Madrid günlüğü (5.Gün)

Madrid günlüğü (5.Gün)
Her şey çok güzel olacak hissiyatı vardır ya; içinizden taşar... Öyle başladık dün güne... Keyfimiz yerinde, mutlu ve huzurluyduk. 

Sabah saatlerindeki serin hava yerini hafif esen güneşli bir bahar gününe terketti. Bağlantılarımızı yaptık, detayları aktardık ve sevgili Tufan Ersöz ile tavsiye üzerine tapas yemeye La Latina'ya gittik. Harikaydı... (giden olursa bir göz atın, hemen yakınındaki Plaza de Santana'ya da uğramayı unutmayın.)

Tekrar salona döndük. Takımlar yavaş yavaş geldi. Dışarıdaki müthiş kalabalık salona oldukça geç girdi. Doğru mu bilmiyorum ama bu durum bence Real Madrid'in pek de istediği havaya girememesine yol açtı. Maça 15 dakika kala sanki 1 saat varmış gibi bir hava esiyordu salonda...

Yani tam bizim istediğimiz şartlar... Onların temposunun önüne geçebilecek bir yel...
İki doğru hücum ve iki üçlükle başladık. İlk maçta diş gösterdikten sonra bıraktığın yerden devam etmek çok önemliydi. Ancak Ayon'un Zizic'i yukarı çekip topsuz koşuları beslemesiyle Real Madrid hemen dengeyi kurdu. 

Bu tip serilerde coachları farklı hamleleri her zaman belirleyici olur. David Blatt ilk maçta elini açmıştı. Laso ise Clyburn'u Randolph ile, Harangody'i Maciulis ile tuttu. Hamle buydu! Tahmin edin ne oldu; Randolph faul problemine girdi. (Clyburn 7 faul çekerek maçın hücumdaki en agresif ismiydi.)

İkinci çeyrekte Blatt yine doğru işleri yapmaya devam eden coachtu. Laso; Draper-Doncic-Rudy-Thompkins-Reyes ile neredeyse tamamen ikinci 5'ine dönerken Blatt, Anderson ve Clyburn'un olduğu kısa 5'iyle devam etti. Bir tahminde daha bulunalım mı ne oldu; Daçka 9 sayı öne geçti. Belki Wilbekin bu bölümde her tercihini dışarıdan yapmasa daha farklı da olabilirdi. 

Maçın en iyi isimlerinden Ayon yokken Real Madrid'in canına okuyan Zizic'in hemen ilk yarı başında 3. faulünü alması kötü bir haberdi. Bu durum üçüncü çeyrekte Zizic'in agresifliğini düşürdü ve Blatt onu ikili oyunlarda biraz daha içeride tutunca sahneye Llull çıktı. 7 dakikada 16 sayı attı. İyi bir beş ile kendisine gerekli alanı açtı ama bu kadar muazzam bir bireysel performansa karşın Daçka son çeyreğe sadece 2 sayı (68-66) geride girdi.

Bu birçok şeyi anlatıyordu belki de... Llull bireysel bir patlama yaşamıştı ama Daçka geri adım atmamıştı. O anda havlu atabilecekken Brad Wanamaker üst üste 8 sayı buldu. Öyle kolay olmaz yanıtını verdi. Karakter göstermekti bu!

Slaughter ile birlikte adam değişmeler başladı, yardımlar tam zamanında geldi, savunma rotasyonları, açıları müthişti ve...

Hadi gelin bir tahminde daha bulunun...

Llull son çeyrek kaç sayı attı? Sadece 2... yazıyla iki...

Hücumumuz oturdu. Kısa 5 özellikle Anderson ile ribauntları bu kez almayı başardı.

James Anderson'a gerçekten büyük bir hayranlık duyuyorum. Önemli bir skorer olmasına karşın takımdaki rolleri kabul edip, mücadele kısmına etki etti, 8 savunma ribaundu çekerek maçın bu alandaki lideri oldu.

Real Madrid'e oranla 10 dış atış daha az kullandı Daçka ve potaya giderek yumuşak karnına hücum etti rakibinin...
O son ribaund da alınınca artık zafer Darüşşafaka Doğuş'undu...

İbrahim Kutluay'ın dediği gibi Cuma'nın gelişi Çarşamba'dan belliydi sanki...

O ribaund bu kez alınmıştı.

Madrid'den saha avantajını alarak geliyor Darüşşafaka Doğuş...

Ve tahmin edin içimde nasıl bir his var...

Aynen öyle!...