10 öyküyle Afrika iki bin 10

10 öyküyle Afrika iki bin 10
İlk bir haftada Afrika 2010’un tarihin en kötü kupası olacağı endişesi taşıyorduk, son birkaç gündeyse senaryo, kendi kendimize “Yoksa tarihin en iyi kupasına mı tanıklık ediyoruz?” sorusunu sorduracak kadar değişti.
 
 
Özellikle 3-4 Temmuz, kayıtlara iki harika gün olarak geçti: Amerikalılar bol Hollywood yıldızlı havalı takımlarıyla Cannes Çeyrek Final Film Festivali’nden hayal kırıklığıyla ayrıldı, Ganalılar kupaya bir tarz “Afrika vedası” yaptılar. Dünya Kupası kitaplarında her bir turnuvayı genelde birer - ikişer hikâyesiyle anarız, Afrika 2010 galiba ansiklopedilerde en fazla sayfa kaplayan turnuva olacak.
 
Ben tamamen paşa gönül kriterleriyle 10 hikâye seçtim; öyle güzel öyküler dışarıda kaldı ki, herhalde tamamını ancak önümüzdeki yıllarda basılacak kalın futbol kitaplarında okuyabileceğiz:
 
GANA'NIN VEDASI
İtalya 90 çeyrek finalinde Kamerun’un İngiltere’ye karşı oynadığı futbol harikaydı, ama kaderlerini uzatmalarda yedikleri penaltı golü belirlemişti. 2002’de Osaka’da Senegal, Türkiye’den daha fazla şut atmıştı, ama uzatmalarda Lamine Diatta-Tony Silva ikilisinin durduramadığı İlhan’ın golüyle kupaya veda etmişlerdi. Bir Dünya Kupası çeyrek finaline çıkan üçüncü Afrikalı Gana’nın sonu da uzatmalar oldu. 120’de penaltı kaçıran Gyan’ın seri atışların ilkini yapması; savunma oyuncusu Mensah’ın hiç gerilmeden yaptığı garip vuruş, Afrika’nın veda öykülerinin özeti niteliğindelerdi.  
 
BİR GARİP PANENKA: ABREU
Aynı maçın bir diğer penaltı hikâyesi Abreu’nun Panenkavari aşırtma vuruşuydu... Kariyerinde tam 20 kulüp dolaşmış seyyah Abreu’nun ilk Panenka penaltısı bu değildi; 2007 Copa America’da Brezilyalı Julio Cesar’ı da böyle avlamıştı. Eğer Kingson o turnuvayı televizyondan takip edip Abreu’nun penaltısını izleyebilseydi, bugün dünya futbolunun gündemine Uruguaylı seyyahın aptallığı damga vurmuş olabilirdi.
 
URUGUAY-MEKSİKA DÜRÜSTLÜĞÜ

Aslında Uruguay’ın Suarez’in eli veya Abreu’nun penaltısıyla anılmasında, Meksika maçındaki dürüst oyunları da rol oynadı. Zira Euro 2004’teki 2-2’lik İsveç-Danimarka oyunundan sonra artık hiç kimse bu iki takımın kaç tur geçeceğiyle ilgilenmiyordu. Meksika’yla Uruguay bir anlamda sporun namusunu da temsil ettiler o istekli futbollarıyla...
 
OKU BAKAYIM: THOMAS MÜLLER
Uruguay yarı finale Tanrı’nın sağ eliyle çıktı, ondan sadece 19 saat sonra Tanrı’nın sol elinin sahibi hayatının en zor gününü yaşadı. Mart’ta Almanya’yla Arjantin’in oynadığı hazırlık maçından sonra Maradona’nın, Thomas Müller’i top toplayıcı çocuklardan biri sanmasının üstünden sadece 4 ay geçmiş. Maradona’nın kendisine şaka yapıldığını zannedip basın toplantısını terk etmeye kalkmasından sadece 4 ay sonra bütün dünya Müller’in adını ezberlemiş durumda... 
 
MARADONA-MOURINHO İLİŞKİSİ
Maradona’nın Afrika’daki tek öyküsü Müller’le değildi; kupa boyunca Mourinho’ya övgüler yağdırdı, her an onu arayıp taktik alabileceğini söyledi. Ama kariyerinin en önemli maçında sahaya 0 (yazıyla sıfır) Mourinho öğrencisiyle çıktı. Şampiyonlar Ligi ve İtalya şampiyonları Zanetti ve Cambiasso’yu Afrika’ya getirmedi, Milito’ya hemen hiç şans vermedi. İçimden bir his, Maradona’nın Mourinho’yla ilgili açıklamalarının henüz bitmediğini söylüyor.
 
POSTER ÇOCUKLARI
Yılın hocasının Mourinho olma ihtimali yüksek... Yılın futbolcusu içinse Haziran’da izlediğimiz reklamların adayları daha çok Messi, Ronaldo, Rooney ve Ribery gibileriydi. Ama kupa farklı gelişti, adaylar değişti: Şampiyonlar Ligi şampiyonu Sneijder, finalisti Thomas Müller ve Avrupa Ligi şampiyonu Diego Forlan geleceği yazmaya belki de 2 maç mesafedeler. Poster çocuklarıysa biraz daha geçmiş çalışacaklar.
 
RONALDINHO'SUZ BİR KUPA
O reklamlarda olup kupayı hayal kırıklığıyla kapatmak çok üzücü... Ama o reklamlarda olup kupayı evden izlemek herhalde sadece üzüntü sözcüğüyle anlatılamaz. Çeyrek finalde Hollanda’ya karşı çaresiz bir ikinci yarı oynayıp, kulübesinde seçenek bulmakta zorlandığı gözlenen Dunga’nın suçluyu dışarıda araması zor. Toplamda sadece 5 dakika şans vereceği Grafite’yi Afrika’ya getirip Ronaldinho’yu evde bırakmasının sebebini herhalde sadece kendisi biliyor.
 
ROSETTI'NIN KARARI
Ronaldinho’nun televizyondan izlediği en acayip an, herhalde Arjantin-Meksika maçında Tevez’in ofsayttan attığı goldür. Futbol tarihinde çok fahiş hatalar yapıldı, yapılıyor, yapılacak. Lampard’ın çizgiyi geçen topu da tabii ki olağanüstü bir hataydı, ama Tevez’in golü farklıydı... Çünkü Rossetti, hatalı olduğunu bile bile Tevez’in pozisyonunda gol kararı verdi. Yardımcı Ayroldi dev ekranda hatasını görüp Rossetti’yi uyardı, ama İtalyan hakem futbolun geleceğini monitörlere teslim etmeme adına kararını değiştirmedi.
 
FALLON'UN DİRSEĞİ

Belki Rossetti’ninki kadar önemli bir hata sayılmaz, ama İtalya-Y.Zelanda maçının Guatemalalı hakemi Batres’in Fallon’un sadece 20 dakikada attığı 3 dirseğe sadece bir sarı kart çıkarması da benim açımdan kupanın unutulmazları arasına girdi. 3 hava topu mücadelesinde Fallon’un dirseklerinden sırasıyla sağ bek Zambrotta, sağ stoper Cannavaro ve sol stoper Chiellini nasiplerini aldı. Yeni Zelanda koçu Herbert, Fallon’u oyundan çıkararak galiba sol bek Criscito’yu da olası bir burun kırığından korumuş oldu!
 
KIM MYONG-WON'UN KADERİ

Kuzey Koreliler’in, forvet Kim Myong-Won’u Dünya Kupası listesine kaleci olarak kaydetmesi enteresan bir hikâye... Ama bunu bilerek yapmış olmaları işi daha da enteresanlaştırıyor. Çünkü eğer bu hata bilinçsiz yapılmış olsaydı, bir kalecinin de yanlışlıkla forvet olarak listeye eklenmiş olması gerekirdi. Belli ki Koreliler diğer iki kalecilerinin de adının Myong olmasından faydalanarak, FIFA’nın bu karışıklığı çözemeyeceğini düşündüler. Haksız da sayılmazlar: Puan/averaj eşitliğinde kart sayısına ya da FIFA sıralamasına bakmayı akıl edemeyip kuraya başvurmayı tercih eden Blatter yönetiminin, üçüncü Myong’un kaleci olmadığını fark etmeleri, doğrusu önemli bir başarı...