İki hoca maçı F.Bahçe'den aldı. Birisi Dick Advocaat, diğeri hakem Halil Umut Meler. F.Bahçe bu sonuçla bence artık yarıştan koptu.
Üniversitelerde profesörlere bizde, "Hocam" derler... Teknik direktöre de hocam derler. Hakeme de hoca derler. İki tane hoca maçı Fenerbahçe'den aldı... Birisi Dick Advocaat, diğeri hakem Halil Umut Meler.
Yardımcı hakem nereden gördü de Meler'e "Bu pozisyon penaltı" dedi, anlamadım. Hatay ile bazı yanlışları ayırmak lazım...
Tekme tokat maç oldu Maçın analizini yapacak olursak Bursaspor ilk 10 dakika çok hırslı ve arzulu başladı ama Fenerbahçe çok tecrübeli bir takım...
Muhteşem bir taraftarı var Bursa'nın fakat şişeler, çakmaklar, bunlar doğal şeyler değil. Kadıköy'de, Türk Telekom Arena'da da olsa aynı yorumu yaparım.
İkinci yarı 11'e 10 oynandı. Bursasporlular oynamaya çalıştı, biraz tekmeler azaldı belki ama Faty'yi yine atması lazımdı. Bir tane verdin diye diğerini veremiyor musun? 9'a 11 oynanacaktı, bir de alakasız penaltıdan 2 puan gitti. Sana ne Fenerbahçe'nin kötü halinden?.
Teknik direktöre de gelelim. Advocaat 11'e 10 oynanan maçın 1-1'e gelmesi için çok çaba gösterdi. Hakem de yardımcı olunca başardı. Doğal akışında giden bir mücadele olmadı açıkçası dünkü maç...
Antrenör açıklama yapıyor bir gün önce, "Sert geçecek" diyor. Fenerbahçe için mazeret olmamalı diyoruz ama bu da mazerettir. Hakem aldı 2 puanı, gitti.
Beşiktaş'ı geçme şansını zaten az görüyordum, dört takım arasında en az şansı zaten Fenerbahçe'ye veriyordum ama bu şekilde ligden koptu. Advocaat için de sözleşme erken, biraz daha düşünmeli bence yönetim. Uzatmasınlar demiyorum ama düşünsünler, tartsınlar..
Bursaspor takımı maçı 8 kişi bitirmeliydi. Ertuğrul'un ilk yarıdaki pozisyonu da direkt kırmızı... Faty var. Penaltı milli piyango penaltısı! Kenardaki yardımcı veriyor resmen. Kjaer'in kasap bulup kolunu kestirmesi lazım. Fenerbahçe'nin kadrosu şampiyon olur, olmaz ama bu Fenerbahçe'nin sorunu...
Hayran oldum Bursaspor'un taraftar desteğine ama ana avrat küfür var oyunculara... Küfür edilen oyunculardan 20 milyon euro kazanmış Bursaspor. Bir de şampiyonluk sıkıştırmış araya bu ekip. Fenerbahçe kulübüyle ilgili yıllardır süregelen garip bir durum var. (Fotomaç)
Gürcan Bilgiç: Değerleri yitirirken
Maçın anlamını futboldan çıkarıp "vurma-kırma" eksenine getiren iki faktör vardı muhtemelen. Tıklım tıklım dolu stadında seyirci agresifliği ile rakibini sindirmeyi amaçlamış olabilir Mutlu Topçu.
Soyunma odasında eğer "Temaslı oynayacağız" denmişse daha maç başlamadan sahaya ne bulduysa atan bir taraftar profili ile "korkuyu" kendi faktörleri yapmayı amaçlamış olabilirler.
Üst üste dört maç kaybedip, beşincide yeni teknik adama başvuran bir kulüp için anlaşılabilir bir taktik gibi gözükse de acısı sonrasında çıkacaktır.
Fenerbahçe kadrosu bu tecrübeyi daha yedi gün önce test etmişti. Dolmabahçe'den üç puanla gelirken, birinci taktikleri "akıllı ve sakin" kalmaktı. Aynı duyguyla karşılık verdiklerinde penaltıyı da kazandılar, rakibin 10 kişi kalacak hatayı yapmasını da sağladılar.
Alper Potuk sahanın yıldızıydı ama Moussa Sow ile Aatıf da Fenerbahçe'yi dokuz kişi oynatıyordu. Sayıca eksik olan Bursa takımı olsa da Fenerbahçe bunu avantaja çeviremediği gibi, ikinci 45'te iki hamle dışında pozisyona bile yaklaşamadan bitirdi maçı.
Yine de kazanabilirlerdi. Hakem Halil Umut Meler, yardımcısının eyyamına uymasaydı eğer. Vücuda kapalı olan kola çarpan topa böyle bir penaltıyı Yıldırım Demirören, pardon Fikret Orman; yine pardon, ancak maçı berabere bitirmek isteyen biri verebilirdi.
Fenerbahçe'yi eleştirebiliriz ama bir gün önce Beşiktaş için kırmızı kartlar çıkmazken bir gün sonra böyle kararlar veriliyorsa, kimse Aziz Yıldırım'a, Mahmut Uslu'ya kızmayacak.
Bir sözümüz de Bursaspor taraftarına.
Küfür-kıyamet bir kenara, ellerindeki her şeyi sahaya fırlatmayı, takımlarına destek olarak görmeleri anlaşılmaz. Kulübe tam 10 milyon Euro kazandırarak ayrılan, iki futbolcuya gösterdikleri tepki de gerçekten anlaşılmaz.
Kimin gazına geldiklerini bilmiyorum ama muhteşem şovların sahibi olan taraftarlar olarak, ne yazık ki değerlerinden uzaklaşmışlar. Tıpkı, başka kulüplerdeki benzerleri gibi. (Sabah)
İlker Yasin: Benim ‘Umut’um vardı!
Doğrusuyla, yanlışıyla... Fenerbahçe’ye verdiği penaltıda Sivok’un kolu ne kadar vücuduna yapışıksa, Bursa lehine verdiği penaltı Kjaer’in kolu da aynı biçimde vücuduna yapışıktı. İki penaltı kararını tartışmıyorum.
Zorlama konsantrasyon olmaz, olamaz. Konsantrasyon futbolcunun psikolojik açıdan rahat ve huzurlu olmasının ürünüdür. Dün maç başladığında gördük ki, Bursasporlu futbolcuların ve de tribünlerin bu maçı kazanma yönünde müthiş bir konsantrasyonu ve motivasyonu vardı.
Ligde puan sıralamasında geri kalmış Fenerbahçe’nin rakip seçmesinin ve alt sıradaki takımlara karşı puanlar kaybetmesinin etkisi büyüktü. Ama bilinen bir şey daha vardı;
Fenerbahçe büyük maçları oynamanın formülünü biliyordu. Dün de 88. dakikada Kjaer’in eline çarpan top penaltı ile cezalandırılmasa, Fenerbahçe şampiyonluk potasından yine çıkmamış olacaktı.
Advocaat kontrollü oynayan, önde basarak topa daha çok sahip olmaktansa az pas, seri ve derin kontra toplarla skora oynayan bir takımın hocası.
Mutlu Topçu maç öncesinde “Rakip alanda pres yapacağız, topa daha çok sahip olup kendi oyunumuzu oynayacağız” deyince, Advocaat, “Thank you” demiştir. (Hürriyet)
Serkan Akcan: Topu alan yanar!
Fenerbahçe’nin maçlarında topla kim oynarsa yanıyor. Topu alan Fenerbahçe olduğunda durum değişmiyor, o da puan kaybediyor. Adeta topu alan yanar oyunu oynatıyor Advocaat! Fenerbahçe pozisyon oyunu bilmez, kabul.
Çünkü bu oyuncu grubunun limitleri belli. Mehmet Topal’ın Batalla’yı kilitlemesiyle ilk yarı Bursa’ya hiç pozisyon vermediler. Maçın 44. dakikasına kadar doğruya en yakın oyunu oynayabildiler.
Batalla baskısıyla kazanılan toplara karşı Bursa’nın kanat savunmasında sağ beki Joviç ile verdiği açıklar sola geçen her forveti parlattı.
Fenerbahçe’nin ilk yarıda en iyi yaptığı şey forvet üçlüsünün mobil oyunuydu. Sow- Lens-Aatif’ın değişim hızına, Alper’in kariyer oyunu eklenince Bursa adına bol top kayıplı bir ilk yarı oldu.
Joviç’in 44’te atılmasıyla Bursaspor sadece kendini değil Advocaat’ı da yaktı aslında. Topu Fenerbahçe’nin kucağına bıraktılar ve 4-4-1’le rakibin karşısına geçtiler. Alper’in kazandığı ikili mücadelelerden sonra top Lens’e gideceğine Aatif’a atılınca oyun durma noktasına geldi.
Lens’e karşı Aziz Behich’in sol bek performansı ise topsuz oyunda Fenerbahçe’yi kilitledi. Sadece Alper değil Souza da sola meyilli oynayınca tüm hücum sistemi Aatif’ın kramponlarında düğümlendi. Advocaat’ın bunu geç farketmesi en az Halil Umut Meler’in Kjaer’in kapalı koluna çarpan topa verdiği penaltı kadar sonucu etkiledi.
Hakem Umut Meler gelecek vaat eden bir hakemdi. Basamakları çok hızlı çıktı, birçok arkadaş yıllarca çabalayıp rüyasında bile FIFA olamazken, o iki yılda kokartı göğsüne taktı. Joviç’e gösterdiği 2. sarı kart ne kadar doğruysa yabancı madde atıldığı için korner atmaya yavaş giden Alper’e gösterdiği sarı kart o kadar yanlıştı. Fakat asıl ölümcül hatayı Kjaer’in kapalı koluna çarpan topa penaltı çalarak yaptı. (Fanatik)
Mustafa Sapmaz: Sonucu tayin eden!
Dirk Advocaat kupadaki Beşiktaş derbisinden cezalı ve sakat futbolcularının yerine zorunlu iki rotasyonla kurdu on birini. Belli ki zorunlu kalmasa Beşiktaş derbisinde kazanan takımını bozmayacaktı.
Robin van Persie'nin yerine Fernandao ile başlamayıp, Aatif'ın kullanılması doğruydu. Bursaspor iki stoperini, orta sahasındaki Merter ve Faty gibi defansif oyuncuları hedefsiz bıraktı.
Aatif merkez santrfor bölgesinde oynasa da daha çok oyunu kuran hücum oyuncusu olarak ofans hattını dolaştı. Bu defans kanatlarına yardım getiremeyen Bursa savunmasını daha da zorladı. Aatif'ın boşalttığı ceza sahası içini zaman zaman Sow az da olsa Lens doldurdu.
Aatif'ın varlığı ile 4-6-0 oynadılar. Blok halinde direnç koyan, rakibin sertliğinden atmosferin zorluğundan etkilenmeden duygularını kontrol ederek oynadılar. Takımınız oyun olarak güçlü, hadi en azından doğruları yanlışlarından fazlaysa atmosfer takımınızı olumlu etkiler. Sıkıntılı bir takımınız varsa dünkü gibi olur.
Amatörde bir maça gidin, tribündeki gaza getiren çığırtkanlığa sahanın içinde kaba bir fiziğin eşlik ettiğini görürsünüz. Heyecan vardır. Oynanan futbol değildir. Dün Bursa da bunu izledik. Atmosferle dağılan sadece Bursaspor değildi.
Hakem Halil Umut Meler, Kjaer'in eli vücuduna yapışık olduğu halde atmosferin ağırlığı ile 'Penaltı' dedi. Fenerbahçe kaçırdığı gollerle maçı bu noktaya getirse de sonucu hakem tayin etti. (Akşam)