"İstanbul'u değil Avrupa'yı hedeflesinler"

"İstanbul'u değil Avrupa'yı hedeflesinler"
Geçen sezon Hannover 96’nın başına geçerek henüz 40 yaşında Bundesliga’da görev yapmayı başaran Tayfun Korkut, Zaman aracılığıyla genç futbolculara seslendi. Korkut, yetenekli oyuncuların üç büyükler yerine Avrupa’yı hedeflemesini tavsiye etti. Teknik adamların da yönünü Avrupa’ya çevirmesini söyleyen Korkut, başarının anahtarının ise açlık olduğunu kaydetti.

Almanya’da adım attığı futbol kariyerinde, ülkemizde Fenerbahçe, Beşiktaş ve Gençlerbirliği’nde oynadı. Avrupa serüveninde, ihtişamlı döneminde Real Sociedad, akabinde Espanyol’da ter döktü. Ay-Yıldızlı formayı, 45 kez gururla taşıdı. 2006’da Sociedad’ın altyapısıyla başladığı teknik direktörlük serüveninde Hoffenheim’ın U17’sine, ardından Stuttgart’ın U21’ine taktik verdi. Abdullah Avcı döneminde Millî Takım’ımızın yardımcı antrenörüydü. Ocak 2014’te, Hannover 96’nın başına geçince Özcan Arkoç’tan sonra Bundesliga’da boy gösteren ikinci Türk hoca unvanını aldı. Almanların çok güvendiği bu isim; 1974 Stuttgart doğumlu Tayfun Korkut. 40 yaşındaki genç çalıştırıcı ile Hannover 96’nın maçlarını oynadığı HDI Arena’da konuştuk…

Hannover 96’nın başına, geçen sezonun devre arasında geçtiniz. Düşmeye aday gösterilen takımla ligi 10. basamakta bitirmenin sırrı nerede?

Sözleşmeyi imzaladığımda düşme hattından sadece 4 puan uzaktaydık. Genel itibarıyla inişli-çıkışlı bir grafik çizdik ve sıkıntılarla boğuştuk. Buna rağmen daha üst sıralarda da tutunabilirdik; ama ateş hattının 15 puan üzerinde yer almak da önemliydi. Kabul edilebilir bir yerde tamamladık. Benim açımdan alışma günleri bitti. Bundan sonra hedeflerimizin peşinde koşacağız.

“Hedeflerimizin peşinde koşacağız.” cümlesinden hangi anlamı çıkartabiliriz?

Olaylara gerçekçi bakmalı ve her daim dirayetli olmalıyım. Bundesliga’da herkes güçlü. Dolayısıyla rahat hiçbir maç yok. İlk 6 sıra, son yıllarda genellikle aynı takımlardan oluşuyor. Bayern Münih, Dortmund, Schalke 04, Leverkusen, Wolfsburg ve M’Gladbach’ın başını çektiği listeyi bozabilmek için çok çalışmak lazım. Başarının anahtarı, açlıktan geçiyor. Kapıdan içeriye girdim ve onu ardımdan kapatmam, rüşdümü ispatlamam gerekli.

Geçen sezon deplasmanda Braunschweig’a 3-0 yenildiğiniz maç sonrası futbolcularınıza yumurta ve şişelerle saldıran taraftarları megafonla sakinleştirdiniz. O dönemi nasıl atlattınız?

Hayatın, özellikle de futbolun içerisinde bu tür hadiseler sürpriz değil. Sadece destekçilerimizle diyaloğu aradım. Özel bir şeye başvurmadım. Tepkileri alışılmadık ve ürkütücü değildi. Almanya’da şaşkınlıkla karşılanabilir ki, ben Türkiye’de benzerlerini çokça yaşamıştım. O mağlubiyetin ardından ivmemiz yukarıya dönünce problemler çözüme kavuştu.

Almanca, İngilizce ve Türkçenin yanı sıra iyi derecede İspanyolca biliyorsunuz. Bunlara yakın zamanda Fransızcayı da eklemeyi düşünüyorsunuz. Her lisan bir insan mı?

Hayatım boyunca şanslıydım. Geçmişim, şahsım adına avantaj. Almanya’da doğdum ve yetiştim. Türkiye’de futbol oynarken Türkçemi ve arkadaşlarımın da sayesinde İngilizcemi geliştirdim. Real Sociedad ve Espanyol’da forma giyerken de İspanyolca öğrenme fırsatım oldu ki, eşim de İspanyol. Dolayısıyla oyuncularımın tümüyle, tercümana ihtiyaç duymadan birebir iletişim şansına sahibim. Bu dilleri öğrenirken bugünleri hesaba katmamıştım; ancak şimdi büyük faydalarını görüyorum.

Sportif direktörünüz Dirk Dufner, mukavele töreninde, “Cesaretli bir karar verdik.” demişti. Türk teknik adamların eksikliği Dufner’in sözünü ettiği ‘cesaret’ olgusu mu?

Türk teknik adamların kalite itibarıyla geride olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Türkiye’de de çok başarılı ve genç hocalar var. Onlar da yurtdışında çalışma imkânları yakalamalı. Ancak Süper Lig, burayla aynı kalitede olmadığından bu yönüyle teknik direktörlerimize dair dezavantaj oluşturabiliyor. Bundesliga, Avrupa’nın ilk üç liginden biri. Yönetimler, büyükler dışında antrenörlerini kendi ülkelerinden seçiyor. Gençlere olanak tanıyorlar.

Avrupa’daki tek temsilcimiz Atletico Madrid’in yıldızı Arda Turan. Anadolu’da parlayanların ilk amacının İstanbul olması, gelecekleri adına handikap mı?

Ne yazık ki gençlerimizin öncelikli gayesi, Türkiye’deki büyüklere gidebilmek. Yani, Avrupa’da bizim gibi orta seviyedeki takımları seçmiyorlar. Bence aksine gelişmeleri ve özel hayatlarının düzeni için Avrupa’yı da tercih etmeliler.

Alman ve Türk futbol mantalitesinin öne çıkan farklılıkları neler?

Tabii ki her ülkenin ayrı özellikleri mevcut. Almanya ile İspanya’yı da karşılaştıramazsınız. Burada savunma ve hücum hattı arasında inanılmaz ve zorluk derecesi yüksek geçişler mevcut. Koşu mesafeleri hayli fazla ve her 90 dakikada tempolu bir mücadele izlemek mümkün. Bu otomatikman yeni futbolculara da yansıyor. Adaptasyonda güçlük çekebiliyorlar.

Sizce Brezilya’da kupayı kim havaya kaldırır?

Epey çetin ve güzel müsabakalar izliyoruz. İspanya, İngiltere ve İtalya gibi devlerin içerisinde yer aldığı Avrupalıların birçoğu gruplarda saf dışı kaldı. Güney Amerikalılar daha baskın. Bunda, iklim şartlarının olumlu ya da negatif yansımalarından bahsedilebilir. Yine de görüşüm; Almanya’nın favori olduğu yönünde.

Kaynak: Zaman