"Bardak daha taşmadı!"

"Bardak daha taşmadı!"
"Bir takım hoca yüzünden yenilebilir de... Ama bu, bardağı taşıran son damla olmadığı sürece hoca değişikliği için tek sebep olmaması gerekir... Bardak henüz taşmadı!"
 
Bu sözler, Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu'na ait.
  
Bırakın maç sonuçlarını, belki de göreve geldiği günden bu yana tartışma konusu olan Hugo Bross'un "şu an" itibariyle gönderilmesinin gündemlerinde olmadığını söyleyen Hacısalihoğlu, bunun yanı sıra daha pek çok konuda Ligtv.com.tr'ye çarpıcı açıklamalar yaptı.
 
 
Ligtv.com.tr Haber Müdürü Erdem Erol'a konuşan Hayrettin Hacısalihoğlu, bordo mavili camiaya hatta tüm Trabzon halkına önemli mesajlar verdi.
 
Bunun yanı sıra Galatasaray ile oynadıkları maçta skor 1-1'ken Serkan Balcı'nın yerde kaldığı pozisyona penaltı düdüğü çalmayan Mustafa Kamil Abitoğlu'nu suçlayan Hacısalihoğlu, bu kararın altında kasıt ya da şartlanmışlık aranabileceğini savundu.
 
İşte Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu'nun Ligtv.com.tr'ye yaptığı açıklamalar: 
 
“HEDEF HEP ZİRVE”
Ne olacak Trabzonspor’un hali desem, biraz ağır mı kaçmış olur?

Tabi Trabzonspor bu sezon maçlarını hedeflediği şekilde tamamlayamadı. Malesef umulmadık şanssız neticeler sonucunda Trabzonspor’un hedefinde sapmalar olmuş gibi görünüyor. Ancak ligin çok başındayız, bundan sonraki ligin seyri içerisinde diğer takımların da performansına bağlı olarak Trabzonspor üst sıralarda olacaktır diye düşünüyoruz. Trabzonspor’un hedefi tabii ki zirve. Bu zirve içerisinde 3 takımla birlikte 4 takım olarak üst sıralarda yeralmayı hedefler her yıl. Avrupa kupalarına katılan, klasman olarak ilk 3-4’de tamamlayan bir Trabzonspor, her zaman Trabzonspor’un hedefidir.
 
“BU EKONOMİK GÜÇLE İLK 4’TE OLMAMIZ BAŞARIDIR”
Geçmiş 10-15 seneye baktığımız zaman aslında her sezon benzer sıkıntılar yaşandığını görüyoruz. Sorunun tespiti mi yapılamıyor, yoksa reçete mi yazılamıyor ya da tedavi mi uygulanamıyor?

Trabzonspor kurulduğu günden bugüne Türkiye’nin en başarılı kulübüdür. Şampiyonluklar yaşamış, Anadolu’dan 6 şampiyonluk çıkarmış, hiçbir kulübün gösteremediği başarıyı göstermiş, Türkiye Kupası’nı defalarca almış bir kulüp.
Şampiyon olamadığı yıllarda birçok 2.’liği 3.’lüğü var. Trabzon’un şehir olarak nüfusuna, ekonomisine bakarsak bu çok büyük başarıdır. Tabii ki Trabzonspor’un kazandığı şampiyonluklar sonucu şehrin, camianın beklentisi de hep şampiyonluk olmuş.  Trabzonspor 2. olduğu yıllarda başarısız bulunarak hoca değişikliğine gidilmiş, kadroda bir çok değişiklik yapılmış, yönetimler “tu kaka” ilan edilmiş. Böyle bir kulüp Türkiye’de de yok, dünyada da yok. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 2. olması zaman zaman başarı gösterilmiş, ama Trabzonspor’un şampiyonluğu kılpayı kaçırması hep başarısızlık olarak kabul edilmiş. Mesela son yıllarda Trbzonspor çok iyi performans göstermese de, taraftarı çok mutlu olmasa da şampiyonluğu yine bir kaç defa kıl payı kaçırıp 2. olmuş. Şimdi buradaki rahatsızlık şu: Trabzonspor kadar imkanlarıyla beklentisi bağdaşmayan, çakışmayan bir kulüp Türkiye’de yok; belki dünyada da yok. Trabzonspor’un şehir yapısı, ekonomisi, gücü, gelirlerine bakıldığı zaman ilk 4’te olmasının başarı kabul edilmesi gerekirken, bunlar “Trabzonspor son yıllarda sancı yaşıyor şeklinde” ifade ediliyor.
 
“BİR FENER’İ YENEMEDİNİZ!”
Ama tüm bunların yansıması da “Trabzonspor’da sorun var” şeklinde oluyor.

Geçen yıl Trabzonspor kendi ölçüleri içinde yeni bir kadro kurdu. Yüksek maliyetlerle transfer yaptı. Hatta borçlandı. Ve sezonu başarılı denilebilecek şekilde yeni kadrosuyla tamamladı. Bu yıl yine Trabzonspor eksik yerlerine takviye yaparak çok düşük maliyetli transferlerle sezona girdi. Bu yıla bakarsak rakipleri sayılan Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaşın 10’da 1’i maliyetli transfer, 2 yıllık maliyetlere bakarsak 4’te 1’i, 3’te 1’i rakamlarla transfer yaptı. Ama Trabzonspor taraftarı İstanbul’da Fenerbahçe ile berabere kalındığı zaman bile hoşnut olmuyor. “Bir Fenerbahçe’yi bile yenemediniz” diyor. O zaman işte şehrin imkanları bizim ekonomimizle şehrin camianın beklentisi bir olmuyor. Bunca transfer yaptık niye hala şampiyon olamıyoruz deniliyor. Oysa bizim yaptığımız transfer toplamı Fenerbahçe ya da Galatasaray bir oyuncuya veriyor. Ona rağmen şampiyon olamıyor.
 
3 Büyüklerin 10’da 1’i bütçeyle transfer yapınca sportif hedefiniz ne oluyor? Çünkü siz şampiyon olduğunuz yıllarda da bütçeniç yine daha azdı...
Şampiyonluk için, iyi transfer tek şart değildir. Zaten öyle olsa, yıllardır transfer rekorlarını kıran Fenerbahçe her sene şampiyon olurdu. İyi oyuncular önemli bir faktör... İyi ekip oluşması önemli bir faktör... Basının, camianın, hakem hatalarının çok rolü oluyor... Bunların hepsini topladığımız zaman şampiyonluk kriterleri ortaya çıkıyor.
 
Doğrudur; Trabzonspor’un şampiyon olduğu zamanlarda da, İstanbul takımlarına göre daha az maliyetli transfer yapıyorduk. Ama bir düşünün, güreşte de Türkiye hep Dünya Şampiyonu olurdu, şimdi olamıyor. Geçmişte güreş çok yaygın değildi, dünyada güreşle ilgili ülkelerin sayısı azdı, Türkler de güreşi çok seviyordu, dolayısıyla güreşte hep önde oluyorduk. Daha sonra çok yaygınlaştı, olimpik spor oldu. Hiç bu işle ilgili olmayan ülkeler de işin içine girince, onlar daha bilimsel yaklaştılar, beslenmesinden, teknik çalışmalarından, kondisyon çalışmalarından, Türkiye ile başabaş hale geldiler, hatta zaman zaman geçtiler.
-reklam01-
  
Futbolda İstanbul’dan sonra en köklü tarihi olan il Trabzon. Dolayısıyla Trabzonspor’un bütün Anadolu şehirlerine göre bir üstünlüğü vardır. Ama spor sahalarının, futboldaki tekniklerin, iletişimdeki gelişmenin sonucu Anadolu kulüpleri futbolda ileri seviyeye geldi. Şimdi Trabzonspor çağa uymaya çalışıyor. Şovenist duygular içinde olup yalnız Trabzonlu gençlerimizle başarılı olmayı ummaktan ziyade; iyi ve uygun transferlerle daha iyi ekip oluşturarak zirveyi hedeflemek gerekir. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.
 
Trabzon şehri futbolla yatıp kalkıyor, çok ilgili, dünyada bir tek Napoli’de bütün halk şehrin takımını tutuyor. Bir de Trabzon’da. Başka bir örneği yok. Anadolu’daki diğer şehirlere baktığımı zaman çok yaygın olarak İstanbul takımlarının taraftarı var. Trabzon’da böyle bir ortam yok. Bunlar Trabzon’un itici gücü ama zaman zaman bu hadiseler çok yoğun baskı getirdiği için dezavantaj olarak kulübün karşısına çıkıyor. Trabzonun avantajlarını imkanlarını iyi kullanarak zirvede olmayı hedefleyecek, iddialı, popüler, rakiplerinin çekineceği, Trabzon halkının gurur duyacağı bir takım olması lazım. Artık zirvedeki yer ne olur, bunu o seneki ligin seyri, diğer takımların performansı, hakem hataları yüzdesi veya hangi takım lshine olduğu gerçekleri gözönüne alınırsa Trabzonspor’un böyle bir yolda olması gerekir.
 
TARAFTAR NEYE BAKAR? NEYE BAKMALI?
Şu ana kadar işin doğru olmasına gerektiğiniz yönlerini dile getirdiniz ama iş saha sonuçlarına geldiği zaman Trabzonlu bunu kabul etmiyor. Yani yönetim olarak siz yönetim olarak hergün 5 vakit namaz kılar gibi camianın karşısına çıkıp doğrularınızı anlatsanız de Trabzonspor taraftarı bu söylediklerinizle ikna olmayacaktır.

Evet, doğru...
 
Bugüne kadar olmadı, bu süreç ve sıkıntılar devam ederse bundan sonra da olmayacak. Dolayısıyla bir köklü değişim mi desem, çözüm mü desem, siz ne diyorsanız yönetim olarak aranızda konuşuyor musunuz?
Tabii ki spor kulüplerinde de diğer kurumlarda da beklenenleri gerçekleştirmek, hedeflere varmak için uzun vadeli plan yapmak ve bunu uygulamak lazım. Diğer spor kulüplerinde de var ama özellikle Trabzonspor’da uzun vadeli plan yapmak, “gençleri aldık yetiştiriyoruz” ya da “kendimize uygun oyuncuları alt seviyede aldık, bunları yetiştireceğiz” dersek seyirci takıma ilgi göstermiyor, forma satılmıyor, kombine satılmıyor, sponsorlar katkılarını azaltıyor, sizin iyi netice alamamanız ihtimali karşısında federasyondan maç başı ve yıl sonu gelirleriniz düşüyor, Avrupa kupalarına katılamayınca gelirleriniz düşüyor, sonuç olarak bu hashas bir denge. Nasıl olması lazım? Hem bir yandan iddialı bir takım hem bir yandan uzun vadeli planlamayı uygulamak, doğruları bir araya koymak... Bunun için de uzun vadeli planlamada aldığımız bir oyuncu beklentiye cevap verecek hale gelene kadar sözleşme bitiyor, başka kulübe gitme ihtimali oluyor ya da çok yüksek maliyetlere sözleşmesini yenilemeniz gerekiyor. O zaman “Dışarıdan yetişmiş oyuncu mu almamız yoksa kendimizin mi yetiştirmemiz lazım?” sorusu ortaya çıkıyor. Ayrıca Trabzonspor ve Türkiye’deki büyük takımların hepsinin, yalnızca futbol takımı olmadığını bilmesi, uygulaması, kabullenmesi gerekiyor. Trabzonspor’un sosyal bir yapısı var ki Trabzon için Trabzonspor çok önemli bir hadise. Başka Anadolu şehirleriyle mukayese edilmeyecek kadar farklı. Bir ekonomik yapısı var. Trabzonspor’un bir çok şirketi var ve buralardan gelir bekliyor. Bir de sportif faaliyetleri var. Bunların birlikte yürümesi lazım ki Trabzonspor başarılı olsun. Düşünün çok iyi bir takımınız var ama ekonominiz sakatsa birişe yaramıyor... Başarılı bir takım var ekonomisi ve kulüp gelirleri artırılmamışsa, buna uygun hale getirilmemişse, o başarılı takımın ödemeleri aksayacaktır ve sonucunda performansı düşecektir. Düşünün kü ekonomisi çok iyi ama sahada iddialı bir takınız yoksa yine bir müddet sonra o ekonomik gelirleriniz düşecektir. Çünkü sponsorlarınızın katkıları azalacak, forma satışı azalacak, saha gelirleri azalacak, federasyondan aldığınız üzcretler düşecek vs... Taraftarlar ve basın yalnızca 90 dakika ile Türkiye’de kulüpleri değerlendiriyor. Yönetimleri başarılı ya da başarısız diye değerlendiriyor. Bu çok doğru bir hadise değl. Trabzonspor gibi kulüplerin tesisleri, bir çok şirketleri, çalışanları, ileriye dönük bir çok sosyal faaliyetleri, taraftar kazanma yolunda yaptığı sosyal sorumlulukları var. Trabzonspor dikkat ederseniz son 2-3 yıldır bir çok sosyal sorumluluğu yürütmeye çalışıyor. Şehre yeni bir imaj kazandırmaya çalışıyor. Ya da kaybedilmiş imajı kazanmaya çalışıyor. Birçok konuda şehrin ekonomisine yardımcı olmaya çalışıyor. Mesela yat limanı var ve burası turizme açılarak, Trabzon’un tanıtımına, turistik işletmelerinin müşteri kazanmasına, gelir sağlamasına yardımcı olmayı hedefliyor. Yayla tesisleri var, bu tesislerin tanıtımıyla diğer tesislerin ve Karadeniz’deki yayla turizmine destek olmaya çalışıyor. Fındığın, hamsinin, tabson folklorunun tanıtımına çalışıyor. Kolbastı diye bir hadiseyi bütün dünyaya tanıttı. Yani bunlar Trabzonspor’un sosyal ve kültürel hadiseleri. Ayrıca Türkiye’de hiçbir kulüpte olmayan bir enerji şirketi kuruldu. HES enerji santralleri ihalelerine katıldı ve aldı. Trabzoncell diye yalnızca 4 takımın olan bir telefon iletişim şirketi kurdu bunda da epeyce ilerleme sağladı. TSClub diye forma ve diğer malzemelerin satışında eski yıllara göre yüzde 300’lük bir artış gösterdi. Kombine satışlarıyla setirci proflni değiştirmeye... Maçların yalnızca 90 dakikalık bir hadise olmasından çıkıp bir eğlence, buluşma, bir kutlama olması şeklinde dünyadaki gelişmeye ayak uydurmaya çalışıyor. Tüm bunlar Trabzonspor’un yalnızca bir futbol takımı olmadığının göstergesi ama tabii ki bunların hepsinin lokomotifi futbol takımı ve onun başarısı.
 
“ŞAMPİYONLUKLARDA ŞANS VE HAKEM FAKTÖRLERİ DE ETKİLİ”
Trabzonspor saydığınız unsurlar gibi sosyal ve ekonomik olarak şehre ve bölgenin tanıtımına katkı sağlıyor. Ama bir de şampiyon olarak taraftara katkı sağlasa desem ne dersiniz?

Tabii ki o bu işi taçlandırır. Düşünün ki bu tanıtımı şampiyon olan bir takımın kulübü yapıyorsa bu çok daha fazla ilgi görür. Ama şampiyon olmak yalnız sizin arzu etmeniz, hatta sizin iyi transfer yapmanızla da kaynaklanmıyor. Başka etkenler de var, şans şanssızlık faktörü var. Türkiye’de malesef hakem hatalarının çok etkisi oluyor. Bunlar üst üste geldiği zaman Trabzonzspor taraftarıyla, yönetimiyle, futbolcusuyla çok arzu etse de şampiyonluğu yakalayamadı ama yakalamayı hep hedefliyor. Bu da önemli bir hadisedir. Trabzonspor başka takımlar gibi 1-2 yıllık çıkışlarla başarılı adledilmiyor. Trabzonspor kurulduğundan beri ilk 2-3-4 içinde veya şampiyon olarak yerini alıyor.
 
HALKLA BÜTÜNLEŞME ÇABALARI
Yönetim olarak Trabzon halkıyla, camiayla iletişiminiz nasıl?

Yapılmaya çalışılan çok iyi projeler var. Mesela geçen yıl br hamsi günü yaptık. Izgaralar kuruldu. Yöneticisi, şehrin üst düzey bürokratları, spor camiası, futbolcular, taraftarlar hep birlikte, yüzlerce ızgaralar kurulmuş ve hamsi soğan ekmek partisi yaptık. 3-4 bin kişi katıldı. Bu yıl ki hedef 10 bin kişinin bir arada olması. Mesela kolbastıyı daha da yaygınlaştırıp birlikte oynanacağı özel günler günler olacak. Trabzonspor’un geçen yıl başlattığı kazalara ziyaret var. Mesela Tonya’nın nüfüsu 2 bin, Tonya’ya Trabzonspor gittiği zaman 3 bin kişi vardı orada. Diğer ilçelerden köylerden insanlar akın etti. Bunları sık sık gerçekleştirip, halkla taraftarla daha yakınlaşma bütünleşme düşünceleri var. Birçok hadisede Trabzonspor’un halkla içice olmasını  hedefliyoruz.
 
10 bin kişinin bir günde hamsi tüketmesi demek hamsinin zamlanması demek. Sayenizde bizler İstanbul’da hamsiyi daha pahalıya yiyeceğiz yani. (Gülüyoruz)
Hamsinin anavatanının Trabzon olduğunu düşünürsek böyle onbinlerin hamsi yemesi de çok normal. Hamsiyi tutan ve satan insanlara gelir elde etmeyi Trabzonspor bir görev olarak kabul ediyor.
  
Sadece bir kulüp, bir futbol takımı değilsiniz, bunu ifade ediyorsunuz. Çok yere yetişmeye çalışırken sıkıntıları da bundan dolayı mı yaşıyorsunuz?
Trabzon’da başarı ya da başarısızlık yalnızca o maçta galip gelinmesi ve sonunda şampiyon olunması. Onun haricindeki neticeler Trabzon halkını mutlu etmiyor. Biz buna rağmen Trabzon’a katkı sağlayacak hadiseleri çokca yapmaya çalışıyoruz. Mesela geçen yıl Trabzonspor Türkiye’de ilk defa deplasman kombinesi uyguladı. Anadolu şehirlerine özel uçakla takım ve taraftarı birlikte gitti.
 
“HOCALAR BAZI OLAYLARA MÜDAHALE EDEMEZ”
Şu ana kadar Trabzonspor’u genel olarak konuştuk ama röportajımızın bundan sonrasında bu sezonla ve özellikle son Galatasaray maçıyla devam etmek istiyorum. Bundan önceki sezonlarda böyle durumlarda direk yönetim hedef tahtası olarak eleştiri yağmuruna tutulurdu ama bakıyoruz bu sezon sizin yönetiminize eski sezonlardaki gibi sert eleştiriler olmuyor. Ama camianın hedef tahtasına koyduğu ve istenmeyen adam olarak gördüğü isim teknik direktör Broos. Hoca konusunda Trabzonspor yönetimi olarak böyle bir düşünce içerisinde misiniz?

Yönetim, o zamanki teknik dörektörlerin önerisi ile bir kadro oluşturuyor. Ama bunları sahada yönetecek olan teknik direktör. Neticeye göre de taraftar hocayı tenkit ediyor. Ancak futbolun bir oyun olduğunu ve bu oyun içerisinde çok büyük oranda şans faktörünün etkili olduğunu unutmamak lazım. Mesela rakip forvetin topu kaçırmasının sizin hanenize başarı olarak yazıldığını, sizin bir penaltı kaçırmanızın sizin hanesine başarısızlık yazıldığını ya da kalecinizin topu elinden kaçırmasının başarısızlık olarak kabul edildiğini akıldan çıkarmadan; hocanın da böyle bireysel olaylara o an müdahale edemeyeceğini düşünerek, değerlendirme yapmak lazım. Ama bizde maç sonuçlarına göre malesef hocalarla ilgili değerlendirmeler yapılıyor.
 
“BÜYÜK KULÜPSEN SIK HOCA DEĞİŞTİREMEZSİN”
Yani siz yönetim olarak maç sonuçlarına göre değerlendirme yapmıyorsunuz.

Gayet tabii ki. Daha uzun vadeli yapıyoruz. Üstelik Trabzonspor büyük bir camia. Böyle bir kulübün sık sık hoca değiştirmesi çok da doğru değil. Zaman olur, şartlar öyle gerektirir, hoca değşiklikleri her kulüpte yapılabilir. Ama bu çok sık oluyorsa o kulüp zaten büyük kulüp değildir. Demek ki zamanında tercihini doğru yapmamıştır. O nedenle şu anda biz acil olarak hoca değişikliği düşünmüyoruz. Ya da en azından hoca değişikliği yapacak bir kulübün alternatifleri veya alternatifi iyi tespit etmiş olması gerekir ki kulüp boşlukta kalmasın. Bu nedenle taraftarın heyecanını tepkisini anlayışla karşılıyoruz. Biraz daha sakin, temkinli veya tepkilerini az ortaya koyacak şekilde bir tavır sergilemelerini bekliyoruz.
 
“BROOS HENÜZ BARDAĞI TAŞIRMADI!”
“Acil olarak düşünmüyoruz” ve “Alternatifleri iyi tespit etmiş olmak gerekir” dediniz...
Galatasaray maçı sonrasında “Bir hoca değişikliği gerekiyor” diye kararımız yok. Onu söylemek istedim. Diğer söylemek istediklerim genelde hoca değişiklikleriyle ilgili işin doğrusu. Mesela Milli Takım için de aynı şey geçerli. Fatih Terim bana göre Türkiye’nin en başarılı hocalarından bir tanesi. O gönderiliyorsa mutlaka bir B planı düşünülmüş olmalı. Ve ona göre bir hocayla anlaşılmalı. Günlerce “Ali olacak Veli olacak” diye yazılacak; o açıklama yapacak, federasyon “Hayır biz onu istemiyoruz” diyecek; bunlar çok sağlıklı değil. Kulüplerin de aynı olması lazım. Yani maçı kaybedilir, hoca hata da yapabilir, takım yanlış da oynayabilir, hoca yüzünden bir takım yenilebilir de... Ama bu, bardağı taşıran son damla olmadığı sürece hoca değişikliği için tek sebep olmaması gerekir. Hele de büyük kulüplerde hiç olmaması gerekir.
 
Yani bardak daha taşmadı.
Şu anda taşmadı.
 
“TARAFTARI DİNLERİZ AMA HER İSTENENİ YAPAMAYIZ”
Taşarsa?

Taşarsa değerlendiririz. Çünkü biz burada Trabzonspor camiası, taraftarı adına bu görevi yürütüyoruz. Bu camiayı mutlu edecek hadiselere sessiz kalamayız, kulağımızı tıkayamayız, ancak her isteneni de yaparsak, bile bile kulübün zararınaysa, o da doğru bir yöneticilik tarzı olmaz.
 
Galatasaray maçı sonrası mutlaka kendi aranızda görüş alışverisinde bulundunuz.
Evet.
 
“KİMSE KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMAZ”
Peki Broos ile bir görüşme gerçekleşti mi?

Sürekli görüşüyoruz. Şimdi insanlarla görüştüğünüz zaman onların söyledikleri önemli. Kendi değerlendirmelerini yapıyor. Fikirler muhteremdir ama muteder olmayabilir. Yani o kendi göre bir değerlendirme yapar siz buna ne kadar katılırsınız ya da dediklerini ne kadar doğru bulursunuz, o farklı birşey. Gayet tabii ki her hoca yaptığı işin kendine göre çok doğru olduğuna inanarak yapar. Çünkü hiçbir insan kendi ayağına kurşun sıkmaz. Düşünün ki burada olacak başarısızlık burada bana fatura edilecektir. Ama bu yaptıklarınız düşündükleriniz doğru mu, fayda getirmiş mi, o ayrı. Maç sonrası hocayı, futbolcuları eleştirmek kolay. Ama maçtan önce bu hadiseleri iyi tahlil edip yapmak zordur. Hocaların zorluğu da burada işte. Hangi kadroyu çıkarırsa ne tarz oynarsa rakibine üstünlük sağlar, bunu iyi düşünmesi iyi tahlil etmesi lazım. Taraftar maç sonrası oynanan oyuna, alınan neticeye göre iyi oynayanları bir taraf bırakır, kötü oynayanlarla ilgili “Onun yerine Ali oynasaydı Veli oynasaydı” şeklinde bir değerlendirme yapar. Ama onu maçtan önce söylemek önemli.
 
“BEN DE ‘AH HOCA’ DEDİM”
Galatasaray maçını seyrederken “Ah hoca” dediniz mi hiç?

Gayet tabi, diyorsunuz.
 
Ben özellikle Galatasaray maçını soruyorum ama.
2-2 iken maç kazanmak için çok fazla fırsat elimize geçti. Bir tane Serkan’ın kaçırdığı gol var. Bir tane yani bütün spor otoritelerine göre verilmeyen bir penaltı var. Ve oyunun üstünlüğü Trabzonspor’dayken orada kişisel hatalardan 2 gol peşpeşe yiyorsunuz ve maçı kaybediyorsunuz. Burada oyuncu değişikliği yapılabilir, o goller atılabilir, penaltıyı hakem verebilir, bir çok faktör var. Ya da “Şu oynasaydı golü yemezdik” diyebilirsiniz. Bunu hoca daha sonra kendi seyrederken “Keşke şurada şöyle yapsaydım” diyebilir. Bu bir maç içinde defalarca, hem dışarıdan seyredenlerin hem orada olanların söyleyeceği sözlerdir. Ancak bunlar bir hocanın iyiliğiyle kötülüğüyle alakalı değil, Milli Takımı seyrederken siz de aynı şeyleri söylemiyor musunuz? Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin yöneticileri söylemiyor mu? Onlar da mutlaka aynı şeyleri söylüyordur. Bakın, ben iddia ediyorum, Galatasaray maçı 4-2 iken penaltı hadisesi olsa tereddütsüz aynı hakem penaltıyı verirdi. Ama maç 2-2 iken, İstanbul’da oynanırken, Galatasaray’ın aleyhine bir penaltıyı veremedi, vermedi.
 
“YİNE AYNI HAKEM! KASIT MI VAR?”
Veremedi, vermedi. Birbirlerinden çok ayrı söylemler. Veremedi; korktu, çekindi vs... Vermedi, bunun altında art niyet vardır. Hangisi?

Aynı hakem (Mustafa Kamil Abitoğlu) Bursa’da da ofsaytı göremedi (Bursaspor’un ofsayttan gol atıp 2-1 kazandığı maçı kastediyor). Burada da penaltıyı veremedi. Onu artık kamuoyunun taktirine bırakıyorum. Bir hata sürekli oluyorsa, daha iyi tahlil etmek lazım. Acaba hata mıdır, kasıt mıdır diye. Ya da şartlanmışlıkmıdır diye, daha iyi tahlil etmek gerekiyor.
 
“ERSUN YANAL ENTELLEKTÜELİN TARİFİDİR”
Göreve geldiğinizde Ersun Yanal takımın başındaydı. Sonra yollarınızı ayırdınız... Şimdi düşündüğünüz zaman “Doğru bir karar mıydı, yanlış bir karar mıydı, keşke devam etse miydik” diyor musunuz?

Ersun hocayla çok iyi şartlarda çalıştık. Hiçbir ihtilafımız olmadan görevi yürüttü. Daha sonraki hadiselerde gelişmelerde öyle bir duruma geldi ki bu işin yürümesi kendisinin morali açısından, taraftarın ona güveni açısından çok zor bir hal aldı. O durumda da yine bu odada oturarak bu işin devamının mümkün olamayacağı şeklinde görüşmeler yapıldı. Gayet dostça ve öpüşerek ayrıldık. Halen de görüşüyoruz. Son derece sevdiğim, başarılı bulduğum, Türkiye’deki diğer hocalardan çok farklı özellikleri olan, çağdaş, yalnız futbolla kalmayıp kendini diğer alanlarda da çok yönlü yetiştirmiş, entellektüelin tarifi bir insandır. Ama o günkü şartlarda Trabzonspor ile kendisinin çalışmasının zor olacağı düşüncesiyle, kendi kanaatinin de o olması üzerine yollarımızı ayırmıştık.
 
“YANAL YILMIŞTI, İLERİDE TEKRAR ÇALIŞABİLİRİZ”
Almış olduğu paranın yönetim tarafından yüksek bulunmasından kaynaklanmadı yani ayrılık.

Sözleşmesi bittiğinde oturur konuşurduk onu, şu rakama bu rakama diye... Yani parayla ilgili değl. Yaşanan şanssızlıklar, yapılan transferler vs. hocaya çok ağır fatura yüklenmiş oldu. Taraftarın bu konuda tepkisi çok oldu. Basının tepkisi çok oldu. Kendisinin bu konuda yılgınlığı oldu. Moralsizliği oldu ve sonucunda konuşarak bu işi noktaladık. Tekrar da olabilir, gelecekte de olabilir, başka görevlerde de kendisiyle dostluğumuzu sürdürebiliriz. Trabzonspor’a çok hizmeti, katkıları oldu. İlk defa uygulanan bazı şeylerin başlatıcısı oldu.
 
 
“ŞENOL GÜNEŞ HEPİMİZDEN ÇOK TRABZONSPORLUDUR”
Akabinde Şenol Güneş’i getirmeye çalıştınız. Hayli çaba sarfettiniz ama olmadı. Şenol hoca gelse bugün için daha mı iyi olurdu?

Tabii ki bu adamı (Broos) tanımıyorduk bile o zaman. Şenol hoca Trabzonspor için herhangi biri değildir. Tıpkı Ahmet Suat hoca gibi, Özkan Sümer hoca gibi, Şenol hoca da bu kulüpte çok uzun süre futbol oynamış, takımın kaptanlığını yapmış, teknik direktörlüğünü yapmış, bizim kadar, Trabzon’daki herkes kadar hatta daha çok Trabzonsporludur. Ve bu camianın ihtiyaçlarını, beklentilerini, imkanlarını, ne olması gerektiğini Trabzonspor’un içindeki hepimiz kadar iyi bilir. Onun için bir çalışma kolaylığı ve hedefe gitmede fayda olacağını düşündük; Şenol hocada çok ısrar ettik. Ama kulübü bırakmadı. Kendisi de “Ben bu şartlarda, kulübümün rızası yoksa, çok da istesem yarıda bırakıp gelemem” dedi. Ve olmadı.
 
“ŞU ANDA B PLANI KONUŞMAM!”
Trabzonspor adına inşallah herşey düzelir ama biraz olumsuz tarafından bakacak olursak, işlerin böyle gitmesi durumunda yönetim olarak bir yerde müdahale etmeniz gereksinimi doğabilir. Hocayla yollarınızı ayırdığınızı düşünecek olursak, kim gelir? Yine Şenol hoca mı olsun dersiniz?

Tabi herşey şartlar içinde değerlendirilir. O günkü şartlarda en uygun olan Şenol hocaydı.
 
Bugünkü şartlarda...
Daha şimdi bugün şartlar oluşmamış. Bugün ne şart oluşacağını bilemeden herhangi bir hoca için yorum yapmak, hele de bu görevde bulunan bir insan için son derece sakıncalı. Yani ben bunu bırakın söylemeyi, aklımdan dahi bile geçirmem.
 
Gerçekten aklınızdan bile geçirmiyor musunuz?
Aklımdan bile geçirmem. Ama olduğu zaman çok çabuk düşünmek ve kafamın bir tarafındaki düşünceleri üstüste koyup, çabuk karar vermek durumundayım.
 
Kafamın bir tarafındaki düşünceler dediğiniz B planı oluyor değil mi?
E bu kulüpler için her zaman vardır. Yalnız hocalar için değil, yönetimler için de vardır. Biz de Trabzonspor’u çok seviyoruz ama bizden daha faydalı olabilecek bir yönetim durumu ortaya çıkarsa hemen onu da sağlarız. Onun için değişmemiş, değişimine karar verilmemiş, değişimi için şartlar oluşmamış bir hocanın yerine kim gelir, cevapsız bir soru olur.
 
“HOCA ARAYIŞI GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE YAPILIR”
En azından medyaya, kamuoyuna bunu söylemiyorsunuz. Ben alternatifleri dile getiriyorum. Hoca gelir “Ben bu işi bırakıyorum” derse.

Öyle birşey olursa o günkü şartlarda düşünürüz. Ama şimdi sizin aklınızdan geçen hoca o gün boşta mı, Trabzonspor’da çalışmak istiyor mu, şartları Trabzonspor için uygun mu, ekonomisi Trabzonspor için uygun mu? Onun için birinin ismini söyleyip de sonra başka birini aldığınız zaman doğru bir tavır olmaz. Yerli mi yabancı mı, o günkü beklenti ne, hata nereden kaynaklandı, oyun şeklinden mi? Futbolcularla ihtilaftan kaynaklanan bir teknik direktör değişikliği varsa, burada mantık futbolcuları biraraya toparlayacak, o uyumu sağlayacak, ekibi toparlayacak tarzda bir hoca bulursunuz. Ya da yerli hocalar içerisinde 3-5 tane hangisini alırsanız camiada bir bölünme olacak, sonucunda Trabzonspor’da huzur sağlanmayacaksa bir yabancı alırsınız. Ya da yabancılardan yaşanan bazı sıkıntılar, iletişim sıkıntıları vs. o zaman yerli hoca fikri ağır basar. Yani o günkü şartlarda en uygunu nedir, kulübün ekonomisine en uygunu nedir, en doğru tespit şartlara uyan hocayı getirebilmektir.
 
Ersun hocadan sonra Şenol hoca olmadı. Ardından Samet hoca. Ama camianın bir tepkisiyle karşılaştınız?
Samet hoca konusunda, burada camiadaki bazı insanlarla problemler yaşanmış. Onların çok büyük huzursuzlukları oldu, Samet hoca da bu duyum üzerine gelmekte ısrarcı olmadı ya da gelmeme kararı verdi daha doğrusu.
 
Broos’la anlaşana kadar çok isim gündeme geldi. Sözleşme imzalandı, anlaşıldı, sonra olmadı gibi çok gelişmeler yaşandı. Oldu olmadı derken eknik direktör konusu o süreçte karıştı mı?
Hayır karışmadı. İş normal mecrasında yürürken Trabzon’un yapısından kaynaklanan bir karışıklık ortaya çıktı. Aklınızdan düşündüğünüzü mahalli basın hemen yazıyor, bir şekilde haber alıyor. Yani konuşmayı düşündüğünüz, Trabzonspor’a gelir mi, şartları nedir, Trabzonspor’a uyar mı diye düşündüğünüz adamla görüşmeye gittiğnizde, buradan 30 tane gazeteci onu aramış oluyor.
 
Görüşmelerden fotoğraflar bile medyada yayınlandı.
O çok su yüzüne çıkmış bir hoca ismiydi.
 
Teknik direktör arayışında bir çok isimle görüşmüş olmanız, bu sürecin uzaması, en sonunda anlaşmış olduğunuz isme karşı bir güvensizlik oluşturdu mu?
Oldu tabi.
 
Broos değil kimi getirmiş olsa bu düşünce olurdu diye düşünüyorum. Bu sizde bir sıkıntı yaratmadı mı?
Yarattı tabi. Ama bu Trabzon şehrinin yapısı. Bunu engellemek için veya bu sıkıntıyı bildiğimiz için biz B planını yaptık. Ersun hoca giderse Şenol hoca gelir. Şenol hoca olmazsa Samet hoca olur. Onun haricinde 2 tane daha Türk hoca vardı. Onlarla da olmadı. Onlar olmayınca şu yabancılar vardı. Ama bunların hepsi kamuoyuna yansıdı. Düşünün ki bunların hiçbiri yok, Şenol hocayla görüşüldü olmadı, Bross alınmış olsa çok daha uygun olurdu ama, malesef kamuyouna yansıdı.
 
Bu bir sıkıntı yarattı sizde, bunu kabul ediyorsunuz.
E yarattı tabi.
 
Bu Broos’da da bir sıkıntı yarattı mı? Kendisi de biliyor mu o süreci?
Hoca o dönemi yaşamadı. Bross geldiği zaman bir tenkit oldu ama sonradan inceleyince ülkesinde çok başarılı olduğunu, Anderlecht’i, Brugge’ü şampiyon yaptığı, bir kaç defa Belçika’da yılın antrenörü seçildiğini görünce, öyle ismini pek duymadıkları için gösterdikleri tepkiyi değitirdiler.
 
Şu da düşünülebilir. Ben teknik adamım, benimle anlaştılar ama benden önce 9-10 isimle görüşülmüş. Bu teknik adamda da bir sıkıntı yaratabilir diye düşünüyorum.
Yok, olmadı. Avrupalı insanlar bizim gibi bu tarz hissi olarak konuya bakmazlar.
 
Trabzonspor yönetimi Broos ile yollarını ayırsa ve ben “Yönetimin ilk tercihi Şenol Güneş’tir” diye yazsam, siz ne düşünürsünüz?
Mesela Hagi ile ilgili bir yorum yapıldı. Geçenlerde başka bir Türk hocayla ilgili haber yazıldı. O kadar zor bir hadise ki, biz bu hocayı düşünmüyoruz diye yazsanız, adamın haberi de yok, kırılacak gücenecek, hatta “Zaten ben Trabzospor’a gitmem” diye açıklama yapacak. Yani olmayacak bir şey için lüzümsuz yere insanları refüze etmek, kırmak ve bu işlerle Trabzonspor’u gündemde tartıştırmak bize doğru bir hadise olarak gelmiyor. Onun için demin söylediğim şartlarda Trabzonspor’un ne zaman bir hoca ihtiyacı olur, bu sezonu mu olur, başka bir zaman mı olur, o günkü şartlara bakmak, değerlendirmek lazım. Şehrin beklentisi, çeşitli hocalar olabilir. Şehirde gidin 10 kişiye sorun, 10 kişi başka isim söylüyor. Ve o kadar keskin ki malesef Trabzon’daki düşünceler, birine göre ondan başkası olmaz deneneni öbürü o gelirse kulüp batar diye değerlendiriyor. O nedenle bir isim yazmanın bana göre Trabzonspor’un hayrına olmadığını düşünüyorum. Bu işle ilgili çok isim çıktığı için çeşitli menajerler mesaj çekiyorlar, telefon açıyorlar, faks gönderiyorlar. Ve bunları bir gün sonra da basına sızdırıyorlar. İşte bilmem kimi Trabzonspor alıyor diye bir kamuoyu yaratmaya çalışıyorlar.
 
 
Erdem Erol
Ligtv.com.tr Haber Müdürü