Şansal Büyüka: Büyük vurgun
Ligin başlamasından bu yana genellikle “kötü“ oynayan iki takımın mücadelesinden “iyi“ futbol beklemek büyük ölçüde hayalcilik olurdu...
Nitekim futbol bu maçta da genel alışkanlığını ortaya koydu... İzleyenler için kötü bir maç, kazanan Fenerbahçe için “büyük vurgun“ oldu...
Fenerbahçe kazanarak Beşiktaş‘ı yakaladı, hatta averajla geçti... Fenerbahçe derbinin oynanacağı bir hafta başlarken zirveye biraz daha yaklaşma şansını yakaladı... Seyircisini “hadi gelin“ diye tribünlere çağırma hakkını yakaladı... Bu 1-0’la çok şeyi kaptı...
En önemlisi, Aykut Kocaman bu galibiyetle, futbolu her türlü şartta “olumsuz“ açıdan eleştirmeyi alışkanlık haline getirenlerin elinden “geçen hafta üç gol atan Soldado varken Janssen’le başlanır mı“ fırsatını aldı...
Allah’ı var, Janssen “bal yapmasa“ bile arı gibi çalışarak, Giuliano‘ya asist yaparak hocasının tercihinde yanlış yapmadığını gösterdi...
Ancak kabul edelim ki, Fenerbahçe “iyi oyunu“ bir türlü beceremiyor... Aykut Hoca hep son dakikalarda yedikleri gollerden şikayet ediyor ama bakıyorsunuz, Fenerbahçe öne geçtikten sonra genellikle savunmada kalmayı alışkanlık haline getirdi...
Bakmayın bu maçı gol yemeden tamamladığına... Ligin en dayanıksız, gücü ve kondisyonu en düşük takımı Antalyaspor karşısında bile oyunu tutamadı, baskıyı kuramadı, ikinci golü bulamadı ve çoğu maçta olduğu gibi savunmada kalarak maçı tamamladı... Hatta doksan dakikada korner bile atamadı...
Solda İsmail, özellikle Celustka’yı her pozisyonda kaçırdı, savunmadan her çıkışında topu rakibe attı... Fenerbahçe savunması maçın içinde bir değil - iki değil, birçok defa “panik“ anları yaşadı... Fenerbahçe‘nin en sağlam, en güvenilir adamı, her fırsatta eleştirilen kaleci Volkan‘dı... Kabul edelim ki çok iyi oynadı...
Özellikle ilk yarıda Janssen her fırsatta şut attı, Aatıf attı, Dirar attı... Ama keşke o son vuruşlarda Giuliano kadar becerikli olabilselerdi... Giuliano başlangıçta aldığı her topu rakibe vermesine rağmen, ceza alanında buluştuğu ilk ve tek topta golü attı...
Aatıf çok çalışıyor, yararlı ancak kritik bölgelerde o kadar kişisel oynuyor ki, zararını hem kendisi, hem takımı çekiyor... Fenerbahçe için üç puandan, bir galibiyetten çok ama çok daha fazlası bu sonuç...
Hayata yeniden dönüş gibi... Ama mutlu olmak için, sağlıklı olmak için, gelişmek, rakiplere yetişmek için artık “iyi“ futbola da ihtiyaç var... (Milliyet)
Mehmet Demirkol: 10 numara gelişim
Hakemle başlayalım. Sorunun ne olduğuna odaklanalım. Bir numaralı belki tek sorun şu: Türkiye’de maç yöneten hakemler, yatarak ve tabanla yapılan müdahalelere çok müsamaha gösteriyor, öte yandan ayakta yapılan mücadelelerde çok kolay faul çalıyor. Böyle olunca kimse yerden kalkmıyor. Rakibe müdahale etmek için acımasızca yatıyorlar, faul almak için ise tembelce..
Bu oyunu olması gerektiğinden daha sert ama mücadele gücü açısından olması gerektiğinden çok düşük yapıyor. Dün bu klasiği Mete Kalkavan’dan izledik. Ancak hemen tüm meslektaşları aynı.
Fenerbahçe açısından Giuliano’nun santrfor arkasında olması hem sağ kanatta hem 10 numarada gelişim sağlıyor. O olmasa Fenerbahçe uzak şutlar dışında bir şans bulamazdı. Çünkü Janssen tüm mücadelesine rağmen şut kalitesi açısından vasatın çok altında.
Souza ve Topal’ın ona yaklaşması ve alan kat eden ve adam geçen paslar atması çok nadir. İlk yarının ikinci bölümünde bunu belli oranda yapınca Aatif ve iki savunma beki oyuna girebildi ve gol pozisyonu sayısı yeterli olmasa da iyi deplasman oyunlarından birini oynadı. Rakip alana yerleşebildiler.
İkinci yarıda ise klasik olarak Fenerbahçe arkada beklemeye rakibi de çağırmaya başladı. Bu tip oyunda Souza ve Topal savunmanın arasında gömüldüğü için Fenerbahçe’nin kontra yapması çok zor oluyor. Giuliano 70 metre top taşıyabilecek bir oyuncu değil. Oyunu rakip ceza sahası çevresine yığabilirseniz performans alabiliyorsunuz. Ama arkada beklerken, hayır.
Antalya’nın bu oyundan gol çıkarmayışı Volkan’ın Fenerbahçe’nin kaleci performans ortalamasını yukarı çekmesinden. Tabii Leonardo’nun çok anlayamadığım hücum planından.
Aykut Kocamanın 2. yarıda orta sahayı kaybetmeye çözüm olarak Soldado’yu Aatif’ın yerine oyuna sokmasının sonuçlarını maalesef İspanyol’un hemen sakatlanması nedeniyle göremedik. Onu yerine Valbuena’nın girişi de orta saha boşluğuna çare olmadı. Geçiş oyunlarındaki sorun bitmedi.
Ekici, Ozan ya da Alper’in düşünülmemesi ilginçti. Bu sorunları belli oranda gideren Leonardo’nun hamleleri oldu. Onlar da orta sahayı boşalttı. Fenerbahçe hayatta kaldı. Geçen hafta da söylediğim gibi daha fazlasının mümkün olup olmadığı Kasımpaşa ve Bursa maçlarında belli olacak. (Fanatik)
Rıdvan Dilmen: Kocaman esnek olmalı
F.Bahçe, kurulduğundan bu yana belki deplasmanda 200 veya 2 bininci zaferini kazanmıştır. Bu zaferden çok oyuncuların maç sonu bir görüntüsü vardı o çok önemli. Ellerini havaya kaldırdılar ve sevindiler. Çünkü bu maçın önemini biliyorlardı. Bir fırsat maçı olduğunu biliyorlardı. İlk kez Fenerbahçe, 'Ben bu işte olurum' dedi.
'Ben bu işte olabilirim' mantığı vardı ama şimdi 'Bu işte olurum' diyor. Ayrıca Fenerbahçe yönetimi, primi maç başına değil, 6 maçlık periyot için koydu. Çok çok önemli bir galibiyet. Taraftar içinde önemli bir zafer oldu.
Basketbolun yanı sıra futbolda da varım diyor artık taraftar. Ligin ilk yarısında Fenerbahçe'nin hesaplarının tutma ihtimali var. Olursa transferler de olabilir. İş farklı boyuta gidebilir. Hava şartları ne olursa olsun, haftaya Kasımpaşa maçında Fenerbahçe 40 bin taraftar basar.
Fenerbahçe mücadele ederek kazandı. Buna oyun oynamayı da katarsa bu işte ciddi bir şekilde olur. Antalyaspor'a bir bakalım... Ben teknik direktör Leonardo'nun nerede antrenörlük yaptığını merak ediyorum. Başkan Ali Öztürk'ün en büyük hatası Çalımbay ile yolları ayırmak oldu.
Önemli isimler alırsınız ama şu hataya düşmeyeceksin; "Bu takıma Leonardo yakışır..." Ligi bilmiyor, oyuncuları tanımıyor, bir uyuşmazlık var. Bu açık... Fenerbahçe kontraları doğru yapsa maç 3-4 biterdi. Aykut Kocaman, Antalya'da olsa en az üç oyuncu gönderir! Bir de zemine değinmek lazım. Çözüm bulunması gerek...
Aykut Kocaman'ın doğrusu ile Şenol Güneş'in doğrusu her zaman farklıdır... Aykut hoca 'Ben buyum. İster beğenin ister beğenmeyin' diyor. 'Benim yoğurt yemem böyle' diyor. Geçen bir açıklaması var... "Ben kişiler üzerinden değil, oyun üzerinden bakarım" dedi. Merkezi tutmak istiyor.
Kocaman ile sohbet ederken, "Benim futbolum bu Rıdvan.. Ben bunu oynayacağım, ben güçle kazanacağım" dedi. Aykut Kocaman, F.Bahçe için kredisi olan bir teknik adam. Fizik kalitesi yüksek bir takım istiyor. Futbolda akademik bilgiler çok önemli. Bilimsiz olmaz ama pratik ve gözlemsiz de olmaz. Aykut hoca çok katı. Biraz esnek olması gerek.
Volkan Demirel'in müthiş konsantrasyonu vardı. Volkan'ın oyunda olması lazım. Çok top geldiği zaman iyi oynuyor. Bakın oyunda lider gibiydi, konsantrasyonu çok iyiydi kendine güveniyordu. Atladı, zıpladı, kendinden emin oynadı. Bakın bir nokta önemli, kalede Kameni'nin oynaması, Kameni'nin forma yansı bulması Volkan'a yaramış! Dünkü görüntüsünü çok beğendim. (Fotomaç)
Gürcan Bilgiç: Tabela konuşur
Maçı "teknik-taktik"den yorumlamaya kalktığınızda en büyük hatayı yaparsınız. Belki Antalyaspor için doğru olabilir ama Fenerbahçe için "mücadele" edilmesi gereken bir 90 dakika olarak yorumlanmıştı, öyle de oynandı.
Aykut Kocaman'ın maç öncesinde, "Tedbirlerimizi aldık" cümlesini çok yadırgamıştı Fenerbahçeliler. Süre geçtikçe ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anladık aslında. İk i beki; Şener ve İsmail, top kayıpları sıralamasında ilk üçü zorlamıştır muhtemelen.
Buna iki kenar oyuncusu Dirar ve Aatıif'ı da ekleyebiliriz elbette. Futbol topuna böylesine "yabancı madde" yaklaşımı yapan oyuncularınız varsa, önlem almaktan başka çareniz kalmıyor.
İşin gerçeği bu. Kocaman her ne kadar kadro kalitesinden, oyuncularının ne kadar iyi olduğundan bahsediyorsa da gerçeği kendi içinde yaşayarak cesarete limit getirmeyi tercih ediyor. Evet, müthiş koştular, çok isteyerek savundular.
İlk yarı biterken golü bulduktan sonra da, öne gitmeyi tercih etmek yerine, arkada kalabalık kalarak kaleyi savundular. Fenerbahçe prensiplerine tamamen aykırı ancak mevcut kabiliyete baktığınızda kaçınılmaz. "Tabela konuşur" bölümünden devam ederek, çok sert eleştirilemeyecek bir tavır aslında bu. Bu yazıyı okuyanların büyük bölümü,
Kazanamıyorsan, ne yapayım iyi oyunu?" diyenlere hak vermiştir bir şekilde. O zaman, sürecin "galip" kısmına takılıp, "Yine kanser ettiler" şikayetleriyle haftayı geçirmeliler.
Böyle olacaktı, başka çaresi yoktu. Çünkü çok puan kaybedildi.
Üstelik bu kayıplar, oyunun kötülüğünden değil, olmayacak hatalardan kaynaklandı. Ama kimse bunları değerlendirmedi, sayılar ile konuştu. İşte bu yüzden, Fenerbahçe kafilesindeki herhangi biri, "Kazandık ya" dediğinde, söz hakkı da kalmıyor.
Valbuena gibi ekstra oyuncuların tekrar oyuna katılmasıyla, mücadelenin yanına oyun aklının girmesiyle birlikte daha farklı bir bakış açışı kazanacağız. Şu anda kazanmak zorundalar, bunu bilerek savaşıyorlar. Ne zamanki taraftar gelecek, tribündeki yerini alacak ve daha iyisini isteyecek, sahadakilere destek verecek; o zaman her şey başka olacak. (Sabah)