'' 'Beş dakikada Beşiktaş' anlayışından 'Beş yılda Beşiktaş' zirvesine''

'' 'Beş dakikada Beşiktaş' anlayışından 'Beş yılda Beşiktaş' zirvesine''
Spor basınının  duayen ismi Şansal Büyüka, Milliyet'teki köşesinde Bilal Meşe'ye değerlendirdi. 

İşte Şansal Büyüka'nın değerlendirmeleri:
Beşiktaş... Niye beş yılda Beşiktaş? Anlatayım... Bugün 22 Mart 2017... Beşiktaş başkanlığına 26 Mart 2012 yılında seçilen Fikret Orman, dört gün sonra başkanlıkta beşinci yılını dolduruyor. Beşiktaş tarihinin belki de en önemli beş yılı... “Beş dakikada Beşiktaş” anlayışından “Beş yılda Beşiktaş” zirvesine, saygınlığına tırmanan inanılmaz bir başarı öyküsü, inanılmaz bir zafer yürüyüşü... Unutulmasın, Fikret Orman ve arkadaşları göreve “feda” diye geldiler, çok “cefa” çektiler, şimdi camia  ile birlikte “sefa” sürüyorlar. Söylemesi, yazması kolay, gerçekleşmesi gerçekten pek de mümkün olmayan bir başarı öyküsü bu...

Can suyu sağlandı
Tanık olduğum için, gözlerimle gördüğüm, kulaklarımla duyduğum için yazıyorum. Oturduğumuz masalarda başkanvekili Ahmet Nur Çebi’nin her gün en az 20-30 icra-haciz işlemini nasıl kaldırdığını, nasıl ötelediğini görmüşlüğüm, duymuşluğum var. Üstelik kasaba, bakkala, manava, yoldan geçen kim varsa herkese borç, herkesin elinde bir icra işlemi... Bin lira için, 10 bin lira için, 100 bin lira için Akaretler’de kulüp önünde icra kuyrukları... Hatırlayın, icra takibi yapmak, masaları, sandalyeleri bile almak için bu kulübün kapısına kamyonlarla icra memurları dayanmadı mı? Fikret Orman ve yönetim kurulu arkadaşları böyle bir ortamda göreve gelmelerine rağmen “kısa zamanda çok işler” yaptılar, çok mesafe aldılar. İlk işleri icraları durdurmak, UEFA’nın kapısını aşındırmayı alışkanlık haline getiren futbolcuların ödemelerini yapmak, en azından kulübün günlük çarkının dönmesini sağlamak oldu. O günlerde hiç olmazsa kulübü döndürecek “can suyunu” sağladılar. 

En iyi yönetilen kulüp 
Meteliğe kurşun sıkılan günlerde “feda” diye yola çıkmışken, “çılgın” bir adım atıp İnönü Stadı’na kazmayı vurdular. Bu kadar sıkışık bir ortamda “hayali sınır tanımayan” insanların bile atacağı bir adım değildi bu... Fikret Orman bir “inşaat işçisi” gibi çizmeleri giyip şantiyeye daldı, Ahmet Nur Çebi, demir yüklü tırları stadın kapısına dayadı. Üstelik oynayacak stat yoktu. Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın kapısını çaldılar olmadı, Anadolu’yu dolaştılar, Başakşehir’e sığındılar. İki yıllık bir sürede evlerinin yolunu unuttular. Gerçek anlamda çok “cefa” çektiler. “Feda”dan sonra bu “cefa” ağır gelmişti doğrusu... Ama yılmadılar. Gurbet ellerde oynarken, şampiyonluğun kulpundan yakaladılar ve son maçları yeni açılan ve göz kamaştıran Vodafone Arena’da oynamaya başlayıp mutlu sona ulaştılar.

Beşiktaş bugün borcu ne olursa olsun, Türkiye’nin en iyi yönetilen kulübü... Türkiye’nin en iyi futbol kadrosuna sahip... Kalitesi var, yıldızları var, müthiş bir futbol keyfi var. Üç büyükler arasında en az şampiyonluğu bulanan takım, şimdi üst üste ikinci şampiyonluğuna koşuyor. Hedefte Avrupa Şampiyonluğu var. En fazla sponsoru Beşiktaş alıyor, en fazla seyirciyi Beşiktaş topluyor, en büyük taktiri Beşiktaş görüyor. Bütün bunlar sadece beş yıla sığdı. “Feda” ile başlayıp, “cefa” ile devam edip “sefa” ile taçlanan müthiş bir beş yıl... Fikret Orman ve arkadaşlarını bu inanılması zor süreç için taktir ediyor ve kalbimden alkışlıyorum. Beşiktaş tarihi bu “beş yılı” yazacaktır.

Beğenen de var beğenmeyen de...
Fenerbahçelilere bakıyorum, dinliyorum. Yeni sezonda takımı çalıştırması beklenen Aykut Kocaman’a tam destek veren de var, karşı duran da... Karşı duranlar, Aykut Hoca’nın kimilerine göre “aşırı kontrollü” futbol oynattığından ve çalıştırdığı takımlara  “hücum zenginliği” kazandıramadığından şikayetçi... Seyirci için hâlâ efsane olan Alex’i Aykut Hoca’nın gönderdiğine inananlar da az değil... Aykut Hoca’yı destekleyenler, futbol anlayışını beğenenler... Ayrıca 3 Temmuz sürecindeki duruşu asla unutmuş değiller. Bu konuda Aykut Hoca’ya ciddi bir saygı, ciddi bir sevgi var. Bunun yanında Aykut Hoca ile Fenerbahçe imajının  olumlu bir ivme kazanacağını düşünüyorlar. Toplumsal bir iş yapıyorsanız böyle... Beğeneniniz de oluyor, beğenmeyeniniz de...

Dayanışma kalmamış
Duyduğum umarım doğru değildir. Fenerbahçeli Fernandao’nun Konya maçında kolu kırıldıktan sonra hastaneye kaldırılmıştı. Maç sonrası tek bir takım arkadaşı bile Fernandao’yu hastanede ziyarete gitmemiş. Ameliyat sonrası kaptan Volkan Demirel ile bir futbolcu daha gitmiş ama onlar da uyutulduğu için Fernandao’yu göremeden dönmüşler. Saha içi başarısı için, önce saha dışı dayanışmaya ihtiyaç var... Belli ki Fenerbahçe’de bu dayanışma yok.

Sneijder’in işi zor
Galatasaray’ın hocası Igor Tudor, takımın yıldızı Sneijder’i bir maçta sonradan oyuna soktu, son Trabzonspor maçında oyundan çıkardı. Tudor, çok agresif, aşırı koşan, mücadele eden, isyanını, öfkesini sahaya yansıtan bir takım istiyor. Böyle bir takımda Sneijder yer bulabilir mi? Açık konuşalım, seyircinin sevgilisi olmasına rağmen bu şartlarda Sneijder’in işi çok zor...

Sadece Carole doğru
Transfer mevsimi yaklaşıyor, dedikoduları başladı bile... İşte onlardan bazıları... Galatasaray’ın radarında Kasımpaşa’nın golcüsü Adem Büyük varmış. Galatasaray, Gençlerbirliği’nin bu sezon müthiş bir grafik çizen forveti Serdar Gürler’i istiyormuş ama Serdar Gürler, Osmanlıspor’un yolunu tutacakmış. Galatasaraylıların beğenmediği Carole’e, hem de İngiltere Premier Ligi’nden tam 7 milyon euroluk teklif var. Aykut Kocaman, Fenerbahçe’ye gelirse Konya’dan Ömer Ali Şahiner’i isteyecekmiş. Bunların içinde Carole haberi kesin doğru... Diğerleri şimdililik dedikodu aşamasında...

Herkes biliyor
Galatasaray’da Igor Tudor yönetime rapor verecekmiş. Tudor’a göre, takım içinde arkadaşlık bağları çok kopuk, hatta konuşmayanlar bile var. Takım isyanını, öfkesini, direncini kaybetmiş. Müthiş bir kabullenmişlik var. Fizik gücü çok zayıf.... Biraz zorlamada, kaslar-adaleler atıyor. Özel hayatına özen göstermeyenler var. Tudor haklı... Hatta Tudor’un  bu  belirlemelerini üç aşağı-beş yukarı her Galatasaraylı biliyor.

Sabrın sonu Trabzonspor
Trabzonspor ligin ilk yarısında bu kadar kötü sonuç alıp 13. sırada bu yarıyı bitirirken, başkan Muharrem Usta, Ersun Yanal’ın arkasında bu kadar sağlam ve sabırla durmasaydı, inanın bugün yoluna yenilmeden devam eden Trabzonspor ortada olmazdı. Başarıda elbette Ersun Hoca var, futbolcular var, devre arası tam isabetli transferler var. Ama ben gene de aslan payını başkan Muharrem Usta’ya veriyorum ve “Sabrın sonu Trabzon” diyorum.

Uygun’dan tam isabet
2. Futbol Zirvesi’nde Gaziantepspor’un hocası Bülent Uygun’u dinledim. Türk futbolunun kurtuluşu için adeta reçete verdi. Ne dedi Bülent Hoca.. Altyapıdan futbolcu yetiştirmek istiyorsak, bunların maaşlarını Futbol Federasyonu ödemeli ve akademik kariyeri olan ehliyetli hocaları işin başına getirip denetlemeli... Altyapıların başında ucuz olsun diye işi bilmeyen hocalar var.

Madem kulüpler borç batağında antrenörler ve futbolcular kendi vergilerini ödesinler, bu vergileri niye kulüpler ödesin?

Yönetimler genel kuruldan onaylattıkları bütçeleri aşarlarsa, aşılan bölümünü cepten ödesinler.

Maç sonu demeçler verip para cezası alanlar, o paraları kulübe ödettirmesin, ceplerinden versinler.

Bülent Uygun sonuna kadar ama sonuna kadar haklı ... Bülen Hoca bu söylemlerinde ısrar etmeli... Yanına yandaşlar bulmalı... Gerçi doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama gene de bu söylemlere devam etmeli...

Yeni bir soluk
Ömer Çatkıç, Antalyaspor’da, Gaziantepspor’da yıllarca oynayan, A milli takıma kadar yükselip kalesini koruyan Türk futbolunun önemli oyuncularından biri... Geride bıraktığımız hafta Kasımpaşa-Osmanlıspor ve Başakşehir-Karabük maçlarının canlı yayınında Ömer Çatkıç’ı “yorumcu” olarak dinledim. İlgimi çekti... Değişik bir dili var, futbolu alışılmışın dışında farklı anlatıyor ve sadece olanları değil, olabileceği de yorumluyor. Yeni bir soluk gibi, paylaşmak istedim.

Boşuna batmıyoruz
UEFA raporundan iki resmi bilgi... Rusya ile birlikte 27.1 ortalama ile en yaşlı lig, bizim Süper Lig... Tabii altyapıdan oyuncu yetiştirmezsen, gençlere önem vermezsen, sınırsız yabancı transferi ile önüne geleni getirirsen olacağı budur. Bitmedi, ekonomisi bu kadar güçlü olan Almanya’da birinci lig kulüpleri bütçelerinin yüzde 52’sini futbolcu maaşlarına harcıyorlar, bizim kulüplerde bu rakam bütçenin yüzde 80’i... Boşuna batmıyoruz...

Bu ne hovardalık?
UEFA Finansal Fair Play Direktörü Andrea Traverso, 2. Futbol Zirvesi’nde açıkladı: 2011-15 yılları arasında Avrupa kulüplerinin borçları yüzde 80 azalırken, aynı süre içinde Türk kulüplerinin borçları tam yüzde 500 artmış. Tek kelime ile korkunç... Bu ne hovardalık, kimin parasını harcıyorsunuz beyler?

UEFA raporundan hep içimizi karartan rakamlar ve bilgiler verdik... Raporda Türkiye ile ilgili olumlu bir başlık da var... O da şu: Türkiye futbolda yeni stat ve tesis yapma sıralamasında Avrupa’nın birincisi... Bu kadar yeni stattan sonra UEFA o hakkı teslim etmezse ayıp olurdu.

Haftanın öne çıkanları
Haftanın takımı: Gaziantepspor, Atiker Konyaspor, Trabzonspor, Aytemiz Alanyaspor
Haftanın teknik direktörü: Bülent Uygun (Gaziantepspor), Aykut Kocaman (Atiker Konyaspor), Ersun Yanal (Trabzonspor), Safet Susic (Aytemiz Alanyaspor)
Haftanın futbolcusu: Adem Büyük (Kasımpaşa), Nabil Ghilas (Gaziantepspor), Fabricio Ramirez (Beşiktaş), Joao Pereira, Emmanuel Mas (Trabzonspor), Vagner Love (Aytemiz Alanyaspor)
Haftanın hakemi: Fırat Aydınus (Fenerbahçe-Atiker Konyaspor)