Yağmurla gelen mutluluk...
Yayınlanma Tarihi 16 Haziran 2008 Pts 03:00
İkinci yarı yağmur başlıyor. Aklıma İsviçre maçı geliyor. Bu sefer daha bereketli, daha becerikli, daha ne yaptığını bilen bir milli takım.
Neden ilk yarı böyle oynamadık. Neden?
Ya kaybedersek...
Buz kesmiş gibi maç izliyorum.
Ne olur dinmesin... Hep yağsın...
İkinci yarının başlamasıyla yine yazmaya başlıyorum.
Yazının başlığı bile hazır...
Kazanacağız diyorum kendi kendime...
Başlık, “Yağmurla gelen mutluluk” olacak.
Ama ya kaybedersek...
Yağmurla gelen hüzünü yaşayacağız.
Dakika 60...
Jan Koller Volkan’la karşı karşıya ve dışarı atıyor.
Dakika 62...
2-0 oldu...
Fatih hocanın ikinci yarının başlamasıyla birlikte planları tuttu gözükürken, hesapta olmayan 2. gol, herşeyi altüst etti görünüyor.
Yağmur mu dindi anlayamadım?
İkinci yarının başında yağmurla gelen umutlar, 15 dakika sürdü.
Umutlar yerini hüzünü bırakıyor.
Olmamalıydı, hele böyle hiç olmamalıydı dediğim anda dakika 75 ve 2-1 oluyor...
Hem seviniyorum hem ah çekiyorum...
Ah ilk yarı, ah...
Sonra başlıyoruz Çeklerin kalesini dövmeye. Bir kere daha indirebilsek kalelerini..
Heyecan, adrenalin had safhada...
Hop oturup hop kalkıyorum seyrederken...
Eğer bu maç böyle biterse ve dönüş yoluna geçersek bir tek diyeceğim var Fatih hocaya...
“Olmadı Fatih hoca”.
Dakikalar artık azalıyor.
Bir gözüm tv’de, bir gözüm pc’de...
Ve gooooooooolllll... Haykırıyorum....
Hayal gerçeğe dönüştü bir anda, umutlar yeşerdi yine...
Nasıl bir dünyadır bu, nasıl duygular bunlar...
Ah ilk yarı ah...
Ah Fatih hoca diye geçirirken içimden...
Bitirdik....
Ama zor oldu, öyle böyle zor olmadı...
Yazının başlığı kesinleşti.
"Yağmurla gelen mutluluk..."
Şimdi ne olacak...
Ya bir gol yersek...
Maç penaltılara giderse, kaleye kim geçecek.
Oyuncu değiştirme hakkımız da yok...
Yağmurla gelen mutluluk bu işte...
Herşeye rağmen bu...