Büyüka'dan çarpıcı yorum: "Lucescu hepsini milli takıma alsa..."

Büyüka'dan çarpıcı yorum: "Lucescu hepsini milli takıma alsa..."
Şansal Büyüka, Milliyet'teki köşesinde haftanın olaylarını değerlendirdi.

"Takımların ilk on birlerinin yüzde 70’i yabancı oyuncular tarafından oluşturulurken, Lucescu kimi izliyor, daha doğrusu izleyecek futbolcu bulabiliyor mu? Lucescu bu ilk haftada girenle-çıkanla sadece 15-20 Türk oyuncu izleyebilmiş. Çünkü başka oynayan futbolcu yok. Hepsini milli takıma alsa, gene yetmez."

Lucescu o maç senin, bu maç benim dolaşıyor, milli takıma oyuncu arıyor. Ama kimi seyrediyor, açıkcası merak ediyorum. Başakşehir, Beşiktaş, Galatasaray 2’şer, Göztepe 1 Türk oyuncu ile oynarken, takımların ilk on birlerinin yüzde 70’i yabancı oyuncular tarafından oluşturulurken, Lucescu kimi izliyor, daha doğrusu izleyecek futbolcu bulabiliyor mu?

Futbolsever mutlu... Onlar yurt dışından gelen birbirinden önemli yıldız oyuncularla maçın ve oyunun tadını çıkartmaya çalışıyorlar. Ama milli takım hocası için gerçek anlamda “dramatik” bir durum var. Eylülün ilk haftasında önce Ukrayna, sonra Hırvatistan maçları var. Ya tamam, ya devam diyeceğimiz maçlar... Arkadaşlara çıkarttırdım, Lucescu  bu ilk haftada girenle-çıkanla sadece 15-20 Türk oyuncu izleyebilmiş. Çünkü başka oynayan futbolcu yok. Hepsini milli takıma alsa, gene yetmez.

Yabancı işgali
Kaldı ki, milli takıma döneceğini açıklayan Arda, orta sahanın ustası Selçuk İnan, milli takımın demirbaşı Ozan Tufan ve benzeri bazı isimler kendi takımlarında oynamıyorlar. Takımların stoper mevkileri yabancı oyuncuların işgali altında... Lucescu’yu ve milli takımı gurbetçiler ne kadar kurtarır, orası da belli değil... Zaten Lucescu sıkıntısını yakın çevresine söylemiş. “Ben kimi izleyeceğim, milli takıma kimi alacağım?” demiş.

Deplasmandaki Ukrayna ve dört gün sonra Eskişehir’de oynayacağımız Hırvatistan maçı öncesinde zor bir durum... Takımlarımıza yabancıları doldururken, milli takıma yabancı kalmış gibiyiz.

Ohh be, dünya varmış!

Futbol seyrettik, kalite seyrettik, uzun yıllardan sonra Galatasaray’ı seyrettik. Bu kadar kaliteli oyuncunun toplandığı takımda “yaratıcılık” sorunu yok. “Yıpratıcılık” derseniz daha şimdiden tavan yapmış gibi.

Ohh be, dünya varmış. Futbol seyrettik, kalite seyrettik, uzun yıllardan sonra Galatasaray’ı seyrettik. Futbolun keyfine vardık, mücadelenin, kalitenin, birbirinden güzel gollerin tadını çıkartttık.

Yeni Galatasaray için çok şey söylenebilir. Gomis’in öldürücü deparları, Belhanda’nın kadife ayakları,özellikle Fernando’nun hayranlık uyandıran oyunu, Mariano’nun bitmek bilmeyen atakları, Ndiaye’nin bir slalomcuyu andıran driplingleri, hepsi tamam, hepsine alkış...

Ancak beni etkileyen, her şeyden çok daha fazla etkileyen bir başka oyun anlayışı var; Yaratıcılıkta sorun yaşamayan Galatasaray, yıpratıcılıkta da  mükemmel noktaya gelmiş gibi... Kaptırılan her topta, en az 2-3 Galatasaraylı kaptırdıkları o topu almak için rakibin üstüne adeta  “Pitbull” gibi saldırıyorlar, adeta parçalıyorlar ve topu geri kazanıyorlar. Baktığınızda bu süre 10 saniyeyi geçmiyor ki, mükemmel bir zamanlama bu...

Daha bu takıma girecek oyuncular var. Bu haliyle büyük beğeni kazanan futbolcuların daha üstlerine koyacakları, alacakları mesafeler var. Çok beğendiğimiz Mariano için bile Nihat Kahveci, “daha durun, çok daha iyi Mariano izleyeceksiniz” demedi mi?

Bu kadar kaliteli oyuncunun toplandığı takımda “yaratıcılık” sorunu yok. “Yıpratıcılık” derseniz daha şimdiden tavan yapmış gibi... Görünen o ki futbol keyfimize bu sezon Galatasaray da katılıyor. Belhanda’nın taklalarını, Gomis’in aslan pençelerini sıkça izleyecek gibiyiz, ne güzel... Futbola renk gelsin, futbola kalite gelsin, futbolun keyfi geri gelsin, bizim istediğimiz bu...

Ergün ve scout ekibi

Kötüyü eleştiriyoruz, o zaman iyiye alkış borcumuz var. Galatasaray Sportif Direktörü Cenk Ergün bu sezon transferlerde isabetli işler yaptı. En azından belki de gidip de eli boş döndüğü hiçbir futbolcu olmadı.

Galatasaray böyle olmalı... İstedi mi alabilmeli... Cenk Ergün bu sezon Galatasaray’ın bu gücünü iyi kullandı. Allahı var, Galatasaray scout ekibi Cenk Ergün’e iyi ve isabetli katkı sağladı. Gölge etmelere ve engellemelere rağmen, haklarını teslim edelim bu ekip bu transfer mevsiminde iyi iş çıkarttı.

Ya Arda ya Terim

Galatasaray Yönetimi, Barcelona’nın yeni sezonda kadrosunda düşünmediği Arda Turan transferini ha bitirdi, ha bitirecek... Yönetim ve hoca, Arda Turan’ı istiyor. Galatasaray’da taraftarların bir bölümü de teknik direktör olarak Fatih Terim’i istiyor. Galatasaray’ın iki simge ismi ama, şu şartlarda ikisi birden Galatasaray çatısı altında olur mu ,o çok zor... Zamanın ruhuna bakılırsa sanki Arda gelirse Fatih Terim olmaz, Fatih Hoca gelirse Arda işi olmaz gibi bir durum var.

Beşiktaş yine en iddialı takım
Beşiktaş son Konya maçı olayları nedeniyle bir maç seyircisiz oynama cezası alınca başkan Fikret Orman ciddi anlamda öfkelenmiş ve “biz de bir maç avans veririz” demişti.

Beşiktaş seyircisiz ilk maçında Antalya‘yı yenip lige üç puanla başlarken sanki başkan Orman’ın dediği gibi bir maç avans vermiş gibiydi. Beşiktaş’ın artık alıştığımız o akışkan, hücum zenginliğiyle dolu futbolunu Antalya karşısında göremedik. Belki ıssız tribünler takımı ciddi anlamda etkiledi. Hırslarını, heveslerini kırdı.

Ama Beşiktaş o kadar kaliteli, o kadar iyi, o kadar tecrübeli bir takım ki, buna rağmen zorlanmadan kazandı. Üstelik kulübede Lens oturuyor, Negredo oturuyor, Adriano oturuyor. Yeni transfer Medel tribünlerde... Beşiktaş “avans” verdiği maçı bile zorlanmadan kazanıyorsa, bu sezonun da en iddialı takımı demektir.

Helal olsun Cenk’e

Cenk Tosun’un kaderine bakar mısınız. Yıllardır kimlerle boğuşuyor. Demba Ba... Gomez... Aboubakar... Şimdi de Negredo... Bırakın Avrupa’yı, dünya futbolunun en iddialı, en “baba” golcüleri... Buna rağmen teslim olmadı, “pes” etmedi Cenk... Çalışıyor, savaşıyor, gollerini atıyor ve “Babaları” kulübede oturtmaya mahkum ediyor Cenk... Helal olsun... Her profesyonelin altından kalkacağı bir yük değil bu...

Var da oynatmıyor mu?
Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman her fırsatta “Çok kaliteli bir kadromuz var” diyor.

Aslında elindeki oyuncuları motive etmek adına doğru bir yaklaşım bu... Ama işin gerçeği elbette böyle değil... Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın kulübelerinde neredeyse sahadaki kaliteye yakın ayrı bir takım otururken, Fenerbahçe beraberliği kurtarmak için oyuna Ahmethan’ı, Samet’i sokuyorsa, burada ciddi bir kadro sıkıntısı var demektir.

Gençler elbette oynamalı, elbette şans bulmalı... Ama son dakikalar gelmişken, Fenerbahçe galibiyeti yakalamaya çalışırken, o sahaya geleceği olan gençlerden biri değil, işi bitirecek, Fenerbahçe’yi galibiyete götürecek bir kurtarıcı girmeli... O da şimdilik bu kadroda yok.

Aykut Hoca, kamuoyuna kadrosunun kalitesini söylüyor ama öyle sanıyorum ki, kafasından ve gönlünden de “Var da oynatmıyor muyuz?” diye geçiriyordur.

Oynayan kadar oynatan da önemli
“At sahibine göre kişner” demişler ya, ne kadar doğru... Aklıma Şenol Güneş dönemindeki Bursaspor geldi. O dönem Volkan Şen 17 gol, 13 asistle adeta kariyer zirvesi yapmıştı. Fenerbahçe’ye geldi, Advocaat döneminde “sıfır” çekti ve gitti. Ozan Tufan, aynı Şenol Güneş döneminde milli takımın vazgeçilmeziydi. Nitekim rekor paraya transfer oldu , şimdi Fenerbahçe satacak kulüp arıyor. Şenol Güneş’in kahramanı milli sağ bek Şener Özbayraklı yedek kulübesine mahkum oldu. Aynı dönemin gol kralı Fernandao’nun da kaderi değişmedi. Fenerbahçe’de önce “geri vitese” taktı, sonra uzun süreli sakatlandı ve ortadan kayboldu. Oynayanlar kadar oynatanlar da önemli... Bu unutulmasın.

Golcülük Burak’ın genetiğinde var
Çin işi, Japon işi, bunu yapan bir kişi: O da Burak Yılmaz... Çin gibi, yaşamı farklı, kültürü farklı, yiyeceği-içeceği her şeyi farklı bir ülkeye gidiyor , fark etmiyor. “Uyum sorunu” denen sanal kandırmacaya sığınmıyor. Gollerini leblebi gibi sıralıyor. Beş yıl sonra dönüp geliyor, sanki Avni Aker’e dün çıkmış gibi, yeni stadında gollerine kaldığı yerden devam ediyor. Trabzonspor bu sezon transferdeki en büyük kazancı Burak Yılmaz... Golcülük adamın genetiğinde var.

Sınıfı geçenler, sınıfta kalanlar
İlk hafta için hakemlere karne versem, ne yapardım, kim geçerdi, kim kalırdı şöyle bir düşündüm ve notları verdim. İşte ilk haftanın karnesi: Sınıfı geçenler: Barış Şimşek (Akhisar-Sivas), Halis Özkahya (Galatasaray-Kayseri), Ümit Öztürk (Başakşehir-Bursaspor). Sınıfta kalanlar: Hüseyin Göçek (Trabzonspor-Konyaspor), Yaşar Kemal Uğurlu (Göztepe-Fenerbahçe), Cüneyt Çakır (Beşiktaş-Antalya)

Böyle olmalı
Çıkardığı kartın rengi kırmızı olur, sarı olur onu bilemem. Ama çıkardığı dakikaya hayran kaldım. Akhisar-Sivas maçını yöneten Barış Şimşek, maçın daha 35. saniyesinde Sivaslı Rıdvan Şimşek’e yaralayıcı bir faulü nedeniyle sarı kart çıkardı. Bizim hakemler genellikle oyunun başında faulün ağırlığı ne olursa olsun kart çıkarmazken, 35. saniyede çıkan kart beni şaşırttı. Böyle olmalı... İlk dakika, son dakika... Faul varsa, ceza varsa, karşılığını bulmalı...

Bakan Soylu çok haklı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yüreğimize su serpti. Futbolda güvenlik toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Valiler, Emniyet Müdürleri, Belediye Başkanları üstlerindeki formaları çıkartacaklar” dedi. Hatta sayın İçişleri Bakanı, toplantı sırasında “Biz yakalıyoruz, siz bırakıyorsunuz” diye hukukçulara da ciddi anlamda sitem etmiş. Sayın Bakan tepeden tırnağa haklı... Bölgesel korumacılık adına futbol anarşisi, futbol terörü yıllardır gereken tepkiyi ve cezayı görmedi. Sayın Bakan’ın açıklaması umarım, bu bölgesel korumacılığı alışkanlık haline getirenlere, adaleti bulunduğu coğrafyaya ve bağlı olduğu renklere göre dağıtmaya çalışanlara önemli bir uyarı ve ihtar olur.