"Fenerliler misafirimiz olsun"

"Fenerliler misafirimiz olsun"
Lig TV Genel Müdürü Şansal Büyüka, Antu.com'un sorularını yanıtladı. Fenerbahçeli taraftarların zaman zaman dile getirdikleri şikayetler de olmak üzere her konuda net cevaplar veren Büyüka, hiçbir kulübe karşı kötü bir niyet besleyemeyeceklerini, Fenerbahçe`nin de çok önemli bir marka olduğunu, O`na zarar verirlerse bindikleri dalı kesmiş olacaklarını söyledi.
  
Röportajın can alıcı bölümlerinden biri de Fenerbahçe'nin tribün sesininin kısıldığına ilişkin iddialara Büyüka'nın verdiği yanıttı. Şansal Büyüka ısrarlı iddialar üzerine "Antu.com olarak bir kişi verin gözlemci, maçta bizim misafirimiz olarak o kalabalık arabanın içinde otursun kendi gözleriyle görsün." diye açık bir davette bulunurken, iddia sahipleriyle yüzyüze konuşmak istediğini de söyledi.
  
İşte o çarpıcı röportaj:
 
Taraftarlarımız 1 Aralık`ta, Lig Tv`nin yayınlarındaki Fenerbahçe düşmanlığı, taraflı yayıncılığı, Fenerbahçe`nin sürekli kötü gösterilmesi nedeniyle, genel bir Lig Tv boykotuna gidiyorlar. Bu konuda neler diyeceksiniz?
Valla ben müşterinin şeyine karışamam. Kendi tasarruflarıdır. Bize haksızlık yapıyorlar ben sana onu söyleyeyim. Fenerbahçe`yi kötü göstermekle biz bindiğimiz dalı keseriz. Böyle bir şey mümkün değil. Ben bire bir size şunu söylüyorum, şikayeti olanla bire bir konuşmaya hazırım kardeşim. Bire bir konuşmaya hazırım. Getir bana konuşayım. Yapamayız biz bunu ya, bindiğimiz dalı keseriz. Ben nasıl Fener`i kötü göstereyim ya? Böyle bir şey var mı? Ben Fener`le satıyorum, Galatasaray`la satıyorum, Beşiktaş`la satıyorum. Ee! Kötü gösterdim ne oldu? Lig Tv gitti, battı, biz kapıya.
  
Bu boykotun en önemli nedenlerinden biri, Fenerbahçe Stadı`nda tribün sesinin kısılması. Ali Sami Yen`de, İnönü`de tribün sesi ful verilirken, Saracoğlu`nda tribün sesini neden kısıyorsunuz?
Tamamıyla, tepeden tırnağa yanlış. Tamamıyla... Gerekçesini söyleyeyim... Bir: Sanıyorum orada Musa ile ilgili de "kısıyor" filan diye bir şey var... Fenerbahçe Stadı`ndaki her maçı Musa çekmiyor. Bunun bilinmesi lazım. Hüseyin diye bir yönetmenimiz daha var, değişerek çekiyorlar.
 
İki: Şimdi  Musa`nin ekibinde sahada görevli kameramanlar dahil ortalama 50 kişi görevli naklen yayında. Bunun otuzu naklen yayın arabasının içinde, sağında, solunda... Bizim naklen yayın arabamız 2 tır büyüklüğündedir ve Musa`nın önünde 14`ü sabit, 4`ü aktüel 18 tane kameranın monitörü var, arabanın içinde. Musa`nın çektiğini düşünürsek ya da herhangi birilerinin.
 
Bu yönetmen o monitörlere bakıp anında "şu resmi seç, bu resmi seç" diyor ve onlar ekrana geliyor. Biz onları görüyoruz. Yani bir yönetmenin maçı çekerken nefes alma şansı yok. Bir yönetmene maç esnasında telefon değil, hiç bir şeyle ulaşamazsınız. Siz, burada, 1907`de, ofisinizde, orada burada maçı nasıl seyrediyorsanız, ben de burada öyle seyrediyorum. Müdahale şansım yok. Bunun bilinmesi lazım.
 
Nasıl olur? Arabada birine haber yolluyosun, devre arası ancak söyleyebilir. Diğer diğer şey, naklen yayın arabasındaki sesçi ayrıdır. Sesçiye yönetmen hükmetmez. Sesçi kendisi karar alır, uygular. Ama yönetmenin beğenmediği bir şey olursa o ayrı. Çünkü naklen yayının patronu yönetmen.
 
Bu işin hiç vazgeçilmez 2 kuralı var:
1- Küfür oldu mu ses kısılır.
2- Küfürlü pankart, rakibi tahrik eden, aşağılayan pankart oldu mu, bunlar verilmez.
 
Onun dışında bir de genel ilkemiz var. Markanın değerini korumak adına özellikle son 2 yıldır kavgayı, döğüşü çok bol göstermiyoruz. Göstersek de göstermiş olmak için gösteriyoruz. Çünkü göstermezsek öbür taraf diyor ki "Niye göstermediniz?". Gösterip hemen geçiyoruz. Bu genel müdürlüğün bize bir ricası. Kardeşim NBA`de görüyor musun böyle bir şey? Malın değerini koruyorlar.
 
Anadolu`da eskiden caddelerde, sokaklarda çok kavga olurdu, dakikalarca verirdik. Şimdi hiç vermiyoruz, biraz gösterip geçiyoruz. Niye? Futbolun çirkin yüzü fazla görünmesin diye. Bunun dışında Musa değil, gökten Allah inse o sesi kesemez. Mümkün değil.
 
Ama şöyle bir şey var. Bak isteğiniz teknikçilere, istediğiniz designer`lara, istediğiniz mimarlara bunu sorabilirsiniz. Bir stadın konumuna göre akustiği değişebilir. Bakın Atatürk Olimpiyat Stadı`nda 70 bin seyirci olduğu zaman bile ses yeteri kadar çıkmıyor. Bu durum Fener Stadı`nda var mı yok mu bilmiyorum. Bunu genel anlamda söylüyorum ama Fenerbahçe Stadı`nda ses kesildiği iddiasını tümüyle reddediyorum, tümüyle kabul etmiyorum, tümüyle karşısında duruyorum, böyle bir şey olamaz.
 
Ama bunu Şampiyonlar Ligi maçlarımızdaki tribün sesiyle karşılaştırdığımızda net olarak görüyoruz. Star`ın verdiği maçlarda tribün sesinden, spikerin sesi duyulmazken, sizin yayınladığınız derbi maçlarında tribün sesi çok zayıf geliyor...
Bakın şu var, imkan yok sesin kısılmasına. Bu yaptığım doğru değil ama şöyle bir şey yapayım. Bir kişi verin gözlemci, maçta bizim misafirimiz olarak o kalabalık arabanın içinde otursun kendi gözleriyle görsün. Yani Antu`nun uygun göreceği, aklı başında bir adamı verin otursun görsün. Bakalım ses kısılıyo mu, kısılmıyo mu? Ekrandaki sesi sizin dışarıdan görevlendirdiğiniz biri dinlesin, içerideki seside biri sesçinin yanında otursun dinlesin. Maçtan önce limiti nedir en yükseğe, en düşüge baksın. Görecek ki en yüksek limitte duruyor bu. Dışarıdan siz de kontrol edin. Daha ne yapayım?
 
(Teknik Sorumluyu arıyor)
 
Böyle bir gerçek maalesef var. Belki spikerleriniz, tribün sesinden rahatsız olup kısıyorlardır. Olabilir mi böyle bir şey?
Yok kardeşim o da kısılmıyor... Küfür olmadıkça bizde ses kısılmıyor. Küfürü de kabul edin ki evlerde olmuyor. Biz bu küfürü de özellikle Aziz Yıldırım`a edilen küfürler döneminde baktık ki baş edemiyoruz kaldırdık. İyi de yapmışız şimdi bunu genele yaydık. Başkanlara da , hakeme de, futbolculara da küfür edilirken kısıyoruz.
  
(Teknik müdürle konuyu konuşana kadar başka konuya geçmek istiyoruz)
 
Şansal Büyüka: Bir dakika başka konuya geçmeyelim. Çünkü bu ses kısılmasını dikkate almak zorundayım. Star`da tribün sesinden spiker`in sesi duyulmuyor iddiasını ciddiye almak zorundayım.
 
(Teknik müdürle konuşuyor, teknik müdür geliyor, bundan sonrasını o anlatıyor)
 
Teknik Müdür: Bizim gittiğimiz statlardaki uygulamalar stadın yönetimiyle alakalı. Biz mesela Sıvas`a, Galatasaray`a gittiğimizde kapılar bize sonuna kadar açık. İstediğimiz yere, istediğimiz şeyi yerleştiririz. Yardımcı olurlar ama Fenerbahçe Stadı`nda ne kamerayı yerine doğru dürüst koyabilirsiniz, ne ses efekti koyabilirsiniz, mesela "şu tribüne bir kamera koyalım, Maraton Üst`ü gösterelim" desek, koyamazsınız. Yani yönetsel uygulama farkı var.
  
Teknik Müdür: Ancak Şampiyonlar Ligi`nde adam gelir stada 3 gün önce 12 tane koltuk, "kaldırın bunları" der kalkar, "buraya demir bilmem ne yapacaksın" der, yapar. Dolayısıyla Şampiyonlar Ligi`ndeki çalışma şartları burada yok. Mesela Euro 2008`de biz yayın yaptık Lig Tv olarak, adamlar her şeyi açıyor. "Şurada oturun" diyor, "futbolcu gelecek" diyor. Yani buradaki farklılıklar çok önemli.
 
Fenerbahçe yönetimi de, "biz kuralları uyguluyoruz ama bu kurallar yayıncı kuruluşun işine gelmiyor" diyor.
Şansal Büyüka: Biz zaten kuralın dışına çıkmak istemiyoruz ki. Fenerbahçe yönetimi bize kuralları uygulasın yeter. Size bir şey söyleyeyim. Bir buçuk ay öncesine kadar, maç sonunda bir tane futbolcu geliyor muydu?
 
O kurallar yine geçerliydi. UEFA reglemanında var. Türkiye Futbol Federasyonu`nun yayın talimatında var. Hoca canlı yayına gelmek zorunda, iki futbolcu yayına gelmek zorunda. Hatta diyor ki "Beş futbolcu bildirirsin devre arasında, ikisini sana yollar". Ha isterse onbirini yollar. O kulüple senin arandaki şey. Ama hoca basın toplantısından önce canlı yayına gelmek zorunda ve iki futbolcuyu sana göndermek zorunda.
 
Fenerbahçe yönetimi bunları bize yıllarca yollamadı ama bizim de sesimiz çıkmadı. Bir şey de demedik. Çünkü neden? Yayıncı olarak biz bir kulüple filan kavga etmek istemiyoruz. Ha eleştirebilirim, onu yapabilirim, bunu yapabilirim ama kavga etmek işime gelmiyor. Etmem. Ben yayıncıyım, belli bir sorumluluğum var. Haklı olduğumuz çoğu yerde yutkunduk durduk.
 
Ama şimdi ses kısılması, mümkün değil ya. Fenerbahçe`nin sesini kısarsam benim elime ne geçecek, buna bana birinin anlatması lazım. Ben burda malı satıyorum, heyecanı satıyorum ya. Sesi niye kısayım arkadaş ya? Ben deli miyim? Bindiğim dalı niye keseyim?
 
Ha! Teknik farklılıklar olabilir. Teknik müdürün dediği doğru, Şampiyonlar Ligi`ndeki imkanlar burada bize verilmiyor. Onun dışında kasıtlı olarak böyle bir şeyin olması mümkün değil.
 
Ancak yine söylüyorum madem böyle düşünüyorlar bütün sesçilere kayıtsız şartsız direktif vereceğim Ankara`dan başlayarak. Vallahi bilmiyorum Ankara`yı da kim çekiyor? Musa mı, Hüseyin mi? Sesçisini çağıracağım özel konuşacağım. Böyle bir şey olamaz kardeşim. Hiç bir kulübün kötülüğü bizim işimize yaramaz. Sadece Fenerbahçe için değil, ben Galatasaray maçında da kısmam sesi, Beşiktaş maçında da kısmam.
 
Şu gözleminize itiraz etmiyorum. Olabilir itiraz etmiyorum ama ses kısılması mümkün değil. Şurası çok doğru mesela Şampiyonlar Ligi`nde geliyor 10 tane efekt mikrofonunu pata küte koyuyor oraya. Biz koyamıyoruz.
 
Bakın yanınızda teknik müdüre söyledim. "İmkan yok" diyor ama bir daha gözden geçireceğiz. Şampiyonlar Ligi ile bizim aramızda eğer fark varsa dediğiniz gibi bu tamamen efekt mikrofonları yüzündendir. Size şu kadar söyleyeyim; şimdi biz ağ kamerası denen mikro kameralar koyduk, bunları çoğu statta gözlemciler temsilciler koydurtmuyor biliyo musun? Yasal hakkımız bu bizim.
 
Maç yayınlarında, sürekli olarak Fenerbahçe`yi zor durumda bırakacak görüntüler ekrana getiriliyor, problemler kaşınıyor. Mesela Aragones bir maçta sürekli olarak başını öne eğmiş bir şekilde gösterildi. Geçen sezon Serdar Kulbilge kaleyi Volkan`dan aldığında ve başarılı bir kurtarış yaptığında, sürekli yedek kulübesindeki Volkan gösterildi. Servet bizdeyken sürekli sümkürürdü mesela ama Galatasaray`a gidince birden sümkürmesi kesildi? Bunlar neden oluyor?
Yayında ne varsa gösterilir. Bu Fenerbahçe`de de, Galatasaray`da da, Beşiktaş`ta da böyle. Aragones`in kafası doğru böyle ama adam 90 dakikanın 70 dakikasını öyle geçiriyor. Ama Galatasaray maçında aynı Aragones`i  sıçrarken, zıplarken verdik. 3 maç önce böyle, 3 maç sonra böyle. Adam ne yapıyorsa onu veriyoruz. Yani biz "3 maç önce Fener`i kötü gösterelim, 3 maç sonra iyi gösterelim" mi dedik? Yok böyle bir şey. Aragones neyse onu verdik.
 
Hıncal bir yazı yazdı "İngiltere maçlarını hepimiz seyrediyoruz, sümkürme, tükürme hiç var mı oralarda?" diye. Ben de inat ettim dikkatle izledim maçları İngiliz Ligi`nde daha çok abi. Nasıl kaçacaksın bundan abi? Topçu tam golü kaçırmış, yayıncılık gereği tak zumluyosun, yüz ifadesni filan görmek için, "ahh" yapıyor, "vahh" yapıyor, bu arada "hırt" yaptı mı, kaçamıyosun abi.
 
Servet`e gelince, Servet o sümkürmeleri ciddi şekilde bıraktı. Bizim yayınlarda da Erman çok uyardı onu, "Servet! Yakışmıyor sana, bırak şu işi" diye, diye... Şu an hemen hemen hiç yapmıyor.
 
Sonra siz bunu söylüyosunuz. Ben hayatımda en fazla pısmış lafından illet olurum. Hıncal Uluç bana "Sen pısmışsın, Aziz Yıldırım`dan korkuyorsun. Fener`i kayırıyosun. Fener`deki kötü şeyleri göstermiyosun. Galatasaray`da kötüleri gösteriyorsun. Fener`in kötülerini saklıyorsunuz" diye Sabah gibi Türkiye`nin en büyük 2. gazetesinde yarım sayfa yazı yazdı, daha dün.
 
Bunlardan hangisi doğru? Acaba biz Fener`i mi kötü gösteriyoruz? Galatasaray`ı mı? Ordan Galatasaraylı şikayet ediyor "Fener`in kötülerini göstermiyosunuz" diye, buradan Fenerli şikaylet ediyor "bizi kötü gösteriyorsunuz" diye. O da doğru değil, bu da doğru değil.
 
Fenerbahçe yönetimi bizden yıllar önce rica etti "Lütfen tribünlerden aile gösterin, çocuk gösterin". Belki siz maça erken gidiyorsunuz, göremiyorsunuz maçtan önce yarım saat nerede çocuk var, bebek var gösteriyoruz, hatta klibini yaptık yayınladık geçen haftalarda. Bunu Aziz Yıldırım bizden kaç kere talep etti ki, çok haklı. Aileler, karı-koca gelmiş, sevgili gelmiş... Bunları göstermeye çok çok titizleniyoruz. Her stat için geçerli bu. Bir de şu var Fener Stadı`nda da bu iyi resim veriyor. Güzel resim oluyor, ısrarla bunları gösteriyoruz.
 
Tribünleri o kadar çok yok sayıyorsunuz ki! Örneğin, son Galatasaray maçında Telsim tribününde harika bir şov yapıldı. Muhteşem bir gösteriydi. Siz stat yayınına en yarım saat önce girmenize rağmen, bir saniye bile göstermediniz. Söz konusu Galatasaray, Beşiktaş olunca tribünlere övgüler yağdırıyorsunuz ama Türkiye`de yapılan en muhteşem tribün şovlarını yapan Fenerbahçe tribünlerini göstermiyorsunuz. Neden?
Şimdi biz tribün gösterilerini genelde koyuyoruz. Şöyle bir şey orada olmuş olabilir: maça yarım saat kala bizde reklamlar çoğalıyor. Eğer reklamdayken o girdiyse ondan gösterilmemiştir. Ben orada ne gösterildiğini bilmiyorum ama biz mesela maç 19:00`daysa, 18:30`dan sonra 2 kuşak reklam giriyoruz. Reklamlar en az 8-9 dakika. Bunun dışında da 2-2 buçuk dakika maç grafikleri giriyoruz. Kadrolar görüntülü geliyor, resimli geliyor. Bizim son 30 dakikamızın 20 dakikası reklam ve o istatistiklerle geçiyor. Belki o gösteri reklamlar sırasında olmuş olabilir. Başka türlü gösterilmemesine imkan yok.
 
Size şunu da söyleyeyim bakın, bize son Galatasaray maçında yapılan eleştirilerden biri ne? "Tribündeki kavgayı göstermediniz" karşı taraftan da böyle bir eleştiri geliyor. Hakikatten de bakıyorum o maçta o kavga yoktu. Ancak Fenerbahçe yönetimini gösterdik. Adnan Polat`ı gösterdik. Giderken gösterdik, Aziz Yıldırım`ın dizine vurup "ben gidiyorum" demesini gösterdik.
 
Şu da var, söyledim "kavgalardan kaçıyoruz". Kardeşim Fenerbahçe`de de olsa kaçmaya  çalışıyoruz, Ali Sami Yen`de de, İnönü`de de kaçmaya çalışıyoruz. Ama şu da var: Olur ya o an kamera o kavgayı kaçırmış olabilir. Böyle bir şey de var. Sonuçta orada çok fiili bir haraket yok ki. Dikkat et birbirinin üzerine yürüyen insan yok, olsa olsa küfürleşme var.
 
Sonra Fenerbahçe`nin tribün kavgaları var bu kadar. Orda o oldu, burada bu oldu... Bunların hepsinden çok kaçındık biz. Çok ciddi biçimde kaçındık. Çünkü  başkanın o kadar kızdığı Erman Toroğlu bile çıktı dedi ki; "Seyirci olayında yüzde 100, başkanın arkasındayım, destekliyorum" dedi. Yani biz Fenerbahçe`nin büyüklüğüne, bütünlüğüne en ufak bir saygısızlık yapmayız. Ha biz de yayıncıyız bir eksiklik, yanlışlık yapabiliriz. Biz de Allah değiliz kardeşim.
 
Yapılan yanlışı veya eksiği düzeltmek kolay. Önemli olan maksatlı olmayacaksın. Bizim de hiç bir maksadımız yok. En değerli kurum bizim için bu büyükler. Fenerbahçe çok önemli bizim için kardeşim. Ben deli miyim Fenerbahçe`yi kötü göstereceğim ya! Aklımı mı yedim ben ya? 61 yaşına gelmişim yani. 35 senedir bu işin içindeyim ya...
 
Peki Fenerbahçe taraftarının genelinde oluşan "Lig Tv Fenerbahçe düşmanı" yargısının oluşmasını neye bağlıyorsunuz? Bu yargının oluşmasında bir kabahatinizin olduğunu düşünmüyor musunuz?
Fanatizme bağlıyorum. Kusura bakma. Bu sadece Fenerbahçe`de değil her tarafta aynı. Onlar da bize diyor ki; "Fener`i koruyorsunuz". Herkes kendisinin korunmadığı iddiasında. Bu işte bir yanlış var abi... Şimdi Galatasaraylı diyo ki; "sen bizi korumuyorsun" Beşiktaşlı diyor ki; "Zaten Fenerbahçe, Galatasaray varken sıra bize gelmiyor".
 
Biz eğer bir koruma durumu varsa bu 3 kulübü de korumalıyız ayrıca. Sana bunu da söylüyorum çok açık. Neden? Marka değeri artsın futbolun kardeşim. Bunlar korunmayacak kurumlar değil ki... Benim Fenerbahçe`yi, Galatasaray`ı, Beşiktaş`ı kötü göstermekle elime geçen hiç bir şey yok.
 
Bak ülkede kriz var. Bütün kurumlar 50 türlü tedbir alıyor. Ben de sağlam duruşumu devam ettirmem için sadece bugün için değil, başladığım günden beri bunlara gereken özeni göstermek zorundayım ve gösterdiğimize inanıyoruz. Ha yine söylüyorum bir yanlış yapabiliriz, bir eksik yapabiliriz. Bu da belli olursa onu da düzeltiriz. Çikarız deriz ki; "Afedersiniz, biz burada yanlış yaptık".
 
Yayıncı kuruluşun, lokomotif programı olan, yorumcularından biri kurumun genel müdürlüğünü yapan Maraton programında, "Aziz Yıldırım`ın misyonunu tamamladığını, bırakması gerektiğini" söylemek, ahlaki bir şey midir?
Hiç ahlaksız bir tarafı yok bir kere. Şunu niye hiç hatırlamıyorsunuz. Bakın eski efsane bir başkanın yanında söylüyorum, aynı Erman Toroğlu, aynı Maraton programında "Fenerbahçe`nin gelmiş geçmiş en büyük başkanı Aziz Yıldırım`dır" dedi. Niye bunu hatırlamıyorsunuz? Kayıtlarda duruyor. Sürekli kötü bir şeyler arandığı için, Türkiye`de her alanda bu var. Siyasette var, Metin`in yaptığı işte var "Ulan ne götürüyor acaba?", benim yaptığım işte "Ulan birinden bir avantası mı var?".
 
Türkiye`de akıl tutulması var. Bu Erman Toroğlu zor beğenen adam, buyrun size vereyim Antu`da yayınlayın "Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı başkanı Aziz Yıldırım`dır" dedi.
 
Şunu niye hatırlamıyorsunuz? Canlı yayında dedi ki; "Fenerbahçe`nin yayınladığı bildirinin altına 10 tane imza atıyorum". Bu hakem Özkahya ile ilgili. Ben size bir şey daha vereyim, CD yaptırayım hemen götürün. Fenerium`un Galatasaray şubesinin açılışı. Aziz Yıldırım`ın söylediği laf. "Ölmüş anneme heryerde küfür ediliyor, bu küfürlerle bu güne kadar sadece Erman Toroğlu ile Şansal Büyüka mücadele ediyor. Kendilerine teşekkür ederim." Hiç bunları hatırlamıyorsunuz.
 
Erman, "Başkan bana göre misyonunu tamamlamıştır" dediğinde, niye benim Erman`a çok sert tepki vermem aklınıza gelmiyor. "Ben sana katılmıyorum, daha yapacağı çok işler var, Fenerbahçe`ye çağ atlattı, Ataşehir`de şimdi salon inşaatına başlıyor" filan. İyiyi görme gibi bir alışkanlığınız hiç yok kusura bakmayın.
 
Ama kişisel olarak Erman da bunu söyleyebilir. "Bana göre artık yapacağını yaptı, görevini bırakmalıdır" diyebilir. Yani bunda ahlaki bir durum yok. Bunda bir suç yok, bunda bir şey yok. İngiltere`de, orada burada neler oluyor. Ha Erman`ın fikri o, benim fikrim o değil kardeşim.
 
Bende bugün birileri vardı, Fenerbahçe`nin önemli isimleri, "Aziz Yıldırım mutlaka bırakmalı" diyorlar. Onlara da aynı şeyi söyledim; "Niye bıraksın kardeşim?". Fenerbahçelilerin içinde bu fikri taşıyan yok mu?  Fenerbahçe-Galatasaray maçının ilk 15 dakikasında o tribünlerde az mı homurtu oldu? Yani Erman sonuçta fikrini söylüyor.
 
Erman sonra sürekli Aziz Yıldırım`ın aleyhine konuşsa kabul edeceğim. Erman bugün Aziz Yıldırım için, "gelmiş geçmiş en büyük başkan" diyen adam. Erman aynı eleştirileri başka kulüp başkanları için de yapıyor başta Yıldırım Demirören olmak üzere. Erman ama dün dahi Aziz Yıldırım`ın iyi taraflarını da söyledi. Hakaret olursa buna yüzde 100 karşıyım haklısın ama hakaret yok.
 
Ya şimdi ben Fenerbahçeli olsam, Aziz Yıldırım`ı da seviyor olsam, Erman`ın bu söylediğinden hoşnut olmam açıkçası. Benim sevdiğim, inandığım başkana "Artık bıraksın" diyor. Bu Beşiktaşlı için de aynı şey, Galatasaraylı için de aynı şey. Bu Erman`ın fikri.
 
Siz Lig Tv`de, programlarda, orda burda, Fenerbahçe`nin aleyhine yapılan bir haber gördünüz mü?
 
Bakın, Fenerbahçe bir sezon 27, bir sezon da 30 küsur hafta penaltı atamadı...
Bu da mı bizim kabahatimiz?
  
Sizin kabahatiniz belki değil ama Türkiye`nin en çok gol atan takımı, 30 küsur hafta bir sezon, 27 hafta bir sezon penaltı atmıyor, o her konuda yorum yapan Erman Toroğlu bir kere bile bu konuyu gündeme getirmiyor. Sadece siz değil, bu ülkede Ahmet Çakar`dan başka bu konuyu gündeme getiren de olmadı ya....
Doğrudur. Kardeşim bakın, daha dün. Dün, dün... Dün bizim Futbol Gündemi`nde, dün daha Fenerbahçe`nin bu işlere karıştırılmasının ne kadar yanlış olduğunu Erman Ankara`dan bağlandı, ben buradan bağlandım,  Cemal Aydın`ın son derece yanlış yaptığını, hakemi araması, odur budur... Daha dün burada söylendi. Ama ben yine de iddia ediyorum. Siz iyileri görmüyorsunuz. Tonla iyi söyleniyor ama arada iki tane kötü söylendi mi ona takıyorsunuz. Bu sadece sizinle ilgili değil Türkiye`nin geneli böyle.
 
Şimdi ben size çok taze bir örnek vereceğim. Şu anda Fener`in en pahalı transferi Guiza. Çok ciddi bir biçimde eleştirilmeye başlandı. Ben iddia ediyorum Guiza`ya bizden daha fazla sahip çıkan yok. Açın arşivleri bakın Maraton kasetlerine. "İyi topçudur, beklemek lazım" dedik.
 
Yapmayın Şansal bey, son Galatasaray maçından sonra Erman Toroğlu, "Bu golleri kaçıracaksa, futbolculuğu bıraksın başka iş yapsın" demeye getirdi.
Yoo olur mu ya! Erman da dedi, Erman nerede karşısında? Erman bin kere "Guiza iyi topçu diye söyledi" yapmayın.
  
Galatasaray maçında hiç bir şey oynamadı. Bakın maçtaki adamın oyununu eleştirmek başka, genel anlamda adamın yapısına bakmak başka. Öyle baktığınızda mesela, Alex`in çok kötü oynadığı maçlar var, Erman ne diyor? "Ben tek geçerim kardeşim, Alex bir yana dünya bir yana" diyor. Alex`in eleştirildiği günler dahil, bir gün toz kondurmadı adam.
 
Ama Guiza Galatasaray maçında Fener`i bir eksik oynattı abi. Biz o gün, o maçı yorumluyoruz orada. Sen Guiza`ya "iyi" desen, Fenerli güler sana ya. Fenerli güler abi sana.
 
Kusura bakma şu çiçek kimden geldi biliyor musun? İsmail Uyanık`tan geldi. İsmail Uyanık, Samsun`un eski başkanıdır. Biz İsmail Uyanık`ın yiğitliğine, dürüstlüğüne destanlar yazdık yıllarca. Bir Diyarbakır maçından sonra ki İsmail başkanın kendisi söyledi bana, " Bu Diyarbakır`a işte şey yapıyorlar, odur budur", "Bu maç danışıklı döğüş dedik" İsmail Uyanık bizimle 4 yıl konuşmadı. 4 yıl sırtımızda taşıdığımız İsmail Uyanık.
 
Yeni barış çiçeği bu. Geçen gün bir çiçek attık da programda, onun karşılığı. Kardeşim 40 yıl taşı sırtında -kimseyi taşımıyoruz da lafın gelişi söylüyorum- bir gün bırak dinleneyim diye, senden kötüsü olmuyor.
 
Ya benim deli olmam lazım. Fener`in aleyhine yapacağım, Galatarasay`ın aleyhine yapacağım. "Fener`in aleyhine bir şey gördün mü?" derken, Galatasaray`ın, Beşiktaş`ın aleyhine de bir şey yapmıyorum. Açıkça söylüyorum. Net bir şey varsa yapıyoruz da, kurcalamıyoruz şöyle oldu, böyle oldu diye.
 
Bize ne haberler geliyor. Neler oluyor ya? Futbolcularla ilgili, yöneticilerle ilgili. Hepsinde bir otosansür şeyimiz var. Ancak sansür edemeyeceğimiz tek şey, görüntüdür. Neden görüntüdür?  Bu kadar dikkatli izliyorsunuz. Bu kadar kusur arıyorsunuz. Yapmadığımız şeyleri bile, kusur gibi gösterip kampanya bile yapmaya yöneliyorsunuz. Bu ortamda ben ekranda yayımlanan bir şeyi nasıl sansürlerim ya? Nasıl sansürlerim arkadaş? Cımbızla çekip yayınlarlar ya... Bu kadar internet sitesi var, bu kadar televizyon var.
 
Şimdi diyorsun ki "Erman penaltıyı söylemiyor, onu yapmıyor, bunu yapmıyor". Hüseyin Göçek`i Galatasaray kesimi ya da Fenerbahçe`ye karşı olanlar yerden yere vurdu. Endirek verdin, direk verdin olayında... Elini kaldırmış daha ne yapacak? Vuran Lincoln düşünsün, uçan Volkan düşünsün. Niye itiraz ediyorsun?
 
Açık kural orada dururken bu kadar itiraz etmek, Galatasaraylıların problemi.
Yahu açık kurala rağmen adamı linç ettiler. Etmediler mi? Yahu adam kuralı kabul etmiyor, kendi işine gelmeyince. Etmiyor kardeşim. Buna Fenerbahçeli de dahil, Galatasaraylı da dahil. Herkes dahil. İnan ki çok zorlanıyoruz. Bildiğin gibi değil. Bu kadar fanatizm olmaz ya.
 
Maraton programında kanalın yöneticisi olarak sizin bulunmanız ve yayında Fenerbahçe aleyhine yorumlar yapılmasının kurumunuza zarar vereileceğini düşünüyor musunuz? Sizin yerinize x kişi olsa, yorumcunun fikri denilebilir ama siz olunca kurumu bağlayıcı olmuyor mu?
Ben mi zarar veriyorum yani?  Şöyle bir şey yapalım. Sana bir teklifim var. Maraton`da Fenerbahçe için neler söylenmiş, iyileriyle, kötüleriyle, benim adamım bol burada... 10 seneye dönüp sana hazırlattırırım. Bakalım neler söylemişiz? İyisiyle de, kötüsüyle de... Bakalım hangisi daha fazla.
 
Sana bir şey daha söyleyeyim, bugün Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe`nin arkasında durmak en kolay iş. Benim arşivlerim konuşuyor, ben konuşmuyorum, arşivler konuşuyor... Fenerbahçe 30 puan gerideyken, 30 puan diyorum sana... 30 puan gerideyken, Maraton programında  Erman Toroğlu ile Şansal Büyüka, Aziz Yıldırım`a nasıl sahip çıkmış, Fenerbahçe`ye nasıl sahip çıkmış. Çıkarayım istiyorsan, çıkarayım ya...
 
30 puan gerideyken savun Fenerbahçe`yi, başkanı da göreyim seni. Savunabiliyor musun? Biz ne damgalar yedik be? Fener`in uşaklığı kalmadı, Aziz`in uşaklığı kalmadı, Aziz`in yalakalığı kalmadı. Ben Fenerbahçe camiasından bu eleştirileri hiç haketmiyorum. Bana haksızlık yapıyorlar. Kuruma da haksızlık yapıyorlar, bana derken kurumu kastediyorum. Yine söylüyorum eksiğimiz olabilir, yanlışımız olabilir. Bizi birileri uyardı mı derhal düzeltiriz. Hakkaten eksik, yanlış yaptıysak bir de orada özür dileriz. Ben Maraton`da da bin defa özür diledim. Bin defa dilemedim de 3-5 defa diledim. Yanlış söylemişim ya, yanlış yapmışım. "Özür dileriz" dedik, ayıp değil ki...
 
İş yapıyorsan, yanlış yaparsın. Bir de biz canlı yayınız kardeşim. Her an her hatanın olması çok mümkün. Yönetmen orada "Ulan senin ananı..." der kameramana, ses buraya gelir, ulan topçuya mı söyledi, hocaya mı söyledi, al başına belayı.
 
Yönetmeniniz Musa Çözen`in, "Fenerbahçe`yi paçasından bir çekerim, ilk beşe giremez" dediği söyleniyor. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Böyle bir gücü var mı Musa Çözen`in?
Fenerbahçe`nin ne kadar şampiyonluğu varsa, hepsini Musa Çözen çekmiştir. Arşivde altın birer hazine gibi durur onlar. Omuzlarda hocalar, başkanlar, görsel yanı işin. Musa binlerce maç çekmiştir hayatında. Artık ne Fenerliliği, ne Galatasaraylılığı, ne Beşiktaşlılığı kalmıştır. İşiyle ilgili bir adam, öyle bir şey söylemesi de mümkün değil. Kime, nerede söylemişse onu da bekliyorum.
 
Size dedim ki 18 kamera monitörü önünde duruyor. Maç oynanıyor. Gelen görüntüleri saniyenin 10`de biriyle o ekrana taşımak zorunda. Manüple etmeyi düşünecek hali yok, elini götürüp kulağını kaşıyamaz. Onu seç, bunu seç, bunu gir, Lugano`yu yakın gir, zumla, pilota geç, bilmem ne. Bir maç Allahaşkına gelin ya. Misafir edelim sizi arabanın içinde. Bu alışagelmiş bir durum değil ama araba fazla adam alsa 7-8 kişi gelin diyeceğim. Gelin ilk Kadıköy`deki maçta, yanınıza bir arkadaş alın, biz size ikramda da bulunuruz... Allah aşkına gelin bir maçta misafirimiz olun. Bakın bir maçta nasıl çalışılıyor? Ya nefes alamaz diyorum size ya. Ben buradan konuşamıyorum. Bazan bir şeye illet oluyorum, çıkıyorum deli dana gibi dolanıp geri geliyorum.
 
Sizin, Galatasaray`ın üst üste Şampiyon olup, UEFA Kupası`nı aldığı yıllarda, "Fatih Terim`in yolundaki taşları biz temizledik" dediğiniz söyleniyor. Bu doğru mu? Doğruysa sizin taşları temizlemeniz için ne gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor?
Böyle bir lafı ilk defa sizden duyuyorum. İlk defa duyuyorum "Fatih Terim`in yolundaki taşları temizledik" lafını ilk defa duyuyorum. Nerede söylemişim? Bakalım arşivlere. O iddia sahibini de buraya davet ediyorum, gelsin arşive sokayım baksın. Yani ben böyle bir şey düşünsem bile Maraton`da söyleyecek kadar aptal mıyım ya? Bu kadar cahil miyim? Acemi miyim? İmkan var mı? Kim ise o iddia sahibi arkadaş gelsin, günde 2 saat çalışsın burada, Maraton başladığı günden beri arşivleri önüne sereyim.
 
Şansal bey, sizin futbol ve medya dünyasındaki lakabınızın, Kurtlar Vadisi jargonuyla "baron" olduğu. Futboldaki çoğu şeye yön verebildiğiniz, şampiyonların, düşecek takımların belirlenmesinde çok etkin olduğunuz söyleniyor...
Sosyal bir adamım. Gezmeyi, tozmayı severim. Gezmeyi, tozmayı derken, aileme, evime çok düşkünüm. İyi bir aile reisi olduğumu düşünüyorum. Ama işim gereği Federasyon başkanıyla da yeme yerim, Fenerbahçe başkanıyla da yerim, Fenerbahçe başkanıyla belki 5-6 yıl kolkola gezdim gece-gündüz. Daha önce Ali Ağabeyle de... Başkandır, efsane başkandır ama hayattaki en yakın birinci dostumdur, onunla da gitmediğim yer kalmadı. Aziz Yıldırım`la Amerika`lara kadar gittim sağlık kontrolüne. Roma`lara tatile kadar gittim. Başkanlığa seçilirken, yüzde 1 şans verilirken, bunların arşivleri var hepsinin, yüzde 1. Şimdi adı önemli değil, Türkiye`nin en büyük kanalı, Aziz Yıldırım`a yüzde 1 şans verirken, biz topumuzla, tüfeğimizle arkasında durduk. Başkan seçilmesi için bağırdık, çağırdık buralardan. Ha etkimiz oldu, olmadı, o ayrı dava...
 
Yani sonuçta federasyon başkanıyla da yiyorum yemek, Mustafa Denizli ile de yiyorum. Mustafa Denizli, Fenerbahçe`nin hocasıyken de yiyordum, Beşiktaş`ın hocasıyken de yiyorum. Ama ne kadar gariptir, yayıncıyım bir maç gününü belirleyemiyorum. Bu nasıl güç ya? Bu nasıl baronluk? Bu kadar gücüm var, federasyonu idare ediyorum, hakemleri idare ediyorum, kulüpleri idare ediyorum ama bir maçı Pazartesi`ne aldıramıyorum. Cumartesi`den Pazar`a koyduramıyorum. Günde 2 maç bizim işimize mi geliyor?
 
Gündüz maçı... Bu hafta Ankaragücü- Fenerbahçe mesela. Tamamen zararına bu kurumun. Düşün Fenerbahçe gibi bir marka elimde, saat 15:00`te maç oynuyor. Kaç para reklam kaybı vardır? Dünya, dünya... Dünya reklam kaybı vardır. Dünya izleyici kaybı vardır. Ben nasıl baronum ya? Buranın Genel Müdürüyüm, bu lafı da kullanmayı sevmem ama bazan lazım oluyor... Bir maçın gününü bile belirleyemiyorum, Fenerbahçe gibi benim için çok değerli bir ürüne bile akşam maçı oynatamıyorum. Nasıl oluyor bu?
 
Federasyonlarla ilişkileriniz nasıl? Örneğin Haluk Ulusoy Federasyonuyla mı iyiydi ilişkileriniz, şu anki Mahmut Özgener federasyonuyla mı iyi?
Vallahi size bir şey söyleyeyim, Haluk Ulusoy döneminde de gittim 5 saat ifade verdim. Bir gün federasyonda "Bizim aleyhimize misiniz?" diye. Oradan çıkış cümlemi hatırlıyorum, "Buraya bir daha beni hiç bir güç getiremez" diye çıktım. Şimdi Mahmut Özgener var. Hasan Doğan`la da ilişkilerimiz iyiydi. Biz bir kere yayıncı olarak, futbolun içindeki her kurumla mümkün mertebe iyi ilişki içinde olmak zorundayız. Biz uç noktada iş yapamayız. Biz kavgacı olamayız.
 
Bakın bize çok haksız şeyler yapılıyor. Ben vallahi, billahi dün Hıncal`a vevap yazıyordum, sanki içimi okudu, Ali Ağabey aradı. Yemin ediyorum şunu (bilgisayarı gösteriyor) açtım, başına oturdum, evime gitmek nasip olmasın. "Sakın buna cevap verme" dedi. "Biliyorsun buna en ağır yazıları ben yazdım ama sana şimdi diyorum ki; sakın yazma". Ben Ali Ağabey`i de dinlerim açıkçası. Etkisinde de kalırım. Ben zaten ne zaman iş değiştirsem ona sormuşumdur. Ondan önce karıma, sonra Ali Ağabey`e sorarım.
 
Sonuçta federasyonlarla bizim çok içli, dışlı bir halimiz yok. Şimdi Mahmut Özgener genç bir başkan. Benim umduğumdan iyi duruyor açıkçası. Ben eğilip, büküleceğini sanıyordum. Dirayetli duruyor. Dilerim böyle de devam eder.
 
Melih Gökçek`in, Cemal Aydın`ın son açıklamalarından sonra, yeni federasyona karşı bir hareket oluştuğunu düşünüyor musunuz?
Bana göre federasyona karşı bir hareket tabi var. Kardeşim bir kere şu var; her hafta hakem aramaya alışmış, istediği hakemi atatmaya alışmış başkanlar var Türkiye`de maalesef. Bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Şimdi bu federasyon bunun önünü kesmeye çalışıyor. Bu sıkıntılar olacak. E! iktidar olmak isteyip olamayanlar var. Onların bir beklentisi var. Yönetime girmek isteyip, giremeyenler var.
 
En, en, en önemlisi... Türkiye`de hakemlik neden huzur bulmuyor? 8-10 kişilik bir komite kuruluyor, dışarıda 50 kişi kalıyor. O 50 kişinin ilk işi o komiteyi yıkmaya çalışmak oluyor. Şimdi mesela Oğuz Sarvan yönetimini yıkmak için bana göre olağanüstü bir çalışma var. Bütün bunlardan sonra da işte, "hakemi aradım, hakem belli oldu, o oldu, bu oldu".
 
Mesela Halis Özkahya, Fenerbahçe`nin 2 maçını yönetmiş, birini kaybetmiş. Geçen sene Ankaraspor maçında "maçı uzun oynattın" demişsin, son saniye golü yemişsin, şampiyonluk darbesini yediğin ilk maç orası, kırılma noktası ve şu var adamın ismi etrafında şu ana kadar en ufak bir spekülasyon olmamış. Adamın, biriyle ilişkisi, maksatlı bir maçı, birini doğradığı bir maçı yok. İyi kötü insani bir takım hatalar olabilir ama böyle bir maçı yok. Adama getirdin sen "Fenerbahçe`nin hakemi" damgası vurdun.
 
Nasıl Fenerbahçe`nin hakemi olabilir Şansal Bey? Size 5-6 tane Fenerbahçe`yi katlettiği maç sayabiliriz bir anda?
Ama kardeşim nasıl çıktı. Nasıl lanse edildi? Diyor ki, "Seni Fenerbahçe tayin ettirdi". Burada hakeme hakaret var, Fenerbahçe`ye hakaret var, MHK`na hakaret var, Futbol Federasyonu`na hakaret var. Ama maalesef Türkiye`de bu işler böyle oluyor.
 
Ben biliyorum şimdi federasyonu yıkmaya çalışan çok adam var. MHK`nu yıkıp yerine gelmeye çalışan çok adam var. Burada en zavallı hakemler aslında. Sahipsiz adamlar. O bakımdan Mahmut Özgener`in şu andaki duruşunu beğeniyorum.
 
Size yapılan en büyük eleştirilerden biri de, yayınlarınızın kalitesizliği... Bunu neye bağlıyorsunuz?
Avrupa`nın en iddialı maçlarını çeken yayıncılardan biriyiz. Zaman zaman dışarıya maç çekiyoruz. Diyelim bir kulübün maçı oluyor, dışarıda Almanya`da da yayınlanacak örneğin, 50 bin defa teşekkür alıyoruz. Neyi eksik yapıyoruz? Bir de şu var, bazı gerçekleri de görmemiz lazım. HD kalitesi demek birinci dereceden ışıkla ilgili. Yabancı mühendisler getirttik, incelettik. Türkiye`de hiç bir stadın ışığı yeterli değil.
 
Sevgili kardeşim, geçen sene Manchester United-Chelsea maçında çok beğendiğimiz Premier Lig`de yönetmen golü kaçırdı. Şampiyonluk maçı bu... Şampiyonluk maçı golü kaçırdı. 
 
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Biz sakinliğe, gerilimden uzak günlere çok önem veriyoruz. Sorumluluğumuzu bildiğimizi düşünüyorum. Zamanında Cine 5 geldi gitti. Zamanında Tele 10 geldi, yarım devre kalabildi. Yarım, yarım... Çılgın paralar kazandıkları dönemlerde Uzan Grubu yarım devre tahammül edebildi. Bu grup maçları aldıktan sonra 2 tane bankası battı, yine küresel bir kriz geçirdi ama imzasının ve sözünün arkasında durdu. Çok sıkıntılı günlerde, artık nefes alamadığı günlerde 15 gün erteleme istedi, 1 ay erteleme istedi ama borcunu ödedi.
 
Bakın Digitürk nedeniyle Türk Futbolu, herşeye rağmen çok ciddi bir istikrar kazandı. Paralar her geçen dönem arttı. Paralar düzenli ödendi. Bakın bugün Futbol Federasyonu`nun yayın konusunda en ufak bir sıkıntısı yok. Tıkır, tıkır paraları yatıyor. Bu istikrar da Türkiye`de para kadar önemli. Siz şimdi Anadolu`nun bir çok kulübüne 2-3 ay para ödemeyin bakalım ne oluyor? Anahtarların hepsi, belediye başkanlarına, valilere teslim... Burda trink, otomatiğe bağlanmış ödeniyor.
 
Kardeşim biz, Türk Futboluna hizmet ettiğimize inanıyoruz. Samimi ve temiz hizmet ettiğimize inanıyoruz. Yine söylüyorum, yanlışımız, eksiğimiz olabilir. Her kulüple aynı mesafede durduğumuza inanıyoruz. Ancak ciddi fanatizm yüzünden de hiç bir kulübün gönlünü alamadığımızı da biliyoruz.
 
Ama biz işimizi doğru yapmak zorundayız. Bir öneri olursa bize, bir teklif olursa, her türlü öneriye de, teklife de açığız. Herkese de açığız. Ne diyorum, "Gelin sizi naklen yayın arabasında misafir edelim". Daha ne diyeyim? Ne diyorum, "Gelin size arşivlerimizi açalım". Daha ne yapayım?