığı golü söylemez ama o günün şartlarında ilk defa bir Türk takımı UEFA kupasında finale kalıp penaltı atmasının yanı sıra o gün benim doğum günüm olması açısından ayrı bir anlam taşıdığı için benim unutmadığım goller arasındadır.
En güzel asist: 2-2 biten Barcelona maçında Ümit Karan'a ayağımın dışıyla yaptığım ilk golün asisti. Bir de anlam bakımından Milan maçında Hakan Şükür'e yaptığım yaptığım orta... (Şampiyonlar Ligi'nde Milan'ı yenerek UEFA kupasına katılmaya hak kazanmıştık. O sene zaten kupayı da kazandık.)
En unutamadığın maç: Birçok maç oynadık ancak UEFA kupası finali ve yine UEFA kupası'nda Leeds United'a karşı oynadığımız maç. O günün ülke şartlarına göre oldukça önemli bir anlam taşıyordu. Bu iki maçı kesinlikle unutamıyorum.
En çok sevindiğin maç: Tabii ki yine UEFA kupası finalinde oynadığımız Arsenal maçı diyeceğim. 120 dakika oynadığımız ve her şeyimizin tükendiği penaltılara kalan bir maçtı. Tüm ülkenin bizden beklentisi vardı. Bu maçı unutmam mümkün değil.
En çok üzüldüğün maç: Süpe Kupa Finali'nde Real Madrid'e karşı oynadığımız maç. UEFA kupası finalinde oynamış ve kupayı kazanmış bir oyuncu olarak o maçta oynamayı çok isterdim ama oynayamadım. Belki 18 kişilik kadroda olabilirdim ama hocam beni 18 kişilik kadroya almadı. Süper Kupa maçında oynanayamam en çok üzüldüğüm maç oldu.
En iyi oynadığın maç: Almanya'da kazandığımız 2-0'lık Borussia Dourtmund maçı ve 2-2 berabere kaldığımız Barcelona maçı.
En kötü oynadığın maç: Dünya 3.'lüğünden sonra Konfederasyon kupasında oynadığımız Brezilya maçı. Bir önceki akşam uyku ilacı almıştım. İlacın etkisi Brezilya maçında etki etti. Top ayağın üzerinden, altından geçiyor ve kontrol edemiyordum. Zaten hocam da bana 60-65 dakika kadar tahammül edebildi.
En anlamlı maç: Milan maçı. Yendiğimiz takdirde UEFA kupasına kalacaktık. Anlam ve önem bakımından bu maçı söyleyebilirim. Milan'ı yendik ve ardından kupayı kazandık.
En beğendiğin stat: Nou Camp inanılmaz bir stat. Kadıköy'e gittiğiniz zaman etkilenmemeniz mümkün değil. O atmosfer, o seyirci baskısı, o psikoloji ve haftalarca süren yazılı görsel basının etkisiyle o stattan etkilenmemem mümkün değil... Bunların dışında Ledds maçındainanılmaz bir atmosfer vardı. Düşünsenize taç atmaya gidiyorsunuz ve oradaki bir seyirci sizi ensenizden tutup tribüne çekebilir.
En iyi teknik direktör: Fatih Terim'in kalbimdeki yeri çok ayrıdır. Lucescu tanıdığım en iyi teknik direktörlerden ve çalışma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
En kötü teknik direktör: Gençlerbirliği'nde oynadığım dönemde Agusto Palacios teknik direktörümüzdü. Onunla bir türlü anlaşamıyorduk. Hatta beni 2 maç stoper oynatmıştı. Sonra bu hatasından geri dönmüştü.
Teknik direktör idolün: Fatih Terim gibi insanların üzerinde etki bırakabilen, maça oyuncularını motive edebilen, biri olmayı çok isterdim. Hakikaten Fatih hocanın bizim üzerimizde inanılmaz bir etkisi vardı. Ben de öyle olmak isterdim. Birçok maç öncesinde yaptığımı konuşmalarda tüylerimiz diken diken oluyordu ve maça çıkmadan kazanıyorduk maçlarımızı...
En iyi golcü: Türkiye'den Hakan Şükür ve Tanju Çolak. Yurt dışında ise tabii ki Messi.
En beğendiğin futbolcu: Messi ve genç yetenek Neymar. Messi her zaman bir numaram.
En iyi kaleci: Taffarel bana göre Türkiye'ye gelmiş en iyi kaleci. O'nun dışında Mondragon diyebiliriz.
En kötü kaleci: Kötü değil ama şanssız kaleci olarak Mehmet Bölükbaşı'nı söyleyebiliriz.
En sevdiğin hakem: Collina'yı yurt dışından, Cüneyt Çakır'ı da yurt içinden söyleyebilirim.
En sevmediğim hakem: Serdar Tatlı. Duruşu ve bakışlarıyla futbolculara inanılmaz negatif enerji veren bir hakemdi.
En yetenekli futbolcu: Genç yetenek olarak Türkiye'den Emre Çolak. Bizim altyapımızdan Arda ve Sabri çıktı. Aydın var ama bir türlü istenilen sevieyeye çıkamadı. Yurt dışından ise Neymar var.
En yeteneksiz: Gençlerbirliğinde beraber oynadığımız Ali Eren.
En tembel: Ben... Hagi hep şikayet ederdi. Tembel değildi ama sezon başı kampları olmasa 40 yaşına kadar oynardım diyordu...
En çok zorlayan oyuncu: Ben sol bek oynadığım dönemlerde hiç bir zaman pırpır, hızlı oyuncular oynasın istemezdim. Çünkü ben ağır bir oyuncuydum. Bunun dışında Overmans'ı sayabiliriz. İki yönüyle çalım yapabilen bir oyuncuydu. Hakikaten bir oyuncuya ters gelebilecek bir oyuncuydu.
En iyi şarkı söyleyen: Mehmet Gönülaçan vardı bizim oynadığımız dönemde.
En kötü şarkı söyleyen: Ben. Allah bana futbolculuk olarak yetenek vermiş ama ses olarak vermemiş.
En fazla yemek yiyen: Ayhan Akman. Ayhan yanlış doğmuş. Güreşçi olmalıymış ama futbolcu olmuş. Çok ekmek yiyor ve bu kadar çok yiyip nasıl fit kalabiliyor anlamış değilim.
En çok duşta kalan: Aykut. Ben de duşta çok kalırdım ama Aykut daha çok kalırdı.
En bonkör futbolcu: Kulübe birçok yardım mektubu gelirdi. Biz gerçekten bonkördük. Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Arif ve diğerleri... Ben kendimi saymıyorum bile. Çok fazla oyuncu vardı...
En Cimri futbolcu: Kolombiya'dan Victoria gelmişti. Ondan para almak için Mondragon'u kullanıyorduk. Mondi'den korkardı biz de yardım isterdik.
En çok konuşan: Necati Ateş. Hatta söyemişisizdir şu çeneni tutabilsen çok farklı yerlerde olabilirdin diye.
En az konuşan: Kendimi söyleyebilirim.
En doğrucu: Okan Buruk ve Hakan Şükür bu konuda söyleyebileceğim iki isim.
En abartan: Suat abi uçak yolculuğundan çok korkar. Birgün öyle bir yağmur yağıyordu ki uçağın sileceklerinin yetişmediğini söyemişti. Motor durdu tekrar çalıştı falan derdi...
En iyi giyinen: Tomas ve Xaiver'i söylebilirim.
En kötü giyinen: Victoria.
En gaddar: Ünal abi biraz gaddardı. Arada kalan toplarda bileğe basardı Ünal abi. O yüzden de o'nun adını söyleyebilirim.
En yumuşak: En narin diyelim buna. Kendimi söyleyebilirim...
Lakabın: Birçok lakabım var bunlardan birisi herkesin bildiği Kemik. Diğer ise Buz Adam...
En sevdiğin yemek: Bamya. Bamya'nın yemeğini ve çorbasını çok severim.
En sevdiğin film: Spartacus.
En beğendiğin sinema oyuncusu: Julia Ruberts, Nicholas Cage, Ayhan Işık ve Cüneyt Arkın...
En beğendiğin şarkıcı: Sıla, Ferhan Göçer beğenerek dinlediğim şarkıcılar...
İlk kazandığın para ile ne aldın: Babamla ev yaptırmıştık. Babam emekli olmuştu. Benim ve babamın parasını birleştirdik ve ev yaptık. Kendi paramla ise Doğan L almıştım.
En sevdiğin şehir: Mente Carlo. 2 kez gittim hakikaten gezikip görülmesi gereken bir şehir.
En sevdiğin çizgi fikm karakteri: He-Man